~~Chapter Six~~

8K 217 6
                                    

Yavaşça ilerleyip Bree'nin ayak ucuna yaklaştım. Sonrasında kendimi tanıttım.

"Adım Zoey. Bree'nin oda arkadaşıyım."

Annesi küstah ve kaba bir kadındı. Beni küçümseyen bakışlarıyla komik bir ses çıkardı. Babası bir kere dönüp bakmış onun dışında ilgi göstermemişti. İkisi de heykel gibi oturuyor ve Bree'dan başka her yere bakıyorlardı. Onlara aldırmadan yatağa oturdum ve ağzındaki oksijen maskesini çıkardım. Yüzünün etrafına dağılmış isli saçlarını düzelttim. Ben ona dokununca Bree kendine geldi. Beni görünce yüzüne sıcak bir gülümseme yayıldı.

"Hey." dedi elimin altında gülümseyerek. Yüzünü nazikçe okşadım.

"İysin. Hastanedesin." dedim onu rahatlatmaya çalışarak. Anlaşılan o nerede olduğu konusunda çok rahattı. Anne ve babasını gördüğünde suratı asıldı. Yattığı yerde doğruldu.

"Sizi kim aradı?"

"Okul müdürü." dedi annesi sert bir sesle. Onlara birkaç dakika mahremiyet vermem gerektiğini hissettim. Bu yüzden yataktan kalktım.

"Ben dışarıda bekliyorum." dedim ve onları yalnız bıraktım. Kapının hemen önüne, yere oturdum. Kafamı dizlerime dayadım. Biri gelip başımda dikildiğinde kafamı kaldırıp bakmadım. Gelen yanıma oturdu. Kokusundan tanıdım. Bu kokuyu yıllardır tanıyordum.

"Onu seviyor musun?" dedi doğruca. Kafamı kaldırıp Gabriel'ın yüzüne baktım. Bunu konuşmanın ne zamanı ne de yeriydi. Ama Gabriel'in artık bu ilişkiyle ilgili umudunun kalmaması gerekiyordu. Anlaması gerekiyordu. Ben asla geri dönmeyecektim.

"Bunun Bree ile alakası yok, Gabriel. Seninle aramdaki her neyse bitti. Ben yoluma devam ettim. Senin de etmenin zamanı geldi."

Ama Gabriel'ın tek düşündüğü benim Bree'yi sevip sevmediğimdi. Bu soruya cevap vermeyecektim.

"Seni sevmiyorum." dedim acımasız olmamaya çalışarak. "Üzgünüm. Hiçbir zaman sevmedim. Tutkulu şeyler yaşadık. Ama hepsi buydu."

Gabriel ayağa fırladı. Gözü dönmüştü. Saldıracak bir şeyler arıyordu. Yangın söndürme tüpünün olduğu cam dolaba gidip yumruk attı. Yavaşça ayağa kalktım. Gabriel tüpü alıp Bree'nin odasının kapısına fırlattı. Yangın tüpü camı delip geçti ve içeri girdi. İçeriden bağırışlar geldi. Gabriel yaralı bir hayvan gibi bağırıyordu. Elinden kanlar fışkırıyordu. Beni korkutmaya başlamıştı.

"Gabriel..." dedim titrek bir sesle. Ama sakinleşecek gibi görünmüyordu. Odaya dalmak için hamle yapınca hemen önüne atladım.

"Sakinleş. Kendine gel. Şu yaptıklarına bir bak."

Hastanenin güvenliği hemen olay yerine gelmişti. Koridorda birkaç tane meraklı izleyici vardı. Gabriel beni aşıp geçmek istedi ama buna izin vermedim. Onu tutup ittirdim ve Bree'den uzaklaştırdım. Güvenlik görevlilere bana bağırıyor, ondan uzaklaşmamı söylüyorlardı. Onları elimle kovaladım. Sakinleşmesi için ona birkaç dakika kazandırmaya çalışıyordum.

"Gabriel. Gabriel." diye fısıldadım kanayan elini tutmaya çalışırken. Delice parlayan gözleri benimkilere kilitlendi ve sakinleşir gibi oldu. Elini tutup sıktım. Çok kan kaybetmişti. Kesik derindi ve dikiş atılması gerekiyordu. Sağ elimle kesiğini tutarken sol elimle ensesinden tuttum ve onu kendime çektim.

"Sakin ol. Kendini kaybediyorsun. Sen böyle biri değilsin."

Onu diz çökmesi için zorladım. Boyu çok uzundu. Bunu yaparken çok zorlandım ama sonunda başardım. Beraber diz çöktük. Dizlerimiz birbirine değiyordu. Ben iki elimle yarasına bastırıyordum. O başını eğip sağ omzuma yasladı. Ağlıyordu. Vücudu hıçkırıklarla sarsılıyordu.

Yatılı Okul《girl♡girl》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin