YN: Herkese Selam, Çok Çok hastayım gençler... Bunu da hasta kafasıyla yazdım. okumadım, hatalarım olabilir umarım çok saçmalamamışımdır. Ve evet kısa olduğunun farkındayım...
Not: Yorum yapmayan, Yorumsuz Kalsın!!!
***********
Ertesi Sabah... Başka Bir Yerde...
Sehun gözlerini yavaşça açmaya çalıştığında, başındaki ağrı onu adeta bunu yapmaması için uyarır derecede şiddetlenmişti. Etraf pek aydınlık olmasa da, bulunduğu yerdeki en ufak ışıkla bile gözleri kamaşmıştı.
Yattığı yerden ayağa kalkabilmek için doğrulmaya çalıştı. Ayağa kalktığında sendelemiş ve başı dönmüştü. Yine de kendisini etrafa bakınmak için zorladı.
İdrak edebildiği kadarıyla yabancı bir odadaydı. Neler olduğunu hatırlayabilmek için, ellerini saçlarının içinden geçirerek gözlerini kapattı.
Pencereye doğru yavaş adımlarla ve sendelememeye gayret ederek gitti. Kapalı perdeleri kenara çekip odanın ışığa boğulmasına izin verirken, gözleri baş ağrısına eşlik edercesine daha çok acımıştı.
Gözlerini aniden yaşadığı bu ışık bombardımanına karşı korumak için hızla kapattı. Fakat dengesini koruyamamış ve sendeleyerek yere düşmüştü.
Bir süre olduğu yerde kalarak iç dengesini bulmaya çalıştı. Dışarıdan kulağına kadar gelen dalga sesleri kafasını iyice karıştırmıştı. Yerden duvara tutunarak yavaşça kalktı ve o anda yeni bir şey daha fark etti.
Odada biri daha vardı. Bakışlarını odanın içerisinde gezdirdiğinde odanın gölgede kalan kısmında ve net göremeyeceği bir şekilde koltukta oturmuş birini gördü.
"Kimsiniz?"
Gözleri odağını net seçemediği için sorusunu yineledi. Baş ağrısı net görmesine engel oluyordu.
"Benim Hun-ah..."
Sehun bu sesin sahibinin kime olduğunu algılayamamıştı. Yine de şaşkınlığını gizleyememiş ve tekrar sormuştu.
"Kimsiniz ve burası neresi?"
"Benim Hun-ah... Büyükbaban."
Yaşlı adam ayağa kalkarak Sehun'un kendisini net görebileceği bir seviyede durmuştu.
Sehun, Büyükbabasını kanlı canlı bir şekilde karşısında görünce ağzından istemsizce bir çığlık kaçmıştı. Gözleri yaşadığı dehşetten irice açılmış, önündeki görüntünün gerçek olup olmadığını sorguluyordu.
"B-Bu... Doğru olamaz... Akşam içkiyi fazla kaçırdığım için halüsinasyon görüyorum... K-Kesinlikle öyle olmalı..."
"Sehun, biliyorum. Senin için kabullenmek çok zor. Benim içinde böyle bu şekilde karşına çıkmak çok zor. Ama inan bana sana her şeyi bir bir anlatacağım."
"N-Ne?"
Sehun, hâlâ Büyükbabasının nasıl olup da karşısında olduğunu idrak edemiyordu. Öldü bildiği adam, karşısına geçmiş ona açıklama yapmaktan bahsediyordu.
"Hayır, sen burada yoksun! Olamazsın... Sen ölmüştün, Bütün bunlar bir şaka değil mi? Dün akşam içkiyi fazla kaçırdım... Başka bir açıklaması olamaz."
Oh Ji Ho, ona iyice yaklaşarak sıkıca sarıldığında Sehun donup kalmıştı. Ne hareket edebiliyor, ne de bir şey söyleyebiliyordu.
Yaşlı adam torununa sarılmayı bırakıp, komodinin üzerinde duran bir ilaçla bir bardak suyu Sehun'a uzattı.