O gün Sehun ve Luhan, bebek için alışveriş yapmak üzere sözleşmiş ve birlikte büyük mağazaların bulunduğu alışveriş merkezine gitmişlerdi.
Luhan onun hamile olduğuna bakmaksızın o mağazadan bu mağazaya sokup henüz doğumuna aylar olan yeğeni için bir ton şey gösteriyordu.
Sehun her girdiği mağaza biraz daha büyülenerek çıkıyor ve bebeğini bir an önce kucağına almak için giderek sabırsızlanmaya başlıyordu.
En son girdikleri mağazada artık yorulduğunun farkına vararak müşterilerin dinlenmesi için konulmuş koltuklardan birine yavaşça kendisini bıraktı. Luhan kardeşinin yanında olmadığını fark edince hemen telaşlanmış ve etrafta onu aramaya başlamıştı.
Dakikalar sonunda onu koltukta oturmuş, kendisini tebessüm ederek izlediğini gördüğünde o da istemsizce gülümsedi.
"Deminden beri seni arıyorum Hunnie! Yoruldun değil mi?"
"Biraz... Hem Hyung kızıma bir sürü şey aldık, bence bu kadar yeterli. Eve dönelim mi?"
"Seni bir şeyler yemeden eve bırakmamı bekleme benden. Önce birlikte yemek yiyelim, ondan sonra seni kendi ellerimle aldığım gibi bırakırım."
"Anlaştık..."
"Sehun şuna baksana!"
Luhan sevgi dolu bir sesle, elindeki minik pembe beyaz çiçekli elbiseyi Sehun'a gösterdiğinde, Sehun kızını bu elbisenin içinde hayal etmeye çalıştı. O kadar güzeldi ki, Luhan o daha bakar bakmaz diğer aldıklarıyla beraber elbiseyi de satın aldı.
Sehun'un koluna girerek onu alışveriş merkezindeki yoğunluğu az olan kafelerden birine sokarak masalardan birine oturmasını sağladı. Daha sonra Sehun'a ve kendine yiyecek bir şeyler alarak o da masaya oturdu.
"Fark ettim de Jongin bugün seni hiç aramadı. Üstelik saate bakılırsa tam 5 saattir alışveriş merkezindeyiz. Bu saate kadar seni neredeyse elli kere araması gerekirdi."
Sehun, Luhan'ın neden bahsettiğini biliyordu. Jongin, bebek içinde büyüdükçe onun için daha çok endişelenmeye başlamıştı.
Nedeni sürekli evde bulunamayışıydı ve bu Jongin'i gerçekten de kahrediyordu.
Sehun, onun kendisini boşuna yıprattığını defalarca söylese de yakışıklı ve şefkat dolu kocası onu dinlemek istemiyordu.
**Yemeğini yedin mi bebeğim? Vitaminlerini alıyor musun hayatım? Dinlenebildin mi? Uzun süre ayakta kalmamalısın... Canın bir şey istiyor mu Hunnie?** gibi çeşit çeşit şey için bir bahaneye ihtiyaç duymaksızın günde belki de Luhan'ın söylediği şekilde Sehun'u arıyordu.
Sehun bu durumdan tabi ki hiç de şikâyetçi değildi. Aksine onun böyle üzerine düşmesi kendisini seviliyor ve korunuyor hissettiriyordu.
Sehun, Luhan'ın uyarılarını dikkate alarak elini kot ceketinin cebine attı. Telefonunu çıkartıp baktığında kapandığını görerek şaşırdı.
Açmaya çalışsa da başarılı olamamıştı.
"Hyung, sanırım telefonun şarjı bitmiş. Evden çıkarken kontrol etmeme fırsat bile vermeden beni buraya sürükledin. Kim bilir Jongin ne kadar merak etmiştir. Telefonunu verir misin kocamı arayacağım."
Luhan içini çekerek başını salladı. Sehun onun neden böyle davrandığını anlamamıştı.
"Veremem çünkü bende sen telefonunu aranırken evde unuttuğumu fark ettim."