8. BÖLÜM

533 46 26
                                    

Arkadaşlar multimedyada Kaya var. Lütfen yorum ve vote yapmayı unutmayın . Iyi okumalar.

Hayatımın tek doğrusu,
geceleri korktuğum,
sabahları göremediğim bir hayalet gibi.
Karanlıktan korkuyorum,
neden korkuyorum,bilmiyorum,
ya da ne sebepten,
bulamıyorum.
Kafamı kurcalayan şeyler var,
boynumda sürekli bir ağrı,
sanki birileri boğazımı sıkıyor,
karanlık; hayaletim oluyor sanki
İçime attığım şeyler,
hayaletim olmak için mi var,
ya da bir kabus olmak için mi,
anlamıyorum,ama anlamak istiyormuş gibi de bir havam yok
Abdulsamet Karakaya

*
Karanlık , fazla karanlıktı. Zifiri bir karanlığın içinde tek başıma öylece duruyordum. Korkuyla etrafıma baktım , belki bir ışık , bir umut görürüm diye. Ama yoktu , hiç bir ses , hiçbir ışık yoktu. Buradan çıkamayacağımı bile bile bağırdım. "Kimse yokmu " diye çığlık attım. Attığım çığlık boğazımın yanmasına sebep olurken bunu umursamadan devam ettim. "Birileri yardım etsin " defalarca kez bağırıp yardım istedim . O kadar çok çığlık attım ki sesim kısılmaya başlarken, nefesim kesildi. Bacaklarım da kalan gücümü yitirip dizlerimin üzerine düştüm ve son kez " Lütfen " diye fısıldadım kısık bir sesle " Lütfen birileri yardım etsin " dedim geriye kalan bir kaç damla gücümle. Ağzımdan çıkan son kelimeler ile birlikte ellerimi yüzüme kapattım ve sustum, kabullendim artık .Belkide bu kabulleniş benim bitişimin bir sembolüydü . Çünkü çırpındıkça daha çok gömülüyordum karanlığa , daha çok çekiliyordum. Bekledim , sırtımı pis olup olmadığını bile göremediğim duvara yaslayıp sessizce bekledim. Umutsuz bir bekleyişti benimkisi , çıkamayacağını bile bile beklemekti. Sessizlik ruhuma bir mürekkep gibi yayılırken , karanlık ise bedenimi kendine hapsediyordu. Ümitlerim tükenirken sarsılmaya başlamamla birlikte ciğerlerime dolan havayla nefes nefese gözlerimi açtım. Derin derin nefesler alırken kendime gelmeye çalışıyordum. Gözlerime vuran ışıkla hemen gözlerimi kapatıp ışığa alışmalarını bekledim. Bir süre sonra tekrar gözlerimi açıp nerede olduğumu anlamaya çalışırken Beril' in sesi kulaklarımı doldurdu. " İyi misin " dedi nefesini dışarı vererek. Ona döndüğümde anlında ter damlacıkları oluşmuş bana bakıyordu. Her şey netleşirken sonunda kabus gördüğümü anlamıştım. Ellerimi saç diplerime daldırdığımda bir ter tabakası oluşmuştu. Zonkluyan kafamı kaldırıp "İyiyim" dedim. Bu söylediğime kendim bile inanmıyorumdum. Aslında o da biliyordu iyi olmadığımı ama  buna rağmen sustu. Birbirimizin gözlerine bakıyorduk ama konuşmuyorduk. Sessizlik aramızda bir çığ gibi büyürken Beril kafasını yavaşça yastığa koydu ve tek kolunu benim tarafıma uzattı. Hiçbir tepki vermeden kolunun üzerine başımı koydum ve tekrar uyumaya çalışmaktan başka şansım olmadığı için denedim, tekrar denedim.

*

Elimi uzattım karşımdaki adama gülümseyerek aynı şekilde karşılık verdi. İçimde hissettiğim mutluluk ile odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Okulda yavaş adımlarla yürürken Beril' in nasıl bir tepki vereceğini düşünüyordum. Onu okula kaydetmiştim ve şuan hissettiğim huzuru hiç bir zaman hissetmemiştim. Okuldan çıkınca havanın tadını çıkarmak için otobüse binmedim ve yürümeye başladım. Yavaş adımlar atarken beynim binbir türlü şeyle doluydu. Hayatımda ki belirsizlikler beni korkuturken ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Bir bataklıkta içindeyim ve çırpındıkca daha çok dibe batıyordum. Düşüncelere dalmış yürürken hıçkırık sesleriyle durdum ve kafamı o yöne çevirdim. Öncelikle arkama baktım fakat görmeyince diğer tarafa çevirdim başımı . Kaldırım kenarında oturmuş ağlayan bir kız çocuğu görünce , durdum. Minik elleriyle yüzünü kapatmış ve öyle içten bir şekilde ağlıyordu ki , gözlerimin dolmasına mani olamadım. Bir an karşımda oturan küçük kızın yerini benim küçüklüğümün silueti alırken , hissettiklerimi bir bir aklıma gelmeye başladı. Çaresizliklerimi, korkularımı, sessizliğimi, en çokta kimsesizliğimi. Onun şuan yaptığı şeyi belkide bir çok kez ben yapmak istediğim halde yapamıyordum. Bütün anılar aklıma tekrar dolmaya başlarken derin bir nefes aldım ve hızlı adımlarla kızın yanına doğru yürüdüm. Yavaş hareketlerle kaldırıma oturdum ve bir süre onu izledim. Neye bu kadar çok ağladığını gerçekten merak etmeye başlamıştım. Sarsılarak ağlarken bir kaç kez seslendim fakat buna rağmen beni farketmedi yada umursamadı. Her şeyi boşverdim ve küçük kızın omuzlarından sıkıca tutup sarıldım. Hıçkırıkları devam ederken o kafasını bile kaldırmadan kollarına belime doladı. Hiç sorgulamadan bana sarılması gözümden bir damla yaşın akmasına neden olurken bir süre öylece durduk. Ne ben ondan ayrıldım ne de o benden. Hıçkırıkları durmaya başlayınca yavaşça ondan ayrıldım ve gülümseyerek yüzüne baktım. Ağlaması dursada iç çekişlerinden dolayı sarsılması devam ediyordu. "Ne oldu sana canım " Uysal bir sesle konuşarak yüzüne baktım o da beni dikkatlice inceledi ve burnunu çekerek konuşmaya başladı. "Ben..pamuk şe..ker iste..yince amca bana ba..ğırdı çok kork...tum " konuşurken sürekli iç geçiriyor ve burnunu çekiyordu. Hareketleri ve konuşma şekli gülümseme sebep olmuştu.Küçük bir çocuktu işte neye ağlayabilirdi ki başka , keşke dedim o an keşke bende onun yaşındayken karanlığa değil de pamuk şekere ağlasaydım diye geçirdim içimden. Ama olmuyordu ne ben zamanı geri alabiliyordum ne de yaşadıklarım benim peşimi bırakıyordu. Ellerimi dizlerime yaslayarak ayağa kalktım ve tozlanmış pantolunumu silkeledim. Küçük kız ise kafasını kaldırmış meraklı gözlerle ne yaptığıma bakıyordu. Gözlerinde gördüğüm ışık umuttu. Bir zamanlar benim gözlerimde olan ışık onun gözlerinde parlıyordu. Onun bu küçücük umudunu yitirip böyle bırakacak değildim elbette. Elimi uzattım tutması için ve o sırada da konuşmaya başladım. "Hadi bakalım kalkta o amcaya gününü gösterelim" şaşkınca bana bakarken sabırsızlıkla konuştum. " Hadi " hemen ayağa kalktı ve elimi tutu. Göz kırptım ve yürümeye başladım. " Göster bakalım hangi amca olduğunu " dedim. Bana baktı ve heyecanla konuştu. " Dövücekmisin " küçük bir kahkaha attım " Yok artık " şaşkın çıkan sesimle ona baktım.
Minik parmağını dudağına doğru götürdü ve gözlerini yukarı dikip bir süre düşünerek
" Peki o zaman ne yapacağız " dedi.
" Görürsün, hadi şimdi tarif et " bir kaç saniye bekledi ve hazırlamaya çalışır gibi etrafına baktıktan hemen sonra tarif etmeye başlayınca yürümeye başladık. Geldiğimiz yere bakınca aşık olduğum deniz gözlerimin önündeydi. Ben denize hayrandım , bir tek onun yanında tam anlamıyla huzur bulurdum. Yüzümdeki buruk ama huzurlu gülümseme oluşmasına neden olmuştu. Denizin dalgalanmasıyla birlikte çıkan o muhteşem ve eşsiz sesle bir kaç dakika huzuru tatdım. Fakat elimin çekiştirilmesiyle gözlerimi denizden çekerek , az önce adının elif olduğunu öğrendiğim küçük kıza çevirdim. İşaret parmağıyla önünde kocaman bir pamuk şeker makinesi olan amcayı işaret edince bir asker misali gözlerimi kıstım. İnsanlar nasıl bu kadar acımasız ve katı yürekli olabiliyorlardı anlamıyorum.
Pamuk şekerciye doğru yürümeye başlamamla birlikte Elif elimi sıkınca dişlerimi dudaklarıma geçirdim ve sinirimi bastırmaya çalıştım. Ama bu daha çok sinirlenmeme neden olmuştu. Bu kadar çok korkması bana kendimi hatırlatıyordu. İyice yaklaşınca adam ,ona doğru yürüdüğümüzü sanıp gülümsedi ve bir şeyler söyledi. Ne söylediğini duymamıştım , zaten adamda Elif 'i görünce bir an duraksadı daha sonra tekrar bana döndü ve bozuntuya vermemeye çalıştı. Bense onun hemen yanındaki pamuk şekerciye gidip " Abi bize iki pamuk şeker verirmisin? " dedim. Adam hemen kafasını sallayıp makineden yapmaya başlayınca Elif 'e baktım. Evet belki yaptığım çocukcaydı ama adamın da küçücük bir kıza bağırması acımasızcaydı.
Elif 'e dönünce elini burnunda tutmuş adama nanik yapıyordu. Kahkahamı zorla bastırıp pamuk şekerleri aldım ve birini Elif 'e verdim. Adama döndüm , belki yaşayamadığımdan , belki de gıcıklığına yaptım bilemiyorum ama bende büyük bir zevkle elimi burnuma götürdüm ve nanik yaptım.Adam sinirle bize bakarken kıkırdayarak bir parça pamuk şekeri ağzıma aldım ve yürümeye başladım. Adam ağzının içinde homurdansada , bunu takmayıp Elif ile konuşmaya başladım. "Elifcim söyle bakalım evin nerede " dedim. Söylediğim sözlerle neşeli ifadesi anında değişirken bir süre sessiz kaldı. Onun bu tavrı beni meraklandırırken ben de hiç bir şey söylemeden onun beni yönlendirmesine izin verdim. Oturup ağladığı kaldırım kenarından sola doğru döndük ve bir süre daha yürümeye devam ettik. Sonunda durdu ve işaret parmağıyla önümüzdeki evi göstererek " İşte burası " dedi. Kafamı kaldırıp geldiğimiz yere bakınca çatısı olmayan , camları sadece laylon ile kaplanmış kırık dökük bir ev ile karşılaştım. Kafamı eğip Elife dönünce meraklı gözlerle nasıl bir tepki vereceğime bakıyordu. Gülümsedim ve
" Kiminle beraber kalıyorsun canım" dedim . " Annemle beraber kalıyorum "dedi masum bir ses tonuyla.
Ağzımı açmış tam cevap verecekken arkamdan gelen motor sesiyle kafamı o tarafa çevirdim ve bize doğru gelen bir motorsiklet ile karşılaştım. Kaşlarımı çatmış kimin olduğuna bakarken, mahalledeki insanlarda sesten dolayı o tarafa doğru bakıyorlardı. Simsiyah bir motor, etrafında daire çizerek gayet havalı bir şekilde durdu ve kaskı kafasından çıkararak motordan indi. İnen kişinin Anıl olduğunu görünce şaşkınlıktan büyümüş gözlerimle vücudumu tamamen o tarafa çevirdim. Ne işi vardı burda , ya da en önemlisi benim burada olduğumu nereden biliyordu.
"Anıl , ne işin var senin burada " dedim iki kaşımı havaya kaldırarak. Benim bu hareketime karşılık gülümseyerek bana baktı ve konuşmaya başladı. "Sahilden geçerken seni buraya doğru yürürken gördüm , seslendim fakat duymayınca bende yanına geldim " dedi. Bu aralar sürekli dalıyordum. Düşüncelere dalıyor ve onların içinde boğuluyordum âdeta , gerçi ben sürekli dalıyordum. Kafamı aşağı yukarı salladım ve " Şey bana söylemek istediğin bir şeyi mi vardı." Kafasını sallayarak
" Mümkünse bir yere gidip konuşabilir miyiz " dedi.
"Peki " deyip yere diz çöktüm ve Elif 'e dönerek " Canım ben senin yanına bir daha gelicem olur mu " kafasını salladı ve beklemediğim bir şekilde kollarını boynuma sardı. Benim ise kollarım havada kalırken fazla zaman geçmeden bende kollarımı beline sardım. Kulağıma doğru " Lütfen geri gel " diye fısıldadı. Onun bu isteği kalbimde bir yerleri acıtırken, saçlarından öperek bende " Gelicem "diye fısıldadım. " Söz mü " dedi. Yavaşça ondan ayrılıp yüzüne baktım " Söz " dedim. Dizlerimden destek alarak ayağa kalktım ve Anıl 'a doğru yürüdüm. Oraya doğru yürürken kafamda Anıl 'ın bana ne söyleyeceğini düşünüyordum. Motorun yanına gittiğimde Anıl 'ın uzattığı kaskı kafama geçirdim ve arkamı dönerek Elif 'e el salladım o da gülümseyerek elini salladı ve içeri girdi. Motora oturdum ve kollarımı beline sararak hazır hale geldim. Anıl motoru çalıştırıp yola koyulurken ben ise bu görüşmeden Kaya 'ya bahsetmek ya da bahsetmemek konusunda çelişkiler içerisindeydim. Durmamızla düşüncelerimden arınırken kaskı kafamdan çıkarttım ve nereye geldiğimize baktım. Sahilde ki çok lüks bir cafeye gelmiştik, böyle yerler beni fazlasıyla geriyordu. Bu yüzden hemen Anıl 'a dönerek " Şey şu illerdeki banklardan birine otursak olmaz mı " dedim. Anlamayan gözlerle bana baktı
" Neden yoksa burayı beğenmedin mi, istersen başka bir yerede gidebiliriz " dedi. Kafamı hızlı bir şekilde sağa sola salladım " Hayır hayır , ben sadece böyle yerlerde rahat edemiyorum. Hem ne güzel temiz hava işte " dedim. Gülümseyerek bana baktı ve " Senin gibi bir kızla hiç tanışmamıştım " dedi. Omuz silkip beceriksizce gülümsedim birlikte illerdeki banklardan birine oturduk. Aramızda uzun bir sessizlik oluştu. Sonunda dayanamayarak ona döndüm " Ee ne konuşacaksın benimle " dedim. O da bana döndü ve " Aslında senden bir ricam olucak" dedi. Merakla diyeceği şeyi beklerken derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti. " Bu akşam benimle bir yere gelir misin " kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken konuşmaya devam etti
" Bak benim peşimde bir kız var yani şöyle aslında bizim iki ay önceye kadar bir ilişkimiz vardı ama dedigim gibi iki ay önce bitti. Buna rağmen kız benim peşimi bırakmıyor. Onu sevdiğimi falan düşünüyor geçen gün çardakta seninle birlikte otururken görmüş sonra bir kaç defa daha seninle görünce bana senin sevgilim olup olmadığını sordu. Ben de belki ondan kurtulurum diye sevgilim olduğunu söyledim , sana sormadan böyle bir şey yaptığım için üzgünüm gerçekten ama bir an ağzımdan öyle çıktı " dedi. Söyledikleriyle ağzım aralandı ve kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Ardından sinirle kaşlarımı çattım ve konuşmak için ağzımı araladım ama aklıma gelen şeyle durdum. Aslında bu yöntemle ona yakın olabilir ve şu işi hemen bitirebilirdim. Her ne kadar vereceğim cevaptan rahatsız olsamda " Tamam , kabul ediyorum. " dedim gergince. Söylediklerimle hızla kafasını bana çevirirken "Gerçekten mi " dedi heyecan ve şaşkın çıkan sesiyle. " Tabiki neden sana yardım etmeyeyim ki " dedim bende zorla tebessüm ederek . Tam ağzını aralamış konuşacakken ona izin vermeden " Ama bir şartla " dedim. Guruldayan karnım zaten ne isteyeceğimi belirlemişti. Bunu söylememle birlikte önce durdu ve sonra , sanki böyle bir şey bekliyormuş gibi dudakları alayla yukarı kıvrıldı. " Şurada ki köfte ekmekler bir tane ısmarlarsan , istediğini kabul ederim " dedim ciddi bir tavırla. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken bir süre öylece durdu ve yüzüme bakmaya devam etti. Az önceki alaylı tavrı şimdi yerini somut bir şaşkınlığa bırakmıştı. Ne yani çok mu fazla bir şey istemiştim. Galiba çok yüzsüzce olmuştu. Bu düşüncemle birlikte yüzüm kızarırken " Şey ... aslında tabiki almasanda yaparım istediğin şeyi " dedim. Gözlerini denize sabitlemiş bir şeyler düşünürken sesimle gözlerini gözlerime çevirdi ve " Efendim " dedi.
" Dedim ki şaka yapmıştım, istersen almayabilirsin " söylediklerimle birlikte hemen ayağa kalkarken " Hayır hayır sadece bir şey aklıma geldi ona dalmışım , özür dilerim " dedi ve köfte ekmek satan amcaya doğru yürümeye başladı. Gözlerimi kırpıştırarak arkasından öylece bakakaldım.
" Duru , hadi " Anıl 'ın sesi kulaklarıma dolarken hemen kendime geldim . Koşarak yanına yetiştim ve beraber yürümeye başladık. " İstersen başka bir yerede gidebiliriz " dedi bana yan bir bakış atarak. Kafamı iki yana sallayarak " Hayır , sanada uygunsa burada yiyelim" dedim. Kafasını sallayarak yürümeye devam etti. Köfeticiye girince burnuma dolan enfes kokuyla adımlarımı hızlandırarak boş bir masaya oturdum hemen ardımdan Anıl' da karşıma oturdu . Ceketimi çıkarıp yan sandalye bıraktım ve ellerimi önünde birleştirip etrafı incelemeye başladım. Fazla kişi yoktu , duvarların ve tavanın ahşaptan olması hem dikkat çekici hemde hoş bir hava kazandırıyordu. Bazıları sevmezler böyle küçük ve ahşap yerleri ama ben buranın bu yönünü çok seviyordum. Etrafı incelemeyi bırakıp Anıl 'a döndüm.
Ona doğru dönmemle birlikte gördüğüm şey kaşlarımı çatmama sebep oldu ilk başta, fakat sonra gülmeye başladım. İşaret parmağını kaldırmış
" Bakarmısınız " diye sesleniyordu kibarca. Benim gülmemle birlikte kaşlarını çatarak bana baktı. Çatılan kaşları önce düzeldi sonra havaya kalktı. O bana bakarken ben " Hasan amca bize iki köfte iki de ayran "diye bağırdım. Sonra tekrar Anıl 'a dönünce şaşkınlıkla bana baktığını farkettim. " Eh , sen buraları bilmezsin tabi böyle yerlerde öyle parmakla falan görmez ki seni " dedim. Sözlerimi bitirmemle birlikte Anıl tam ağzını açmış konuşacakken, Hasan amca siparişleri getirip masaya bıraktı. Hemen köfte ekmeği elime alıp koca bir ısırık aldım. Gerçekten çok acıkmıştım. Yaşadığım olaylardan bazen yemek yemeyi bile unutuyordum. Kafamı kaldırıp Anıl 'a bakınca onun hala bana baktığını farkettim. Ağzımdaki lokmayı bitirdikten sonra konuşmaya başladım. " Neden yemiyorsun , yoksa beğenmedin mi burayı " konuşmamla birlikte kendine gelerek bakışlarını gözlerime çevirdi. Onun konuşmasına izin vermeden konuşmaya devam ettim " Bak eğer beğenmediysen başka bir yere gidebiliriz gerçekten ya-" sözlerimi bitirmeme izin vermeden eline ekmeği aldı ve konuşmaya başladı " Hayır hayır kesinlikle burası çok güzel " dedi ve o da benim gibi ekmeğinden koca bir ısırık aldı. Gülümseyerek yemeye devam ettim. Zaten o kadar lezzetliydiki bir kaç dakika sonra ekmeklerimiz bitmişti. Anıl hesabı ödeyince beraber kalktık ve dışarı çıktık. Soğuk hava yüzüme çarparken derin bir nefes aldım. Deniz havası gerçekten çok güzeldi. Yurttaykende sürekli kaçar ve sahile gelip sessizliği dinlerdim. Anıl 'ın sesiyle kafamı ona çevirdim " Yanlız ben sana bir ayrıntıyı söylemeyi unuttum. Dediğim yere bugün gitmemiz gerekiyor . " dedi. Dediklerini düşününce yürümeyi kesip ona döndüm tamamen. " Olur gidelim fakat nasıl bir yere gidicez " dedim. Elini kafasını götürüp kaşıyarak konuşmaya başladı " Şey... aslında bar gibi bir yer , ama tam olarak barda değil " Söyledikleriyle kaşlarım çatıldı. Nasıl bar gibi ? Merakla bana bakıyor ve ne söyleceğimi bekliyordu. Bir süre sadece söylediklerini düşündüm. Ne kadar öyle yerlerden rahatsız olsamda onun bu isteğini geri çevirmeyecektim. Bu yüzden ağzımı hafif aralayarak "Peki " diye mırıldandım cılız çıkan sesimle. Söylediklerimle birlikte kafasını hızla kaldırarak gözlerini gözlerime sabitledi. "N- ne" dedi kekeleyerek. Onun kekelemesine zorla gülümsedim ve boğazımı temizleyerek daha güçlü bir sesle "Geliyorum " dedim. " Ah.. şey o zaman ne yapalım " dedi ve durdu , sonra elini anlına koyarak " Ben ne saçmalıyorum ya " dedi. Omuzlarımı yavaşça kaldırıp indirdim ve " E hadi gidelim de ben hazırlanayım o zaman " dedim kaşlarımla motoru işaret ederek. " Tabi tabi hemen gidelim hatta" konuşarak yürümeye başladı. Onun bu halleri gerçekten çok komikti , gülümseyerek bende onu takip ettim. Motora bindikten sonra çıkan gaz sesiyle korkup hızla kollarımı beline sardım. Hafif bir gülme sesi duysamda pek umursamadım. Hızlı ve sessiz geçen bir yolculuktan sonra evimin önünde durmasıyla motordan inip kaskı kafamdan çıkardım. Havalanan saçlarımı ellerimle düzeltip ona doğru döndüm ve " Teşekkür ederim bıraktığın için" kibarca söylediğim sözlerden sonra " Rica ederim , saat 10 'da almaya gelsem senin içn uygunmu" dedi tebessüm ederek. Kafamı sallayarak onayladım ve " O zaman akşam görüşürüz " deyip arkamı döndüm .
Binadan içeri girince Anıl' da gitmişti artık. Zile bastım bir kaç kez fakat açan olmadı . Bakışlarımı saatime çevirince aslında çokta geç olmadığını farketmiştim. Anahtarı deliğe sokup çevirdim ve içeri girdim. Evin içinde sessizlik hakimdi , ayakkabılarımı çıkarıp hemen kendimi kanepeye bıraktım. Bu gün çok yorulmuştum hem bedenen hem ruhen . Duş almak için ayağa kalktım ve banyoya doğru yürürken kapı tarafından ses gelince bakışlarımı o tarafa çevirdim. " Hoşgeldin" dedim kapıdan içeri giren Beril 'e. Kafasını sallayarak " Hoş buldum , sen ne zaman geldin " dedi. "Biraz önce geldim ben de ama yine gidicem" dedim. İki kaşını kaldırıp merakla bana bakmaya devam edince konuyu öğrenmeden peşimi bırakmayacağını bildiğim için ona olan biteni anlatıp banyoya girdim. O da ben banyodayken giyeceğim şeyleri hazırlayacaktı. Bunu ona bırakmıştım çünkü benden daha iyi anladığı kesindi. Havluya sarılıp kurulandım ve iç çamaşırlarımı giydim. Tekrar havluyu vücuduma sarıp Beril in yanına gittim. Odanın kapısını açınca donup kaldım. Beril odanın her tarafına giysilerimizi dökmüş , elini çenesine yaslamış giysileri bakarak düşünüyordu. Benim geldiğimi anlayınca kafasını bana çevirip " Duru sence şu kırmızı mini olan mı yoksa şu pembe olan mı " dedi ciddi bir ses tonuyla . Ağzımı açıp tek kelime edemiyordum, oda resmen harabeye dönmüştü. Sonunda "Beril sen ne yapıyorsun arkadaşım burda " dedim şaşkın bir ses tonuyla . Gözleriyle odayı baştan sona inceledi ve " Ne varmış ki " dedi. Kafamı sağa sola sallayarak ona doğru yürüdüm ve "Neden bu kadar dağıttın ki , ben bi pantolon bir tişört ile gitmeyi düşünüyordum" dedim. Hızla kafasını bana çevirdi ve gözlerini pörtletti. " Sen ciddi misin " dedi inanamıyormuş gibi. Sakin bir şekilde omuz silkip " Evet " dedim. Kafasını onaylamaz bir şekilde salladı ve homurdandı. Yatağın üstünde bulunan siyah mini bir elbise , altına platform ayakkabı ve deri ceket kombine ederek elime tutuşturdu. " Bunları giyip geliyorsun canım , hem sen değilmiydin ben bu çocuğu kendime nasıl aşık edicem deyip hayıflanan al sana işte fırsat " dedi. Oflayarak diğer odaya geçtim ve verdiklerini üzerime geçirmeye başladım . Bir kaç dakika sonra hepsini giymiştim fakat ben bunla nasıl dışarı çıkacaktım ki , hem bana böyle seksi elbiseler yakışmazdı ki , çünkü ben seksi bir kız değildim. Beril 'e bu elbiseyi giyemeceğimi söylemek için yanına gidince beni baştan aşağı süzdü ve " Kızım bu Anıl varya bugün sana aşık olmazsa bende bir şey bilmiyorum ha " deyince şöyle bir aynadan kendime baktım. Elbise vücudumu her tarafını sarmış âdeta ikinci bir deri gibi olmuştu. Kısalığı ise bacaklarımı ön plana çıkarmıştı. Bu çok rahatsız vericiydi. Hele de birine kendimi beğendirmeye çalışmak kendimi o kadar kötü hissettirmiş ki ağlama isteğimi zorla bastırıp yutkundum. Sanırım Beril haklıydı, biraz kadınsı görünmüştüm . Gerçi ben aşkın dış görünüşle ilgisi olmadığını düşünürdüm hep ama artık dış görünüşe bakıldığı için sanırım Beril haklıydı. Düşüncelerimi tozlu raflara kaldırdım ve yavaş bir şekilde Beril 'e döndüm, o ise ellerini beline koymuş bana bakıyordu.
" Ama ben bununla dışarı çıkamam ki Beril " dedim hala direnerek. Kaşlarını çatarak bakışlarını yüzüme çevirdi ve " Hayır efendim , bu elbise giyilicek. Tabii eğer Anıl 'ı etkileyip bu işten bir an önce kurtulmak istiyorsan " dedi. Sesli bir şekilde ofladım ve kafamı üzerimde ki elbiseye çevirdim ; evet kurtulmak istiyorum ama , aması vardı işte. Ben bunları kabul ederek benliğimden vazgeçiyordum. Üzerimde ki elbiseler azaldıkça benim karakterimde âdeta çıkarılıp atılan her bir parça gibi gidiyordu. Üzerimde ki bakışları hissedince kafamı kaldırıp merakla bana bakan Beril e baktım. Benden bir cevap bekliyordu. Kafamı sallayarak kabul edince , tebessüm ederek bana doğru yürüdü ve ellerini iki omuzuma koydu. " Biliyorum sevmiyorsun ama senin için arkadaşım, hem eğer oraya öyle kıyafetlerle gidersen emin ol şuan ki halinden daha fazla dikkat çekersin " dedi omzumu sıvazlayarak. Başımı salladım ve
" Biliyorum " dedim. Biliyordum da ama işte o içimi kemiren ve beni sürekli rahatsız eden ses sürekli yanlış yaptığımı kulağıma fısıldıyordu ve o sesin haklı olduğunu bilmek beni daha çok yıpratıyordu. Beril ağzını açmış yine konuşacakken zil sesiyle ikimizinde bakışları o tarafa döndü. " Hadi bakalım bekletme " dedi. Kafamı salladım ve kapıyı doğru yürüdüm. Çıkmadan önce tekrar Beril 'e döndüm ve sarıldım. Benden böyle bir şey beklemediği için elleri bir süre havada kaldı fakat sonra o da ellerini sıkıca belime doladı. Kulağına doğru " İyi ki varsın tek ailem " diye fısıldadım ondan ayrılarak . Söylediğim sözlerle gözleri dolu dolu olmuş bana bakıyordu. Yutkunarak ağzını araladı ve sanki zorlanıyormuş gibi " Sende " dedi fısıldayarak. Benimde gözlerim dolarken daha fazla burda durmadan hızla dışarı çıktım. Ellerimle yüzüme hava vererek kendime gelmeye çalıştım. Derin bir nefes çektim içime ve ilerde ki Anıl 'ın arabasına doğru yürüdüm. Ben onun görüş alanına girince hemen arabadan çıkarak o da bana doğru yürümeye başladı. Biraz daha yaklaşınca birden durdu ve yürümeyi kesti . Gözleri açılmış ve ağzı aralamış bir şekilde bana bakıyordu. Karşısında durdum ve " Merhaba " dedim. Kafasını kendine gelmek istercesine salladı ve "D-duru sen çok güzel " deyip durdu. Sanki kelimeleri kurmakta sıkıntı çeker gibi bir hali vardı. Konuşmaya devam etmeden hala bana bakarken artık rahatsızlık duymaya başladığım için elimi gözlerinin önünde salladım. " Hadi Anıl artık arabaya binelim. Yoksa geç kalıcaz" söylediklerimle birlikte hemen harekete geçip benim tarafımda ki kapıyı açtı ve geçmemi bekledi. Onun bu karanlıkta göremeyeceğini bilsem de gözlerimi devirerek arabaya bindim. Bu tür şeyler tuhafıma gidiyordu açıkçası. Herkes kendi işini kendi halledebilirdi, ben onun kapısını açıyormuydum ki o benimkisini açsın. Ben bunları düşünürken o çoktan arabayı çalıştırmış ve yola koyulmuştu. Kafamı ondan tarafa çevirerek
"Neden bar türü bir yere gidiyoruz ki" dedim. Bana kısa bir bakış atıp tekrar yola döndü ve " O orada çalışıyor , o yüzden oraya gidiyoruz. Eğer seninle orada da görürse beni eminim bu sefer bırakacaktır peşimi " dedi.
" Anladım " dedim ve daha fazla konuşmadan bakışlarımı önüme çevirip yolu izlemeye başladım. İnsanlar gittikçe azalıyor ve yollar sessizleşiyordu. Aslında sessizlik güzeldi fakat güven veren sessizlik güzeldi. Biraz fazla uzaktı sanırım çünkü ormanlık bir alana girmiştik. Bir kaç dakika sonra araba durunca hemen inip geldiğimiz yere baktım .
Eski depo gibi bir yerdi , ayrıca içeride ne bir ses ne de kapıda bekliyen bir görevli yoktu. Karanlık olması burayı çok daha fazla ürkütücü yapıyordu. Anıl buranın bar gibi bir yer olduğunu söylememişmiydi! Endişe tüm bedenimi ele geçirirken korkuyla yutkundum. Ona güvenmemeliydim , daha yeni tanıdığım biriyle bu saatte dışarı çıkmak aptallıktı.

Aklıma gelen şeyle irkildim , yoksa Anıl beni kandırmışmıydı?

Kaya nın bahsettiği şey yoksa Anıl 'ın böyle biri mi olduğumu?

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin