Yolculuk son derece sakin geçiyordu. Bree kozmosunu* yudumlayıp dergileri karıştırıyordu. Tüm o olumsuzluklardan arınmış gibiydi. Bugün morali daha iyiydi. Ben de mümkün olduğunca kitap okudum ya da gözlerimi dinlendirdim. Yaklaşık 10 saatlik bir uçuştu. İndiğimizde jet lag olmuştuk. Hava alanından kiraladığımız lüks arabamızla otel yoluna düştük. Navigasyon sayesinde kolayca bulduk. Bree önce bir duş almak istedi. O duş alırken ben de gezilip görülecek yerlere baktım. Tabi ki ilk durağımız Eyfel kulesi olacaktı. Hava beklediğimden daha soğuktu. Üzerime bir kat daha giyindim. Odaya bizim için bırakılmış ve hava alması için açılmış şaraptan kendime bir kadeh doldurdum. Şarapları dedikleri kadar vardı.
Bree banyodan çıktığında saçından sular damlıyordu.
"1 saate hazır olurum." dedi oradan oraya koşturarak. Kadehimin hepsini bir dikişte içtim ve masaya bırakıp Bree'ye yaklaştım. Yanımdan geçip giderken havlusunu tuttum, havlu elimde kaldı ve onu çırılçıplak bıraktım. Bana bakıp güldü. Ama sonra yüz ifadesi aniden değişti. Ciddileşti. Gözlerinde bir parıltı vardı. Ayak uçlarımız birbirine değene kadar bana yaklaştı.
"Sen..." diyecek oldu ama onu tutup sertçe öptüm. Onu hissetmeye ihtiyacım vardı. Elimi çıplak ve ıslak sırtında aşağılara doğru kaydırdım. Bree istemsizce titredi. Onu geri geri ittirip yatağa düşürdüm. Her zaman olduğu gibi kıpkırmızı olmuş ve nefes nefese kalmıştı. Yolculuktan dolayı başım ağrıyordu ve az önce içtiğim şarap midemi bulandırmıştı. Yine de üzerimdeki hırkayı çıkardım ve Bree'nin yanına uzandım.
"Zoey." dedi ben onu öperken. Konuşmaya çalıştıkça onu daha uzun öpüyordum. Sonunda vazgeçti ve bedenini bana teslim etti. Ellerini başının üstünde birleştirdim ve orada tuttum. Diğer elimle tomurcuklanmış narin cildini okşuyordum. Bree kesik kesik nefes alıyordu. Vücudu, benimkinin altında kıvranıyordu. Ne yapmam gerektiğini, neresine dokunmam gerektiğini çok iyi biliyordum. Islak dudaklarımı karnından aşağılara kaydırdığımda hafifçe inledi. Kalçalarını kavradım. Son zamanlarda yaptığı spor sayesinde sımsıkıydı. Herkesi kıskandıracak bir vücudu vardı. Mükemmeldi. O geçerken herkesin dönüp ona bakmasını seviyordum. Sarı saçlarını, bakımlı tırnaklarını, pembe yüksek topuklularının sesini seviyordum. Onunla ilgili her şeyi seviyordum.
Ağzımla onu memnun ederken Bree zirveye yükseldi. Çarşafa sıkıca tutunmuştu. Beni daha da kendine bastırmaya çalışıyordu. Kalbim kulaklarımda gümbürdüyordu. Küçük bir çığlıkla işi bitmişti. Nefes nefese kalmıştım. Kendimi kenara atıp ona gülümsedim. Hızlı hızlı gözlerini kırpıştırıp kendine gelmeye çalışıyordu. Nefesini toplar toplamaz sağ dirseğinin üzerinde doğrulup bana baktı.
"Mükemmeldi." dedi gülümseyerek. Uzanıp gözlerime düşen saçları yüzümden çekti. Onu tutup kendime çektim ve kafasını göğsüme yasladım. Kafasının tepesini öptüm. Minik elleri bluzun altına girdi ve beni okşamaya başladı. Başlarda bu erotik gelmese de sonraları tüylerim diken diken oldu. Soluklarım hızlandı. Bree kalkıp pantolonumun düğmesine uzandı. Bu sefer onu durdurmadım. Daha önce birlikte olduğumuz her seferinde bunu yapmaması için diretmiştim. Sebebini ben de bilmiyordum. Sanki bu, tek taraflı olmak zorundaymış gibi hissetmiştim. Şimdi ise Bree pantolonumu çıkarırken gözlerimin içine bakıp sakince gülümsüyordu.
Beni tamamen soyduktan sonra bacaklarımın arasına yerleşti. Gözlerimi kapattım ve bir süre hiçbir şey düşünmemek üzere zihnimi kilitledim. Dünyada sadece ikimiz kalmıştık.
Göğüslerimin arasından kayan boncuk boncuk terleri çarşafa sildim ve yatakta doğruldum. Bree banyoya koşturdu. Ona katılmak için peşinden gittim. Vücudunu ovarken neşeli bir şarkı mırıldanıyordum. Nazikçe her yerine dokundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul《girl♡girl》
Chick-LitYatılı lisede yazılı olmayan kurallar vardır. Okulun en popüler çocuğu ile en popüler kızı birlikte olmak zorundadır. Okula ilk geldiklerinden beri birlikte olan Zoey ve Gabriel okulun en popüler çiftidir. Zamanla birbirlerinden uzaklaşan çiftin a...