Okulda ceza bittikten sonra usluca çantamı toplayıp kendimi dışarı atmıştım. Bizi asıl anlamda odaya kilitlemiş, üstelik 3 saate yakın sürede kapıyı açmaya tenezzül bile etmemişti. Jack yanımda umursamazca telefonla ilgilenirken ben de Alex'e ne yaptığımı düşünüyordum. Doğru, ilişkimizi pek önemsemediğim doğrudur. Ama o da aynı davranıyordu. Yani bana bunları söyleyemezdi değil mi? Ben de tam olaral böyle düşünmüştüm. Ama yanıldığım belliydi. Gerçekten, o kadar şey yapmıştı ve ben sadece öküzlük yapıp onu umursamamıştım. Ve çok kırıldığı göz önündeydi. Yarın ondan özür mü dilesem? Ah, hayır yanlış oldu. Kesinlikle özür dileyecektim. Ama o bunu kabul edecek miydi?
Eve gelirken bin türlü beni nasıl affedebileceğini düşündüm. Sonuç? Başarısız. Kendimi ne kadar teselli etmeye çalışsam da, suçlu dibine kadar bendim.
Eve girip odama gittim. Çantamı bıraktım ve çalışma masasına oturdum.
Çok düşüncesizim, evet.
Ölmeyi hakediyorum, evet.
Kilseye gidip altın suda yıkansam bile düzelmem, kabul.
O kadar insanın hakkına girdim. Katliam yarattım. Üstelik bu da azmış gibi bunu gurur duyarcasına anlattım.
Ama...-"Jennifer!" dedi odaya aniden giren ve şuan nefes-nefese kalan Bella. Sanki melez özelliklerinin hepsi gitmiş, o da bunu yeni farkedip koşarak bana haber vermek için buraya gelmişti. Öyle bir hali vardı.
İfadesiz suratla ona baktım. Ve uzun süredir konuşmadığımı anlayıp boğazımı temizledim."Efendim." dedim sakince.
"Babam... Seninle Alex'i öğrenmiş. -yutkundu- Beni aradı. Baya kızgındı. 'Ya geri dönersin, ya da gelip Alex'i öldürürüm' dedi. Sana iletmemi istedi. Jennifer, gerçekten çok sinirliydi." dedi. Bella sadece çok önemli zamanlarda bana Jennifer derdi. Normalde hep Jen - diye çağırırdı beni. Afallamış bir şekilde bakışlarımı gözlerine çevirdim.
"Ne dedi?" dedim anlamamışcasına. Yanıma gelip tek ayağını üstüne çöktü ve elimi tuttu.
"Bak Jennifer. Nasıl öğrendi bilmiyorum. Hatta hiçbir fikrim yok. Ama sen gidersen, kolay kolay dönmeyeceğini biliyorum. Ama şansın yok. İkisinden biri. Babam... Cumartesiye kadar cevap bekliyor. Sadece iki gün. " dedi. Biraz sustum. Hayır Allahın beni çok sevmediğini biliyorum. Ama bir tek insan kanı içen ben miyim? Niye diğerleri böyle şeyler yaşamıyor? Önce Alex, sonra öğretmen bozuntusu, sonra da babam.
"Peki. Konuşurum onunla." dedim.
"Sen bilirsin. Ama seni kaybetmek istemiyorum." dedi ve kollarını açtı. Gülerek kalktım ve sarıldım.
"Hiç değilse değerimizi bilen var." dedim gülerek.
"Fransa'ya gitmeyi düşünüyor musun?" dedi Michael. Artık ne ona, ne de Adia'ya anne ve ya baba demiyordum. Şuansa, yemek yiyorduk. Yemek anlayışını düzeltiyorum: Biftek, patates, şaraba benzer kan ve gazete... (gazeteyi yemiyoruz, okuyoruz)
"Evet."
"Ne zaman gideceksin?" dediğinde çatalı bırakıp boğazımı temizledim.
"1 haftaya giderim. O kadar endişelenmene (!) gerek yok." dedim.
"Alex buraya gelmeden gitsen iyi olur" dedi Michael. İyiki melezmişsin be. İlişkime karış, okuluma karış, oh ne ala!
"Peki, o gelmeden giderim ben zaten" dedim ve ayağa kalktım.
"İştahım kaçtı, ben yukarıdayım" dedim.
"Peki kızım git sen" dedi Adia. Kafamı sallayarak yetindim ve yukarı kalktım. Odama girip kapıyı kapadım. Siyah çantalarımdan birini çıkardım. Dolabımı açıp içinden siyah kiyafetlerimi çantama koydum ve alt kısımdan iç çamaşırları ve b. aldım. Daha sonra çantamı kapatıp ön ceplerinden birini açtım. Makyaj malzemelerinden aldım ve kapadım. Son olarak üstüme siyah tayt, beyaz gömlek ve onların da altına platformlu ayakkabımı giydim. Pencereni açtım. Biz böyleydik işte. İstediğimiz zaman koşar, şarkı söyler, dövüşürüz. Bazen üçünü bir arada yaparız.
Pencereden atlayıp olabildiğince hızla buradan uzaklaştım. Bitti işte. Buraya kadar.✔♦✔♣✔♥✔♠✔
Hikayede 2011 yılındaki olaylardan söz edilmiştir. Olay Amerikada gerçekleşmiştir. İkinci kitabı beklemeniz umuduyla şimdilik hoşçakalın!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez kız
VampireDünyada 100-den fazla yaratık vardır. İster insan, ister vampir, isterse de kurt olsun. Binlercedir. Daha onların ismini bile bilmezken onlar tam etrafında dolaşırlar. Bunların hepsi 'İnsan' adını taşıyarak dünyada yaşarlar. Şüphelendirmeyi sevmezle...