3 Hafta Sonra...
Jongin yalnız başına bahçede oturmuş gölü seyrediyordu. Minseok onun bu dalgın ve düşünceli hallerini gördükçe ister istemez üzülmüştü.
"Yalnız başına ne yapıyorsun yine burada?"
"Düşünüyorum..."
Minseok gözlerini kapatıp anlayışla kafasını salladı. Sehun ile aralarında tam olarak ne geçtiğini bilmese de, bu durumu düzeltmeyi yürekten istiyordu.
"Ondan daha ne kadar kaçmayı düşünüyorsun?"
Jongin kafasını çevirip Minseok'un yüzüne baktı. Onun neden bahsettiğini elbette ki biliyordu.
"Ne kaçmasından bahsediyorsun Hyung?"
"Evin içinde resmen Sehun'dan kaçmandan bahsediyorum Jongin. Onunla karşılaşmamak için o kadar çok çabalıyorsun ki ister istemez bu durum fazla göze batıyor."
"Kimseden kaçtığım yok Hyung. Ben sadece... Onu görmek istemiyorum o kadar."
"Kalbini kırdığının farkındayım. Lakin kırdığı kalbi tamir etmek için o kadar istekli ve hevesli ki, ben bile onu yıllardır tanımama rağmen hiç onu böyle görmemiştim. Sırf sen sevdiğini söyledin diye senin en sevdiğin pastayı yapmak için benimle birlikte mutfakta nasıl uğraştığını bilsen, belki biraz olsun onu affedersin."
"Bunu yapmasına gerek yok..."
Çok şaşırdığını gizleyememişti. Fakat o anda aklından geçen düşünceleri; Minseok ile paylaşmak istemediğinden, kafasını tekrar göle çevirdi.
"Bence senden özür dilemesi için ona bir şans vermelisin."
"Hayır, sanmıyorum."
"Şu anda ona kızgın olmanı gayet iyi anlıyorum. Şans versen belki aranızda düzelir."
"Hiçbir şeyin düzelmesini istemiyorum Hyung. Onu da görmek istemiyorum. Rica etsem beni yalnız bırakır mısın? Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyorum."
"Peki, sen bilirsin."
Jongin'in yanından uzaklaştıktan sonra Chen onu yarı yolda durdurup neler olduğunu sordu. Minseok üzgünce başını salladı. Jongin'in yumuşamak adına hevesli olmadığını ve Sehun'a karşı hala kızgın olduğunu da söyledi.
"İkisi de çok inatçı. Lakin biri aralarındaki bu durumu düzeltmek için haftalardır çabalıyor. Jongin'in gönlünü almak için neredeyse amuda kalkıp takla atmadığı kaldı. Buna rağmen Jongin en ufak bir yumuşama belirtisi bile göstermedi. Kalbi çok kırılmış belli ki..."
"Aralarının düzeleceğine eminim."
"Umarım ChenChen..."
Sehun mutfaktaki işini bitirip Jongin'in sevdiği pastayı eline aldı ve bahçedeki kameriyeye götürerek buradaki masanın üzerine bıraktı. Daha önceden hazırlamış olduğu tabakları ve çatal, bıçağı da servise uygun hale getirdi. Tek yapması gereken Jongin'in gelmesiydi.
Jongin yapay gölün olduğu yoldan kameriyeye doğru geliyordu. Sehun hevesle oturduğu yerden kalkıp yolunun üzerinde durdu.
"Selam Jongin. Şey... Sana sevdiğin pastadan yaptım."
"..."
"Lütfen Jongin. Senden defalarca özür diledim. Yüzüme bile bakmıyor, benimle konuşmuyorsun. Bunu söyleyebileceğimi düşünmemiştim fakat bana takılmanı bile özledim Jongin."