O haftanın en önemli olayı Gabriel'ın geri dönmesi değildi. Müdürün odasına çağrılmıştım. Bu okulda geçirdiğim 4 yıl boyunca bu hiç olmamıştı. Kapıyı çalarken gergindim. Müdür sert bir sesle girmemi söyleyince derin bir nefes alıp içeri girdim. Beklemediğim şey Bree'nin de orada olmasıydı. Ben onlara bakıp ayakta dikilince müdür boğazını temizledi.
"Otur, Zoey."
Dediğini yaptım. Bree'nin karşısına oturdum. Bree kafasını kaldırıp bana bakmamıştı. Neler olduğunu anlamadığım için şaşkınlıkla müdüre bakıyordum.
"Siz iki genç bayanla konuşmak istediğim bir konu var. Okulda bazı dedikodular var." dedi duraksayarak. Konunun ne olduğunu anlamıştım. Hemen savunmaya geçmemek için kendimi zor tuttum.
"İkinizin arasında uygun olmayan bir..."
"Kime göre uygun?" dedim kendimi tutamayarak. Bree şaşkınlıkla bana baktı. Müdür şaşırmıştı. Bir iki saniye yüzüme baktı.
"Zoey. Durumun ne kadar nahoş olduğunu biliyorsun. Siz..."
"Bizi ne ile suçluyorsunuz müdür bey?" dedim çabuk çabuk. Bree'nin üzüldüğünü görüyordum ve bunun bir an önce bitmesini istiyordum.
"Okulda aynı cinsten birliktelikler hoş karşılanmaz."
"Neden?" dedim öfkeden kudurarak. "Ben Gabriel ile sabah akşam her bulduğum yerde düzüşürken bunu herkes hoş karşılıyordu. Bütün okul biliyordu. Ve kimsenin sesi çıkmıyordu. Sadece biz de değil. Bunu herkes yapıyor. Sizin rehberlik öğretmeni Bayan Allie ile olan maceranızdan hiç bahsetmiyorum bile." dedim bir çırpıda. Müdür bunun bilindiğinin farkında değil gibiydi. Kıpkırmızı oldu. Kekeledi. Konuşamadı.
Ayağa kalkıp masasına dayandım ve ona doğru eğildim. Tehditkar görünmeye çalışıyordum.
"Bu yüzden." dedim yavaşça. "Eğer boşanmak ve iki çocuğun ağır nafaka yükünü yüklenmek istemiyorsanız ağzınızı kapalı tutmanızı öneririm."
Adam şok geçiriyordu.
"Beni tehdit mi ediyorsun?" dedi tükürükler saçarak. Bree'nin elinden tutup kaldırdım. Kapıya yürüdüm. Dönüp adama baktım.
"Evet. Sizi tehdit ediyorum, efendim." dedim imayla. Kapıyı çarpıp oradan çıktık. Bree hiç konuşmuyordu. Odaya gidene kadar konuşmadım. Girer girmez ağzıma geleni saymaya başladım.
"Kendini beğenmiş sapık herif. Bir de utanmadan bize nahoş diyor. Onun bacak arasına girmediği öğretmen kalmadı. Gelmiş bizi tehdit ediyor. Orospu çocuğu!" dedim bağırarak. Bree ellerine bakıyordu. Anlaşılan ürkmüştü. Yanına yaklaşıp diz çöktüm ve derin bir nefes alıp çenesini tuttum. Bana bakmasını sağladım.
"Sorun ne?"
Bree'nin gözleri dolmuştu.
"Orada beni savundun. Bizi savundun." dedi titrek bir sesle. Anlaşılan onu etkilemiştim. Uzanıp bana sıkıca sarıldı. Saçlarımı okşuyordu.
"Teşekkür ederim." dedi fısıldayarak. Gözyaşları omzuma düştü. Onu böylesine üzen düzene lanet ettim. Onu korkutan, hor gören, saklanmak zorunda bırakan düzene sövdüm. O çok güzeldi. Sevilmek hakkıydı. Ve bunu dilediğince yaşamak da hakkıydı. Birlikteliğimizin 6. ayında, yüzünü ellerimin arasına aldım. Uzun uzun gözlerinin içine baktım.
"Seni seviyorum, Bree." dedim usulca. Bunu söylemek için neden bu kadar beklediğime inanamıyordum. Cevap vermesini beklemeden derin bir nefes alıp dudaklarına uzandım. İlk hamleyi hep onun yapacağını düşünmüştüm ama o bugüne kadar hep mesafesini korumuştu. Beni ürkütmek istemediğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul《girl♡girl》
Literatura FemininaYatılı lisede yazılı olmayan kurallar vardır. Okulun en popüler çocuğu ile en popüler kızı birlikte olmak zorundadır. Okula ilk geldiklerinden beri birlikte olan Zoey ve Gabriel okulun en popüler çiftidir. Zamanla birbirlerinden uzaklaşan çiftin a...