~~Chapter Seventeen~~

3.5K 134 20
                                    

"Bugün restorana Gabriel geldi." dedim Bree arabaya biner binmez. Kemerini takarken duraksadı.

"Ve?"

"Onunla konuştum. Bir daha restorana gelemeyeceğini, gelirse polis çağıracağımı söyledim." 

Kaçamak bir bakış attım. Koltuğunda son derece rahat görünüyordu. Yüzünden ne düşündüğü belli olmuyordu. Eve uğramadan sinemaya gitmeye karar vermiştik. Sinemada yeni bir film oynuyordu. Bree bu filmi özellikle istemişti. Belki de canı sadece dışarı çıkmak istemişti. Konunun ağırlığından kurtulmak için başka bir şeyden bahsettim.

"Kendine güzel bir arkadaş grubu edinmişsin."

Bana şaşkınlıkla baktı. Demek onu izlediğimin farkında değildi. Bu iyiydi. Onu umursamadığımı düşünmesini istemiyordum. 

"Yeni okulunda mutlu musun?"

"Evet." dedi kısaca. Daha fazla üstelemedim. Ona kocaman bir kova patlamış mısır aldım. Film boyunca çatır çutur yer sanmıştım. Ama sonra aklıma yatılı okuldaki o mevzu geldi. Bree görmeden patlamış mısırı çöpe attım. En sevdiği çikolata ve kahveyle geri döndüm. Koltuğunda kıpırdanıp duruyordu.

"İyi misin?" dedim aldıklarımı uzatırken. Bana soğuk soğuk baktı. Rahatsızlığının neden kaynaklandığını hemen anladım. Bree'nin arkasında bir adam oturuyordu. Görünen her yeri dövme kaplı, yüzünde birçok metal olan, en azından 150 kiloluk çirkin bir adamdı. Ayağını Bree'nin koltuğuna dayamıştı ve durmadan vuruyordu. İlk öfke dalgasına yenik düşmemek için kendimi tuttum. Yerime oturdum. Bree kıpırdanmaya devam etti. Belli ki acayip rahatsız oluyordu. Arkamı döndüm.

"Bayım." dedim yüksek bir sesle. Etraftakiler dönüp baktı. "Ayağınızı kız arkadaşımın koltuğuna vuruyorsunuz ve bu kız arkadaşımı rahatsız ediyor." dedim. Bunu herkesin duyduğundan emin olmuştum. Adam izleyenleri fark edince sessiz bir küfür mırıldandı. Ama ayağını da koltuktan çekti. Işıklar söner sönmez "Lezbiyen amcıklar." diye söylendiğini duydum. Bree'nin karanlıkta parlayan gözleri yaşlarla ıslanmıştı. Bu taciz hiç bitmeyecekti. Asla toplumda özgür olamayacaktık. İçimde, o güne kadar birikmiş bütün öfke bir anda ortaya çıktı. 

Koltuğumdan roket gibi fırlayıp adamın üzerine çullandım. Elbette beni tek eliyle tutup durdurdu. Ama o durduramadan yüzüne sağlam bir yumruk atmıştım. Debelenmeye başladık. Tombul, güçlü elleri boğazımı sardı. Nefes almakta güçlük çekmeye başladım. 

Bree bu sefer donup kalmamıştı. Koltuğundan adamın üzerine uzanmış, yumruk yaptığı ellerini adamın sırtına indiriyordu. Adam kısa bir an ona dönüp yüzüne vurdu. Bree'nin burnundan kan fışkırdı ve geri düştü. O kısacık anı değerlendirdim ve adamın elinden kurtuldum. Vücuduna vurduğum darbeleri hissetmiyordu. Dizine tekme attım. Adam sarsıldı ve devrilmedi. Bu arada sinema salonunun güvenlik görevlileri gelmişti. Bizi ayırdılar.

"Lanet olası koca götlü ibne!" diye bağırdım ona. Kollarımdan tutan güvenlik görevlileri beni zapt etmekte zorlanıyorlardı. Adamı yaka paça salondan çıkardılar. Işıklar yandı. Beni tutan adamlardan kurtuldum.

"Sakinim. Tamam. Bırakın."

Onlardan kurtulur kurtulmaz yerde oturmuş, burnunu tutan Bree'nin yanında diz çöktüm. Burnu feci şekilde kanıyordu. Kırılıp kırılmadığını anlamak için burnunu yokladım. Bree acıyla yüzünü buruşturdu.

"Kırılmamış. Şöyle. Üstünden bastır." dedim ona göstererek. Bu arada elindeki mendili uzatan bir kadın bize yaklaştı.

"Al bunu." dedi. Başka bir şey söylemedi. Bize olan bakışları... İğrenme değildi. Bunun ne kadar hoşuma gittiğini söylememe gerek yok. Başımla onu selamladım ve uzattığı mendili alıp Bree'nin burnuna bastırdım. 

Yatılı Okul《girl♡girl》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin