Tao geri çekilip Kris'in donmuş yüz ifadesini görünce şaşırmıştı. Arkasını dönüp onun odaklandığı yere baktığında ise, kimseyi görememişti.
"Kris bir sorun mu var?"
"Hayır, bir sorun yok..."
Düşünceleri ise aksini söylüyordu. "Umarım Sehun'a anlatmak gibi bir aptallık yapmazsın."
Tao, Kris kendisine baksın diye iki elini de onun yüzüne yerleştirip kafasını kendisine çevirdi. Kris'in yüzünde zorlama olduğu belli olan, ama Tao'nun bunu umursamadığı bir gülümseme vardı.
"Keyfin yerine geldi sanıyorum."
"Evet, hem de çok... Hadi gidelim artık, ortadan birlikte kaybolduğumuzu fark etmesinler."
"Tamam."
Onlar düğün kalabalığının içine karışırken, Jongin ise gördüğü ve duyduğu şeyler konusunda hem şaşkın hem de kızgındı. Bunu Sehun'a anlatıp anlatmama konusunda kararsızdı. Söylese Sehun'un kendisine karşı nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu. Çünkü onun üzülebileceğinin farkındaydı. Sebebinin kendisi olmasını istemiyordu.
Ama bir an önce de bu adamın asıl yüzünü Sehun'un görmesi gerekiyordu.
Bahçedeki yapay gölün çevresindeki banklardan birine çökercesine oturdu. O sırada Minseok yanına geldi ve sessizce yanına oturdu.
"Neyin var Jongin?"
Jongin derin bir nefes alıp sırtını bankın arkasına yasladı. Boş gözlerle gölü izlerken konuşmaya başladı.
"Bir yakınının üzüleceğini bildiğin bir şeye tanıklık etmiş olsaydın, bu durumu o yakınına söyler miydin Hyung?"
"Açıkçası tanıklık ettiğim şeyin ciddiyetine bağlı. Eğer önemli olduğunu düşünüyorsam, kesinlikle o yakınımın bilmesi gerektiğini düşünürdüm. Neden sordun?"
"Peki, o yakınına gerçekten de inanması güç bir şey söyleseydin tepkisi ne olurdu sence?"
"Bu yakınım olan kişiyle yakınlık derecemin boyutuna bağlı. Eğer üzülmesini istemediğim biriyse kızacağını ve üzüleceğini bilsem de açıklardım."
"Anladım..."
"Konu ne bilmiyorum ama ne olursa olsun bilmek onun da hakkı... Kendini onun yerine koyarak sana söylenmeseydi nasıl hissedeceğini düşün. Böylelikle karar vermekte zorlanmazsın."
"Biliyorum... Ama bana inanmayacağından korkuyorum. Kararsızlığım bu yüzden. Eğer söylemezsem de daha çok üzüleceğinin farkındayım. O şahit olduğum durumu kesinlikle hak etmiyor."
"Galiba kimden bahsettiğini anladım."
Jongin şaşkınlıkla dönüp Minseok'un yüzüne baktı.
"Ona ne olursa olsun söylemelisin. Sana ne türlü tepki verirse versin eninde sonunda durumu kabullenecektir. Öbür türlü kalbi daha çok kırılacak."
"Hyung, az önce kimden bahsettiğimi bildiğini söyledin."
Minseok anlam dolu ve tüm yüzüne yayılan bir gülümseme ile Jongin'in gözlerinin içine baktı. Elini kaldırıp onun omuzuna koydu ve hafifçe vurdu.
"Her ne kadar belli etmediğini düşünsen de, bir şeyi gerçekten de unutuyorsun. Gözler asla yalan söylemez Jongin."
Jongin anında yakalanmanın verdiği hisle paniklemiş ve olayı anlamamazlıktan gelmişti.