17. BÖLÜM

74 9 5
                                    

Arkadaşlar multimedyada dağ evinin resmi var. Lütfen yorum ve vote vermeyi unutmayın:))

Bağdaş kurmuş minderde otururken mayışmıştım. Yemeklerimizi yedikten sonra , evin diğer taraftarının soğuk olmasından dolayı şöminenin karşısında oturmuştuk ikimizde ve ne tuhaftır ki , dakikalardır ne Kaya ' dan ne benden ses seda çıkmamıştı. Bunun sebebi ise ikimizinde düşünüyor olması sanırım. Ve tabi ki ben yine aynı konu üzerinde yoğunlaşmış , yine kendi kendimi durduk yere üzmeyi başarıyordum.
Dakikalardır beni terk eden insanları teker teker düşünüyordum.

Herkesin beni bırakışı artık beni yormuştu. Yaşadığım terkedilişler beni bitirmişti. Aslında ben babamı hep merak etmiştim. Kahramanım olmalıydı. Bana masal anlatan bir babam olmalıydı. Hayal bile kuramıyordum. Belki bir ailem olsaydı herkeste o şefkati aramazdım. Kim bilir belki de çok başarılı olup onu gururlandırmaya çalışırdım. Yoktu ben terkedişlerin mahkumiyeti altında sefil bir kadın. Acınası bir varlık.

Kafamı kendime doğru çektiğim dizlerime yasladım.

" Üzgünsün " Kayanın sakin sesi çıkan sesi ile gözlerimi ona çevirdim.

" Hayat zor be " isyana bağlamış sesim onu hafif güldürdü. Çok kısık ama gerçek bir gülüş sundu bana. Manasızca bende gülümsedim ve benim ki de bir o kadar gerçekti. Neyi kastettiğini bildiğim halde şakaya vurmuştum fakat aslında bu kendimi kandırmaya çalışmamın bir göstergesiydi sadece.

" Öldü " yüzümde ki gülümseme gitmiş ve yerine acı gerçek hayatın yansıması vurmuştu. Sözüm üzerine Kaya bana dönsede ben artık ateşe odaklanmıştım. Çünkü yaşadığım şeyleri başkalarına anlatmayı sevmiyordum. Üstelik Kayanın gözlerine bakarken normal şekilde konuşmakta bile çok zorlanırken , bu şeyi asla yapamazdım.

" Ben onu ilk yurtta gördüm. Bir seminer için bizim yurdumuza gelmişti. O zaman bunun da diğer seminerler gibi olduğunu düşünüp gitmek bile istememiştim. Çünkü bize hep dışarda ki insanlar nasihat edip vaaz veriyorlardı fakat ne bizim yaşadıklarımızı biliyorlardı ne de zaten o seminerden sonra biz umurlarında oluyorduk. O ise çok daha farklıydı. Ilk olarak gözleri tıpkı bizim gözlerimiz gibi bakıyordu. Bizim yaşadıklarımızın yansımasının aynısını onun da gözlerinde görmüştüm. Sonra ise bizden farklı olarak yüzünde ki nuru farkettim. Biz yaşadıklarımız sonucu bataklığa gömülmüşken o parıl parıl parlıyordu. Hergün daha farklı bir yönünü gördüm ve hergün daha çok bağlandım. Yavaş yavaş kalbim ısınmaya başlıyordu fakat yine de tam olarak kendimi kaptırmaktan korkuyordum. Çünkü onun da bir gün gideceğini fısıldıyordu içimde bir ses. O yüzden uzaktan izliyor ve kendimi bırakmamaya çalışıyordum. Ama şuan ki halime bakılırsa ben ona çok fazla kaptırdım kendimi. Çünkü onun beni bırakmayacağına inanmaya başlamıştım artık. Üstelik onu kendime baba yapmış ve öyle benimsemeye çalışmıştım. Bizim ailemiz olmadığı için biz de kendimizce kendimize aile kurmaya çalışıyorduk belki de. Ama gördüm ki kendi kendine aile kurulmuyormuş. Baksana yanımda ne kardeşim dediğim insan ne de babam dediğim insan var" ruhsuz gülüşüm odayı doldurdu. Tırnaklarımı derime bastırdım sanki bütün acılarımı çıkartmak ister gibi.

" Gerçi bence ailemin beni bırakmasının bir sebebi vardı.
Yoksa durup dururken bir anne neden çocuğunu bıraksınki... " Ben devam edemeden Kayanın sesi duyuldu.

" Annene mi güveniyorsun " soğuk sorusu bu ateşin önünde olan beni titretti.

" Onu tanımıyorum ama beni isteyerek bıraktığını düşünmüyorum "

Kaya kahkaha attı. Şaşkınca ona döndüm. Ama bu kahkaha çok farklıydı.
Sanki ağlayarak kahakaha atıyordu. Öyle buz kesici ve sinirli bir kahakaha....

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin