9. BÖLÜM

248 27 6
                                    

Arkadaşlar multimedyada aramıza yeni katılacak olan karakterin resmi var. Umarım bölümü beğenirsiniz. Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar.

Bölüm şarkısı;
Chris Brown feat. Usher & Rock Ross- New Flame

Güvenmek ... iliklerime kadar acı kaynağım. Güvenmek, olur olmaz insanlara. Yoruldum hayat. Yıpranmış duygularım tahammülsüz şimdi, havada uçuşan sözlere aldanışlarım, bir çocukmuş gibi. Zedelenmiş masumiyetemin kalıntıları var şimdi üzerimde .Birine güvenirken iki kere düşünmem gerektiğini biliyorum ama bildiğim halde yapamıyorum ya işte , en çok o parçalıyor ruhumu.

İçimde buraya gelmenin pişmanlığını yaşarken omuzuma dokunan el ile yerimden sıçradım. Arkama doğru bakınca Anıl ' ın yüzündeki ifade afallamama sebep oldu. Şuan gözlerinde o kadar çok duygu vardı ki , ne hissettiğini tam olarak çıkaramasamda , hüzün ve hayal kırıklığını net bir şekilde görebiliyordum. Hala yüzüne bakarken " Alt katta bar , şimdi ıssız görünüyor o yüzden. Korkma lütfen" söyledikleriyle vücudumdaki tüm kan âdeta yanaklarımda toplandı. Resmen adama tecavüzcü gibi davranmıştım. Utanmış olmamın yanında söylediklerinin verdiği rahatlıkla, derin bir nefes verdim. Kafamı kaldırıp tekrar Anıl 'a bakınca , aslında onu hareketlerimle kırdığımı farkettim. Hemen kendimi toplayıp zorla gülümseyerek " girelim mi artık " mahçup bir sesle konuştum. Kafasını salladı ve kısık bir sesle " Olur " diye mırıldandı. Onu üzdüğümü farketmiştim , fakat Kaya ' nın söyledikleriyle benim güven problemim birleşince aslında çok fazla bir tepki de vermemiştim. Depoya girer girmez içimi bir ürperti kapladı ve soğuk olmanın da vermiş olduğu etkiyle hafif titredim. Bakışlarımı depoya çevirince , camdan içeri sızan ay ışığı dışında etrafı aydınlatan başka hiçbirşey olmadığını farkettim. Karanlık ve ürkütücü depoda Anıl ile yanyana yürüyorduk. Onun varlığı rahatlamamı sağlarken , aynı zamanda gerilmeme de sebep oluyordu. Aynı anda iki duyguyu birden yaşıyordum. İçimde ki çelişkiler ile birlikte ilerlerken burnuma gelen tuhaf kokuyla yüzümü buruşturdum. Gerçekten çok pis kokuyor ve nefes almamı zorlaştırıyordu. Sanırım alkol ile birlikte sigara kokusunun birleşimi bir şey kokuyordu. Alkollü şeyler kullanmasamda , yatakhanede ki bir kaç kız alkol kullandığı için en azından kokusunu biliyordum. Gözlerimi hafif yan tarafa kaydırarak Anıl'a bakınca , onun ise sadece önüne bakarak düşünceli bir şekilde yürüdüğünü gördüm. Bakışlarımı tekrar koridora çevirirken içimde ona karşı olan vicdan azabım gün geçtikçe katlanarak çoğalıyordu. Üstelik bu yaptıklarımdan kat ve kat daha fazla üzülecek olması beni daha çok çıkmaza sokuyordu. İkimizde sessizliğimizi korurken , boş depoda benim topuk tıkırtılarımdan başka hiçbir ses yoktu. Yere her basışım depoda yankılanırken , şuan itibariyle topuklu ayakkabıdan nefret etmeye başlamıştım. Aramızda tuhaf bir sessizlik oluşmuş ve içimdeki gerginlikte birlikte aynı şekilde büyüyerek tüm vücudumu sarıyordu. Önümüze çıkan merdivenle Anıl hafif geri çekildi ve geçmem için yol verdi. Yüzüme düşen saçlarımı geriye doğru yatırırken , yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladım. İndikce kulaklarıma belli belirsiz sesler geliyor ve merakım da aynı oranda artıyordu . Karşımdaki çelik kapı ile olduğum yerde dururken , Anıl 'ın yanıma gelmesini bekledim. Birkaç saniye sonra nefesini yanımda hissedince , kafamı omuzumun üzerinden sol tarafa çevirerek Anıl 'a baktım. Benim olduğum tarafa bir kere bile bakmadan çelik kapıyı yana doğru kaydırdı ve içeri girdi. Kapıyı benim için tutarken , insanların birkaçı buraya doğru bakıp hemen ardından geri önlerine döndüler. Hemen bacaklarımı hareket ettirip içeri girdim, eş zamanlı olarak alkol kokusu burnumun derinliklerini yakıp geçti. Aynı zaman içerisinde kulaklarımı da insanların bağırışları ve çığlıkları doldurunca yüzümü buruşturmadan edemedim. Merakla etrafa bakmaya başladığımda, gördüğüm birkaç görüntüyle gözlerim irileşti. Midemden yükselen acı su ile yüzümü buruşturup , hızla kafamı önüme çevirdim. Boğazımdaki acı tadın geçmesini beklerken aynı zamanda gördüğüm görüntü de gözümün önünden gitmiyordu. Mavi veya daha farklı saç rengi olan bir kız , ya da kadın herneyse , adamın kucağında bacaklarını iki taraftan sarkıtarak oturmuş, hararetle öpüşüyorlardı. Ben gördüğüm görüntüyü aklımdan def ederken aynı zamanda gözlerimi sabit tutup sadece Anıl ' ın sırtına bakmaya başladım. İnsanlara çarpa çarpa ilerliyor ve ayağımda ki topkluların da yardımıyla Anıl ' la aramızda ki mesafe açılmaya başlayınca , kaybolma korkusuyla hızla Anıl'ın kolunu tuttum. Kafasını hafif arkaya çevirdi ve bana kısa bir bakış attı. Ben , bana kırgın olduğu için kolunu çeker diye düşünürken, biraz yavaşladı ve elini elimin üstüne koydu. Bu hareketine şaşırsamda , çok fazla üstünde durmadım. Sonunda durduğumuzda , kafamı kaldırıp geldiğimiz yere baktım ve gözlerim bugün hiç olmadığı kadar fazla irileşti. Karşımda bir ring duruyordu. Hani şu televizyonlarda falan gördüğümüz ringlerden , tek farkla bunun etrafı demir parmaklıklar ile kaplıydı. Tıpkı , tıpkı bir kafese benziyordu. Kulaklarıma dolan çığlık sesleriyle irkilerek kendime geldim. Kafesin içine elinde mikrofonla bir adam girip
" Baylaaaaar bayanlaaaaar hepiniz hoşgeldiniiiiiz . " dedi ve devam etti. " Lafı fazla uzatmadan hemen konuya giriyorum. Bu gün ki karşılaşma" herkes susmuş onu dinlerken
"Pitbull ile Avcı arasındaaaa " dediğinde etraftan şaşkınlıkla dolu nidalar yükseldi. Önümdeki kızlar aralarında " Kızım Avcı çıkıyo şansa bak yaaa." deyip kırkırdadılar. Ringden gelen sesle kafamı tekrar o tarafa çevirdim. " Şimdi ise karşınızda Pitbuuuull " uzatarak söylediklerinden sonra alkış tufanı koparken kafamı herkes gibi sağ tarafa çevirdim. Kırmızı bir şort ile elleri beyaz sarğılar içinde bir adam hızlı adımlarla kafese doğru yürüyor ve iki elini de havada sallıyordu. Sonunda kafesten içeri girince , ringde bir o tarafa bir bu tarafa koşturarak bağırıyor ve âdeta insanlara şov yapıyordu. Bakışlarımı vücuduna çevirince gülme isteğimi zorlukla bastırdım. Vücuduna göre oldukça küçük olan kafası tezatlık oluştururken , çok komik duruyordu. " Şimdi ise karşınızda Avcııııı " yine uzatarak ve fazlasıyla bağırarak söylediği sözlerden sonra alkış tufanı koptu. Ama bu sefer ki diğerine nazaran kat kat daha fazla alkışlanması ve çığlıklar atılması dikkatimi çekmişti. Kafamı sol tarafa çevirip kimin geleceğini merakla beklerken , arkamdan birinin zıplayarak koluma çarpmasıyla elimde tuttuğum telefonum kayarak yere düştü. Sinirle arkamı dönecekken, zaten bu kalabalıkta göremeyeceğimi bildiğimden telefonum kaybolmadan bulmam daha iyi olacaktı. Beton zeminde gözlerim bir o yana bir bu yana telefonumu ararken sonunda biraz ileride görünce hemen ringe doğru biraz daha ilerleyerek eğildim ve elime aldım. Çömeldiğim yerden doğrulurken aynı zamanda telefonumu da çantama koyuyordum. Kafamı kaldırıp bakışlarımı tekrar ringe çevirirken o sırada da gözümün önüne gelip görüş alanımı kapatan saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum. Sonunda düzelttiğim saçlarımla derin bir nefes alırken, gördüğüm gözlerle nefesim boğazımda tıkanıp kaldı. Bu gözleri tanımamam imkânsızdı. Keskin yüz hatları ve kaslı vücudu ile demir parmaklıkların içinde duruyordu. Herkesin aksine rahat ve umursamaz bir tavırla! Şaşkınlık tüm bedenimi ele geçirirken ağzımdan " Kaya " dedim fısıldar gibi bir ses tonuyla. Ben hala şaşkınlıkla ona bakarken ismimin seslenilmesi ile kafamı yan tarafa çevirdim.
"Duru ,bir şey mi oldu " diye sordu meraklı ve gergin bir ses tonuyla. Kafamı sağa sola sallayarak " Hayır , sadece kalabalık beni biraz geriyor " dedim. Mahçup bir ses tonuyla
"Özür dilerim , yani seni böyle bir şeyin içine soktuğum için" söylediklerinden sonra hafif tebessüm ederek " Hayır hayır , kendini kötü hissetmen için söylemedim. Hem bende dışarı çıkmış oldum işte" deyip önüme döndüm. Fazlasıyla gerilmiştim , evet ama bunun nedeni kalabalık değil karşımda siyah şort ile gayet rahat bir şekilde duran kişi yüzündendi. Elinde mikrofon olan adam Kaya ile diğer adamı karşı karşıya getirip elini aşağıya doğru indirerek maçı başlattı. Sunucu dışarı çıkarken etrafta sessizlik olmuş , herkes pür dikkat ringe bakıyordu. Omuzuma dokunulan elle transtan çıkmış gibi kendime gelirken , bakışlarımı tekrar yan tarafıma çevirdim. " Duru, benim beş dakika bir yere kadar gitmem gerekiyor da , senin için sorun olur mu? " dedi. Kafamı sallayarak " Hayır tabi ki sen işini hallet " dedim sıcak çıkması için uğraştığım sesimle. Yüzünde tereddütlü bir ifade olsada kafasını sallayarak yanımdan ayrıldı. Kafamı tekrar ringe çevirdim ve merakla ne olacağını bekledim. Zaten benim kafamı çevirmemden bir iki saniye sonra , Pitbull denilen adam birden Kaya 'nın üstüne yürüyüp yüzüne doğru yumruğunu savurdu. Kaya hızla kafasını aşağıya eğdi ve arkasına geçip durdu. Ben orada atağa geçeceğini beklerken, o benim düşüncemin aksine hiçbir şey yapmadı. Sanki karşı tarafın yorulmasını bekliyor gibi bir havası vardı. Maç bir kaç dakika Pitbullun boşa sallamasıyla geçtikten sonra , Kaya artık sıkılmış olacak ki sert bir darbe geçirdi. Adam yüzüne gelen sert darbe ile yana doğru savrulurken eş zamanlı olarak benimde ağzımdan büyük bir çığlık koptu. Çığlığım kalabalık insanların bağırışları arasında kaybolurken , Kaya ise adamın üzerine çıkıp darbelerini indirmeye başladı. İndirdiği sert darbelerle adam kendinden geçerken , bu görüntüye daha fazla dayanamayacağımı anlayıp oraya biraz daha yaklaşarak bağırdım. " Bırak artık öldüreceksin onu Kaya " ümitsizce bağırışım insanların zevkten çığlıkları arasında kaybolurken birden durdu. Sanırım herkesin içinde sadece ismini söylemem dikkatini çekmişti. Kafasını kaldırıp şaşkın gözlerle seyirci tarafına bakarken sonunda gözleri beni bulunca iki kaşı havaya kalktı. Kalkan kaşları kısa sürede çatılırken, muhtemelen benim neden burada olduğumu düşünüyordu. Birden kafası arkaya doğru savrulunca titredim. İki elimi ağzıma kapatıp çığlığımın tekrar dışarı çıkmasını engellerken , aynı zamanda içimden kendime sövüyordum. Resmen adamın dikkatini dağıtarak dayak yemesine sebep olmuştum. Düştüğü yerden kalkarken aynı zamanda elinin tersiyle ağzındaki kanı siliyordu. Etraftan onun kalkmasıyla çığlıklar yükselirken , o kadar odaklanmıştım ki ne dediklerini anlayamıyordum bile. Pitbull ' un yüzüne baktı ve dudağının kenarındaki ince kan sızıntısıyla birlikte sadistce gülümsedi . Bu tavırları o kadar korkunçtu ki , sertçe yutkundum. Yüzünde ki ifadenin yerini ciddiyet alırken birden Pitbullun üzerine yürüdü ve daha kimse ne olduğunu anlayamadan yüzüne sertçe geçirdi. Adam yere düşerken hiç beklemeden tekrar üzerine çıktı ve bu sefer bir öncekinden daha sert vurmaya başladı. Sanırım intikam gibi birşey alıyordu. Adamın yüzü bakılmayacak hale gelirken bu görüntüye daha fazla dayanamayacağımı anlayıp kafamı betona çevirdim. Yumruk sesleri , adamın çığlıkları ve Kaya ' nın hırıltılarını ringe yakın olduğum için net duyuyordum. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve şu anın bir an önce geçmesini bekledim. Bir süre sonra maçın bittiğini anlayınca kafamı kaldırıp bakışlarımı ringe çevirdim. Siyah takım elbiseli adam Kaya' nın kolunu kaldırmış bağırıyordu. Kaya ise gözlerini bana dikmiş öylece bakıyordu. Gözlerinde hiçbir duygu yoktu, ne kızgınlık vardı ne de öfke. Kolunu adamdan sertçe çekip ilerde ki bir tane adama kafasıyla beni işaret ederek ringden indi . Adam bana doğru ilerlerken , ben de ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. " Buyrun hanımefendi " anlamayan gözlerle adama bakarken " Kaya bey sizi bekliyor " deyince sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim ve kafamı salladım. Adam önden giderken bende onu takip ediyordum. Umarım Anıl yokluğumu farketmeden gelirdim. Uzun bir merdivenden çıkıp sağa doğru döndük ve biraz daha ilerledik. Siyah bir kapının önünde durunca adam eliyle geçmemi gösterdi ve gitti. Oh be ne güzel adam gel deyince geliyorum git deyince gidiyorum. Kapının kolunu tutup yavaşça aşağı indirdim ve kafamı içeri doğru sarkıtınca odada kimsenin olmadığını farkettim. Tereddütle ve biraz önce ki görüntüden dolayı ürkerek adımlarımı içeri doğru attım. Birinin odasına böyle girmek her nekadar yanlış da olsa sonuçta beni buraya kendisi çağırdığı için bu ayrıntıyı pekte önemsemedim. Girdiğim yere bakınca siyah bir odayla karşılaştım. Gözlerimi odada gezdirdim ve bazı detaylarda gri renklerinde olduğunu farkettim. Açıkçası bu beni biraz şaşırtmıştı. Kaya' nın odasında gri rengin olacağını beklemiyordum, çünkü o daha çok net bir insandı. Tamam belki yüzüne baktığında ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini anlayamıyordum ama cevapları genelde hep netti. Gözlerim odada gezinmeye devam ederken buranın da evi gibi modern olduğunu farkettim. Evi veya odasının aynı mimarın elinden çıktığı belli oluyordu. Belki ki kafa yormamıştı, zaten Kaya 'yı bir evi nasıl dizayn etsem diye düşündüğünü, hayal etmek dahî mümkün değildi. Sinirle ofladım, beni buraya çağırmıştı ama kendisi yoktu. Sırtımı duvara verip beklmeye başladım. Duyduğum kapı sesi ile kafamı o tarafa çevirdim. Bu kapıyı odayı incelerken nasıl farketmemiştim. Kapıdan çıkan Kaya bakınca anında pişman oldum. Belindeki havluyla dışarı çıkan Kaya' nın gözleri , gördüğüm görüntüden dolayı kocaman olmuş gözlerimi buldu. Hiç bir tepki vermeden dışarı çıktı ve yavaşça dolabına doğru yürüdü. Bilinçsizce gözlerim vücudunu süzünce yutkunmadan edemedim. Ringde de vücudunu görmüştüm, fakat bu çok farklı ve nefes kesiciydi. Kaslı vücudundan akan su damlaları belinde gevşek ve ne zaman düşeceği belli olmayan havluya doğru ilerliyorlardı. Küçük su damlaları karnında olan baklavalar ile inişli çıkışlı aşağı doğru ilerlerken ne yaptığımın farkına vararak hemen ellerimle yüzümü örtüp arkamı döndüm. Utançtan yanaklarım ton değiştirirken sessizce yutkundum. Kıyafet hışırtılarından giyindiğini anlamıştım. Duygusuzca " Neden burdasın " dediğini duydum. Giyindiğini farzederek tereddütle arkamı dönünce kasılan bedenim gevşedi. Siyah kazağını kafasına geçirirken omuzlarımı kaygısızca kaldırıp indirdim " Anıl 'la geldik" dedim. Kafasını salladı " Niye " diye sordu hala bana bakmazken . Derin bir nefes aldım ve " Sence " dedim bana verdiği görevi kastederek. Aslında, sanırım sesim bir fazla yüksek ve sert çıkmıştı. Sesimin bu kadar yüksek çıkmasını bende beklemiyordum. Ama , artık şu yaşadığım olaylardan sıkılmaya ve bunalmaya başlamıştım. Kafası mekanik bir hareketle bana çevrilirken iki kaşı havaya kalktı ve çenesi kasıldı. Gözlerimi gözlerine çıkarttığımda , kara olan gözlerinden geçen karartıyı buradan bile görebiliyordum. Eğildiği yerden doğruldu ve yavaş adımlarla bana yaklaşmaya başladı. Yutkunma isteğimi def ederken , âdeta olduğum yere çivilenmiştim. Az önceki cesaretim sinema izler gibi beni izlerken , arada ki mesafenin azalmasıyla istemsizce bir iki adım geriledim. Kafasını hafif aşağı eğerek " Adam gibi cevap ver  yoksa..." ürkütücü sesi , sesli bir şekilde yutkunmama neden oldu. Tam dibimde olması beni rahatsız ederken aynı zamanda boğazımıda çölde susuz kalmış bedevi gibi kurutuyordu. Yavaş adımlarla geriye doğru giderken o da aynı şekilde gözlerini gözlerimden ayırmadan üstüme doğru yürüyordu. Ayağımın yatağa çarpmasıyla daha ne olduğunu anlayamadan ellerim refleks olarak öne doğru uzandı ve Kaya ' ya tutundu. Çığlığımla birlikte yatağa düşerken , üstümdeki ağırlık ile nefesim kesildi. Korkuyla sımsıkı yumduğum gözlerimi endişeyle açtım. Kaya şuan üstümde kollarını iki yanıma koymuş bana bakıyordu. Gözlerindeki ifade onunda böyle bir şey beklemediğini açıkça ortaya koyuyordu. Düşmenin de verdiği etkiyle ikimizde hızlı hızlı nefesler alırken , yakınlıktan dolayı nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Gözlerine bu kadar yakından bakmak tuhaftı. Renkleri kahvenin en koyu tonuydu ve şaşırtıcı derece de güzellerdi. Dipsiz bir kuyuya benziyorlardı ve insanı nefessiz bırakmaya yetebilirlerdi. Saçlarında ki damlalar benim anlıma düşüp ordanda yan tarafa doğru kayarken içim titredi. Şaşkınlıkdan dilim tutulsada, kısa sürede kendimi toplayarak hızlıca konuştum " üstümden kalkar mısın " dedim. Alayla dudağı yukarı doğru kıvrılırken gözlerinden sinsi bir parıltı geçti ve " Öncelikle senin şu cesaretinden konuşalım " dedi. Kaşlarım çatılırken sinirle " Tamam üzerimden kalk öyle konuşalım " dedim. Kaya gözlerini gözlerimden saniye dâhi ayırmadan konuşmaya başladı. O konuşuyordu ama ben şuan onun etrafımı saran sert ve erkeksi kokusuyla farklı diyarlara gidiyordum . Bu koku öyle bir şeydi ki , gözlerini yumup bütün kokuyu içine çekmek istiyordum ama , aynı zamanda da burnumu tıkamak ve o kokunun bünyeme girmesini engellemek istiyordum. Kokusuyla birlikte gözlerine bu kadar yakın olmak midemden bir şeylerin hızla yukarı çıkıp boğazımı yakmasına sebep olurken , söyledikleri kulağımda uğulduyordu. "Hı " gibi bir ses çıktı ağzımdan. Vücudunun her bir kıvrımını hissederken sert bedeni bedenime baskı uyguluyordu. Bu yakınlık oksijenimi azaltırken aynı zamanda nefesimin hızlanmasına sebep olmuştu. Nefes alışlarımın hızlanmasından dolayı , göğüs kafesim onun göğsüne çarpıyordu. Kaya kaşlarını çatarak üstümden biraz doğrulurken , artık vücudu bedenime değmiyordu . Hala nefes alışverişlerimin aynı hızda devam etmesini sadece bir sebebi vardı . O ise daha önce hiçbir erkekle bu kadar yakın olmamamdan kaynaklanıyordu. Bu yüzden bu konunun üzerinde daha fazla durmamaya karar verdim. Şuan vücuduma değmemesine rağmen hala üstümde durmuş bana bakıyordu. Bu durumdan artık sıkılarak ellerimi omuzuna koydum ve tüm gücümle ittim. Ne mi oldu tabi ki hiç birşey olmadı. Yerinden bir milim dahi oynamazken artık sinirden kızarmaya başlamıştım. " Ya üstümden kalksana sen artık , normal insanlar gibi karşılıklı konuşamıyor musun " sinirle söylenmeme rağmen onda hiçbir etkisi olmamıştı. Derin bir nefes aldım fakat ciğerlerimi onun sert ve erkeksi kokusu doldurdu. Dudaklarım hafif aralanırken gözlerimi gözlerine çevirdim. Onunda gözleri gözlerime çevrilirken ,tek kaşını kaldırarak alaycı bir tavırla konuşmaya başladı " hmm ... aslında benim yerim gayet rahat" dedi ve benim konuşmama izin vermeden devam etti " Şu nereden geldiğini bilmediğim cesaretini benim yanımda çıkarmasan iyi olur " alaycı konuşmasına devam ederken az önceki cesaretime küfür etmekle meşguldüm. Yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştırdı ve " tamam mı " bu bir soru değil bu apaçık bir emirdi. Her ne kadar ondan korksamda tırsaklık yapıp susmayacaktım. Az önce ettiğim küfürlerden olsa gerek ki , cesaretim tekrar gün yüzüne çıkarken gözlerimi gözlerine diktim ve " Sen beni tehdit mi ediyorsun " diye sinirle soluyunca kaşları havalandı ve
" Sen hala konuşuyor musun " dedi korkutucu bir sakinlikle.
Böyle rahat konuşması aslında gelecek olan bir tehlikenin habercisiyken bu tabiki beni daha çok korkutuyordu. Bu adamdan şimdiye kadar hiç kimseden korkmadığım kadar korkuyordum. Yanaklarımı şişirerek nefesimi dışarı verdim ve boşluğundan yararlanarak onu üstümden yan tarafa ittirdim. O yatağın yan tarafına düşerken hızla ayağa kalktım ve üzerimi düzelttim. " Sen beni neden çağırdın" dedim az önceki atmosferden kurtulmak için hızlıca. Havalı bir hareketle ayaklarını yatağa uzattı ve sağ kolunu başının altına koyarak bana baktı " Anıl seni neden buraya getirdi " dedi. Omuzlarımı kaldırıp indirdim ve normal bir sesle " Benden yardım istedi, bende kabul ettim " dedim. Tek kaşını kaldırarak " Nasıl bir yardım " dedi. Bu soru cevaptan artık sıkılarak tek nefeste " Benden eski sevgilisinden kurtulmak için sevgilisi rolü yapamamı istedi. Bende bu oyun biran önce bitmesi için kabul ettim " dedim. Bir kaç onaylayan mırıltıdan sonra " Evet aslında ona yakın davranarak bu işi hızlandırabilirsin. Hem zaten senin oltana düşmek üzere , birkaç cilve, yakınlaşma falan herneyse işte bunlardan sonra, eminim ağına düşecektir. " dedi sakin bir tavırla.
İnanamayan gözlerle iki kaşımı havaya kalkık bir şekilde ona bakarken gayet rahat görünüyordu. Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım ve tekrar açtım. " Bak bu konuyu daha önceden seninle konuşmuştuk , temasın olmayacağı şartıyla kabul etmiştim " net bir şekilde dile getirdiğim sözlere alayla bakmaya devam ederken onun bu tavırlarına artık katlanamayarak sinirle dişlerimi birbirine geçirerek gıcırdattım.
"Şöyle ben masumum ayaklarına yatma" dedi beni baştan aşağı aşağılayıcı gözlerle süzerek . Sinirle bir nefes daha çektim içime , artık neden bu adama daha çok sinirlendiğimi bir kez daha anladım. " Neyse ben Anıl'ın yanına gidiyorum " bıkkınca söylediğim sözlerden sonra arkamı dönüp kapıya doğru yürümeye başladım. " Bekle " sesiyle birlikte olduğum yerde dururken gözlerimi kapattım ve derin bir nefes çektim içime. Nedense bu nefese birazdan ihtiyacım olacakmış gibi hissediyordum. Topuğumun üstünden arkama doğru döndüm ve gözlerimi üzerine diktim.
Havalı bir hareketle o nasıl oluyorsa artık yataktan kalktı ve dolabına doğru gitti. Dolabının kapaklarını açıp bir miktar para çıkarttı ve bana doğru yürümeye başladı. Ben onun ne yaptığını anlamaya çalışırken o elimi alıp tüm parayı avucuma koydu. Şaşkınlıkla elim havada kalırken "Bu ne" dedim sert çıkan sesimle. O ise benim bu davranışıma karşın gözlerini devirerek " Üniversiteye giderken lazım olur. Hem sana bu yaptıklarının karşılığında tabi ki para vericem ve sende alıcaksın" dedi yine ve yine emirlerini sıralayarak. Daha sonra kendini yüz üstü yatağa attı ve " şimdi gidebilirsin " dedi. Söyledikleriyle gözlerim dolarken boğazımda bir yumru oluştu. Lafları beynimde tekrar tekrar yankı yaparken yutkundum. Ciğerlerim tek damla nefes için çırpınırken , onu bile yapmaktan acizdim şuanda. Içim de kıyametler kopuyordu fakat dışım bunun tam tersi susuyordu. Bazen susmak en büyük haykırışıdır aslında ama anlayabilene. Gururum yerle bir olurken elimdeki parayı masanın üstüne koydum ve kapıya yöneldim. Kapının koluna koyduğum elim Beril'in geçen gün söyledikleriyle öylece takılı kaldı. Gözlerimi sıkı sıkı kapattım ve derin bir nefes aldım. Yavaşça tekrar arkamı dönüp masanın üzerine koyduğum parayı aldım. Parayı tutan elimi sıkarken tüm vücudum kaskatıydı. Kırılan gururumun kırıklarını halının altına doğru ittim ve üzerini Beril için örttüm. Ben çalışacaktım ama benim kazandığım para ev masraflarına yetmiyordu. Para konusunda sıkıntı olunca Beril 'de çalışmaya karar vermişti. Fakat ben üniversiteye gittiğim için zaman konusunda rahatken o çok zorlanacaktı. Kardeşim için dişimi sıktım ve daha fazla burada durmadan hızla dışarı çıktım. Elimdeki paranın miktarına bakmadan çantama atarken aynı zamanda da merdivenlerden aşağı iniyordum. Giriş katına inince Anıl' ı köşedeki bar taburelerinde birinde siyah saçlı bir kızla oturmuş konuşuyorken buldum. Onlara doğru yürürken , Anıl sıkıntılı bir şekilde eliyle yüzünü sıvazladı ve kafasını benim olduğum tarafa çevirdi. Gözleri beni bulunca sıkıntılı yüzü gevşerken hemen ayağa kalktı. Yanına ulaşınca endişeyle konuşmaya başladı
"Nerelerdeydin , başına bir şey gelemedi değil mi " Bunları söylerken aynı zamanda da bedenimi kontrol ediyordu . Yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirip " Ahh... şey ben sesten biraz rahatsız olunca lavaboya gittim " dedim. Yüzünde kasılan hatlar gözle görülür biçimde gevşerken , arkasından gelen sesle ikimizinde bakışları o tarafa çevrildi.
"Demek Anıl' ın yeni sevgilisi sensin " dedi beni baştan aşağı süzerek. Ne kadar rahatsız olsamda buraya geliş nedenim buydu sonuçta . Hafif kafamı sallayarak " Evet , peki ya siz " dedim. Bana küçümseyerek bakarken tam konuşacaktı ki , Anıl araya girerek " Hadi biz gidelim artık , hem sen de çok yoruldun " dedi. Kafamı sallayarak onayladım ve beraber dışarı çıktık. Soğuk hava yüzüme çarparken derin bir nefes aldım. "Konuştuğun kız eski sevgilimdi " dedi ve devam etti " Konuyu daha fazla uzatmasını istemediğim için kısa kestim " dedi nefesini dışarı vererek. Ona doğru dönmeden kafamı aşağı yukarı salladım ve " Teşekkür ederim " dedim ve beraber arabaya doğru ilerledik. Sessiz geçen bir kaç dakikanın sonunda artık uykum gelmeye başlamıştı ki , arabanın durmasıyla kendimi toplayarak Anıl 'a döndüm ve yorgun bir sesle mırıldandım
"Bıraktığın için teşekkürler " dedim. İçten bir gülümsemeyle ile konuşmaya başladı " asıl ben teşekkür ederim, beni büyük bir dertten kurtardın " dedi gözlerini abartılı bir şekilde büyütüp sesli bir şekilde konuşarak. Şuan o kadar komik görünüyordu ki bu ruh halime rağmen kıkırdarmama engel olamamıştım. Tekrar başımı ona çevirince öylece kaldım. Gözlerini bana dikmiş sessizce bana bakıyordu. Yüzümdeki gülümseme yavaşca solarken sessizce yutkundum. Yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken
"Çok güzel gülüyorsun " dedi farklı bir ses tonuyla . Söyledikleri şaşırmama sebep olurken " Şey ben artık gitsem iyi olucak " beceriksizce kurduğum kelimelerden sonra hızla arabadan indim ve apartmana doğru yürümeye başladım. Bina kapısının önüne gelince arkamı döndüm ve hafif bir tebessüm ile el sallayarak içeri girdim. Çantamdan çıkardığım anahtarı evin kapısına sokup yavaşça çevirdim. Sessiz adımlarla içeri girerken parmak uçlarımda odama doğru yürüyüp üstümü çıkardım ve pandalı pijamalarımı giydim. Beril'in uyuduğunu evde ki seszilikten tahmin ettiğim için ses çıkarmadan işlerimi hallettikten sonra yorganı kaldırıp içine girdim. Yavaşça kafamı yastığa koydum ve yine yeni bir güne başlamak için gözlerimi kapattım.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin