Kim Bilir belki de bizi gülümsemesiyle etkileyen cool çocuğumuz o kadar da masum değildir …
Multimedia'da cool çocuğumuz Tunç var :)
Tunç…
İzbe bir mekanda üç-dört saattir içiyordum.Sahi nasıl başa çıkacaktım bu kızla ? Her şeyden habersiz ,o kadar saf o kadar masumdu ki herkesi kendisi gibi görüyordu.Bunun en büyük kanıtıysa daha önce sadece bir kere gördüğü adamın hiçbir açıklama yapmadan evinde kalmasına göz yummasıydı.Onunla göz göze geldiğim ilk an ne kadar büyük büyük bir yanlış yaptığımı fark ettim.Tanrım o sadece varlığından habersiz babasının onun için yarattığı ütopyada yaşayan 21 yaşında ki bir kızdı.En zoru ise onu çok iyi tanırken,onu tanımıyormuş gibi yapmaktı.
Şimdi ise karar köprüsünün tam ortasındayım;Ya onun yanına gidip tanışmamızın tamamen tesadüf olduğuna inandırıp yalanlarımda boğulacaktım,ya da …?
ECE….
Hava kararmaya başlamış.Bense hala camın kenarında onun gelmesini bekliyordum.Belki umurunda değilim belki bundan sonra asla gelmeyecek ama içimden bir ses beklemem gerektiğini söylüyordu.Kim bilir bu bekleyiş kaç saat daha sürecekti…
Kapanın çalmasıyla camın kenarında uyuyakaldığımı fark ettim.Ama bir önemi yok o geldi işte .Aniden kalkıp kapıya koştum.
-Ah ! Sercan sen miydin ? (Tanrım sende nerden çıktın şimdi ? )
-Saat sabahın yedisiyken benden başka kim kapına gelebilirdi ki Ecem ?
-Ben :)
Sesin geldiği tarafa dönünce Tunç’u elinde ki poşetlerle ve o sevimli gülümsemesiyle gördüm.
-Sen uyurken kahvaltılık bir şeyler alıyım dedim.
Ben daha Sercan-Tunç karşılaşmasını atlatamadan Tunç;
‘’Günaydın güzelim’’ diyerek sıkıca sarıldı ve poşetleri elime tutuşturdu.Sanırım benim yaşadığım şokun çok daha fazlasını Sercan yaşıyordu.Aramızda ki tuhaf sessizliği Tunç bozarak ‘’Merhaba ben Tunç sende Sercan olmalısın. ‘’ dedi kendinden emin ve bilindik gülümsemesiyle.
Bir dakika ben mi yanlış duyuyorum yoksa Tunç Sercan mı demişti. İyi de Sercan’ın ismi hiç geçmemişti ki.Şaşırmış bir halde Tunç’a döndüm.Tam o anda ben kendi içimde çelişkiler yaşarken Tunç bey Sercan’a tehditkar bakışlar atmaktan çekinmiyordu.Benim bunu gördüğümü fark eden Tunç bana sadece göz kırpmakla yetindi….
Tamam artık yavaş yavaş korkmaya başlıyordum.İkisi de birbirini yiyecekmiş gibi bakıyordu.Bir şeyler yapmam gerekiyordu.
-Geldiğin için teşekkür ederiz Sercan.Ama bundan sonra Ecemi ben bırakırım.
Tunç’un bu lafı üzerine Sercan hiçbir şey söylemeden sinirle arkasını dönüp arabaya doğru yürümeye başladı.Bense olduğum yerde kalakalmıştım.Tunç’a döndüğümde onun çoktan eve girip mutfağa doğru yürüdüğünü fark ettim.Koşarak yanına gidip kolundan tutup kendime çevirdim.Bunu yaparken hesaba katmadığım şey ise fazla yakınlaşmış olmamız.Birden kendimi geri çekip;
-Sen kendini ne zannediyorsun? Sercan’a takındığın tavırda neyin nesiydi ?. ‘’ dedim olabildiğince bağırarak.Oysa tüm sakinliğiyle ‘’önce kahvaltı :) ‘’dedi.Dalga mı geçiyordu? Ona içimden küfürler savururken telefonuma gelen mesajla irkildim.Çünkü mesaj Sercan’dandı.;
‘’O kim oluyor da sana Ecem diyebiliyor ? bu cesareti nerden buluyor ECE!’’ derin bir of çekerek Tunç’u mutfakta bırakarak odama girdim.sakinleşmem gerekiyordu.Homurdanarak banyoya doğru ilerledim.Sıcak su her zaman beni rahatlatmıştır fakat bu sefer beni boğuyordu.Neden böyle oluyordum ki ?Yarım saat kadar duşta kaldıktan sonra bornozumu giyip banyodan çıktım.Bir anda yatağımın üzerinde ki en sevdiğim çiçeklerle süslenmiş kahvaltı tepsisini fark ettim.Gözüm kenarda ki nota ilişti ;
‘’Eğer kaderimizde varsa tekrar karşılaşırız ama önce kahvaltı güzelim :)‘’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You are my Paradise
Teen FictionHer yapılan yanlışın bir nedeni vardır. Bazıları mecburdur bazıları ise pişman. Peki hangisi daha değerlidir bir insanın hayatında? hangisi değer görür bir insanın gözünde ? Pişman olan mı? Mecbur bırakılan mı ?