Mavim Kaybolup Giderken

163 11 0
                                    

9 Ocakk!

Bu masal burada bitmiştir.

"Ayrılalım" mesajını gördüğümde kardeşimle "Leyla ile Mecnun" izleyip kahkaha atıyorduk.Yüzüm birden donuk bir hâl aldı.İnanmadım.Gerçek olmaması için bir sürü yalanlar uydurdum kendime.Kabul etmedim.Kendime yediremedim.Kardeşim gülmeyi kestiğimi fark ettiğinde durdu ve bana baktı.Küçük gözlerini yüzümdeki korkunç ifadenin üzerinde gezdirdi.
"Çık!"
Ne olduğunu anlamadı.Ciyak ciyak bağırarak ona gitmesini söyledim.Neredeyse benim kadar korkmuştu.Emin olmak için yüzüme baktığında "Git!" diye bağırdım.Korkarak odasına koştu zavallı kardeşim.
Annem telefon görüşmesi yapıyordu.Yürüyüş yapacağım diyerek evden ayrıldım.Sahile doğu hızla yola koyuldum.Sıla'yı aradım ve bir süre sonra açtı.Ağlaya yakara anlattığım için bir şey anlamadı ,kapattık.
Sahile geldiğimde bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu.Sanki günün anlamını taşıyordu yağmur tanecikleri.Oysa dün akşam "Her şey yoluna girsin lütfen Allah'im" diye dua etmiştim.
Sahil bomboştu.Kimsecikler yoktu.Ve bu saatte orada bulunmam çok tehlikeliydi.Korkuyordum ama üzüntüm bu korkuyu bastırıyordu.Bir süre çantamın üzerinde oturdum ama fayda etmedi ,ıslandım.Bir süre ayı ve gökyüzünü izledikten sonra -sevdiğim gibi- salıncaklara gittim.Ayağımı koydum içine,sonra diğerini.Ayakta sallanmaya başladım bir ileri bir geri,şarkım yağmurdu.
Karşımda sanki o varmış gibi seslendim:
"Neden.. Sen beni sev diye yapmadığım şey mi kaldı?.. Sen beni hisset diye almadığım bela mı kaldı?.. Neyim eksik senin seveceğin insandan?.. Her şeyi denedim ya!Her şeyi!
Söz vermiştin hani?Hani gitmeyecektin bir daha?Yalancısın sen!Ben bunu hak edecek ne yaptım?!?Sen benim her şeyimsin.Her şeyimdin.Artık kaybedeceğim hiçbir şey kalmadı." Bir miktar delirdim.Göz yaşlarım yağmurla kapışıyordu.Sessiz ve en çok da sensiz bir akşamdı 9 Ocak.Biri beni görse korku filminden kaçtığımı düşünmesi olağandı.Saçlarım ıslak,burnum domates gibi kıpkırmızı,dudaklarım bir neon lambaya özenmişçesine pespembe, yanaklarımın üzerinde gözyaşı,ruhumda ıslak bir yalnızlık,kalbimde mavisizlik.Sonra mırıldandım:
"Ben telefonu kapatırken bir şey söylüyordun yanlışlıkla kapattım orada.Orada "şaka yaptım" diyecektin değil mi?Dur!Sakın söyleme.Eğer öyle değilse hayata tutunmak için bahanem olmaz.O düşünce, benim son umut kırıntılarım."
Sonra gözlerimi kapattım ve bağırmaya çalıştım:
"Seni seviyorum!Seni çok seviyorum!Seni seviyorum!Çok.."
Bağırmışım gibi hayal etme bunu aklında.Gerçekten ne kadar denediysem de sesim çıkmadı.Bir tek ben duyabiliyordum kendimi.Hep olduğu gibi..
Sonra indim salıncaktan.Annem arıyordu çok kızmıştı apar topar gitmeme ve gelmemi söylüyordu aksi takdirde güzel şeyler olmayacaktı.Tamam dedim ama kapşonumu kafama takıp yürüdüğüm yol evin yolu değildi.Evinin yoluydu.Onun evi..
Arabaların geçtiği asfaltın yanındaki koca tenha kaldırımda koşuyordum.Normalde koşmak benim için çok zor.Ayağımdaki doğuştan gelen bir hastalıktan dolayı koşamıyordum.Acırdı.Ama hissetmiyordum ağrıyı çünkü göz yaşlarım ağır basıyordu.
Evlerinin önündeki parka geldim.Evet,hatırladın mı?Doğum günü sürprizi yapmıştım ona burada.O banka uzun uzun baktım.Sonra yürümeye devam edip apartmanlarının tam önünde durdum.İçerde olduğunu düşünmek değişik hissettiriyordu.Sonra apartmanın kapısına doğru yavaşça ilerledim.
O benim çocukluğumdu.Yani benim saçmalıklarımın, çocukça hareketlerimin, garip düşüncelerimin kaynağıydı o.Ona olan sevgimdi beni çocuk yapan.Artık içimdeki çocuk ruhunu kaybetmiştim.Herkesi güldüren o çocuk ruhumu ona borçluydum ben.Bundan sonra herkesten utanacak,gerekmedikçe konuşmayacaktım.Aslında çocukluk da değildi o.
Şapşallıktı.Hani kara sevdanın senin içinde yarattığı uyuşturucu etkisi var ya. Ve geriye son bir şey kalmıştı.Onsuz yapabileceğim tek şapşallık,çocukluk.Ziller.Ben küçükken yerimde duramaz mahallenin tüm zillerine basıp kaçardım.
O mahalle az çekmedi benden.Bana kalan tek şey zillerdi.
Önümde iki apartman vardı.Birbirine çok benzedikleri için hangisinin onlara ait olduğunu anlamadım.İkinci katta oturuyorlardı ama hangi zilin ikinci katı gösterdiğini anlamadım.

Yagmur gözyaşlarıma karışırken ufak bir tebessümle elime gelen tüm zillere basıp koşmaya başladım.
Bu saatten sonra bana zevk veren tek şey,ziller olacaktı.

Birkaç metre bunun mutluluğuyla koştuktan sonra aniden durdum.Koşarken "Kim o?Kim o?" seslerini duymuştum.Arkamı zillere geri döndüm.Bir süre bakıştık zillerle.Risk neydi?Benim en sevdiğim şey!En sevdiğim cümlelerden biri de zaten "Risk almak güzeldir." değil miydi?
Risk,güzel şey albayım.
Tekrar koştum apartmanların önüne.Zillere yeniden yeniden bastım.Sonra hemen koşmaya başladım,sessiz kahkahalar eşliğinde.Sonra ne mi oldu?Eve kadar sessiz çığlıklar atarak koştum.Yolda epi topu beş-on kişi vardı.Çoğu dönüp bana baktı ama umrumda değildi.Belli ki korkmuşlardı.Ne var yani?Bir miktar delirdiysem..

Eh,hâlâ vazgeçmiş değilim.
Zaten hikayenin devamını tahmin etmişsindir.
Parmaklarım her akşam zillerine misafir olacaktı.

-M.E.R.-

Not:Fotoğraf mavi kalp için değil,o sadece bir SÖZ♡

Mavisi Eksik RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin