Burnuma gelen karışık kokularla uyandım. Kaç saattir uyuyordum acaba? Yatağımda doğrulup önce banyoya ardından da aşağıya indim. Mutfağa girdiğimde masada yok yoktu resmen! Ne ara kalkıp bunları hazırlamıştı bilmiyordum. Bu kadar güzel şeyler yapabileceğini de tahmin etmiyordu. Masada kek bile vardı. Bir sandalye çekip oturdum ve Danny’nin gelmesini bekledim. Benim mahvettiğim çöpe döktüğüm her şeyi sanki tekrar hazırlamıştı. Keşke biraz daha sakin olsaydı, keşke önce beni dinleseydi, keşke bunları hiç yaşamasaydık.
“Günaydın hayatım.” Sesini duyduğumda yavaşça başımı kaldırıp yüzüne baktım. Tüm çekiciliğiyle, yakışıklılığıyla karşımdaydı.
“ Günaydın” dedim. Şuan rolleri değiştirmiştik. Onun bana yaptığını ben ona yapıyordum ama isteyerek değildi sadece… sadece kırgındım işte. Söyledikleri, ima ettikleri çok çirkindi. Kendime yakıştıramıyor, kendimden iğreniyordum. Bunu düşünmesini gerektirecek ne yaptım diye düşünüyordum.
O da masaya oturduktan sonra aç olan karnımı doyurmaya başladım. Her şeyden hızlı hızlı yiyordum. O ise benim bu hallerime sadece gülüyordu. Bense tepki veremiyordum. Kahvaltımızı bittikten sonra masayı hızla toparladım.
“ Ben odamdayım” diyerek yukarı çıktım. Odama girip pencereye doğru ilerlerken kapım sert bir şekilde açıldı ve tabi ki Danny içeri girdi.
“ konuşmak istemiyorum Danny” dedim sessizce. O ise aynı hızla yanıma yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Karşılık vermiyordum ama geri de çekilmiyordum. Ellerini belime dolamış beni kendine daha da yaklaştırmıştı. Dudaklarını ayırdığında
“ özür dilerim özür dilerim özür dilerim” dedi hızlı hızlı. Tekrar dudaklarımı örttü kendi dudaklarıyla. Ara ara geri çekiliyor o sıralarda bir şeyler fısıldıyordu.
“ saçmaladım biliyordum. Düşünemedim seni kıracağımı düşünemedim affet sevgilim”
Kollarından sıyrılıp odamdaki koltuğuma oturdum. Danny de dizlerimin hizasına çöküp başını kucağıma koydu.
“ Ne dediğimin farkına varamıyorum Ece çok özür dilerim. Ben senin öyle biri olmadığını bil…”
“ Sen bana orospu muamelesi yaptın!” dedim bağırarak.
“ ben şimdi seninle oynaşıyorum yarım saat sonra gidip Jake’in kollarına atıyorum kendimi değil mi! Buyum ben bu kadar basit!”
“ ben. ben öyle demek istemedim Ece biliyorsun.”
“ bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum Danny!”
Çaresizce suratıma bakıyordu. Belli ki ne dediğinin sonradan farkına varıyordu ama iş işten geçmiş oluyordu. Ona ne kadar iyi davranmak istesem de şuan yapamazdım. Olmazdı. Ona sıcak olamazdım. o bana pislikmişim gibi davranırken onun hayatım olduğunu ona hissettiremezdim.
“ bak Danny. Biraz yalnız kalıyım olur mu? Kafamı toplamam lazım. Düşünmem lazım.”
“ yapamam Ece. Yalnız kalırsan olmaz. Kafanda binbir türlü şey kurucaksın sonra bunları uygulayacaksın. Buna izin veremem. şuan kendimden ne kadar nefret etsem seni kaybedemem” her şeyi zorlaştırıyordu. Karışık olan aklım daha da kötü bir hal alıyordu içinden çıkamıyordum. Kimseyle konuşamıyordum zaten kimsem de yoktu. Sadece iki kişi! Neden böyleydim ki. Neden etrafımda sevgilimin kardeşinden ve eski sevgilimden başka kimsem yoktu. Neden her şeyi rahatça birine anlatıp dertleşemiyordum. Akıl soramıyordum. Her şeyi kendi başıma halletmeye çalışmaktan o kadar yorulmuştum ki. Annem, ağabeyim ve o babam denecek adam neden yanımda değildi. Neden hep eksik hissediyordum. Her mutlu olduğumda bir parçam hüzünle doluyordu. Mutlu olmamı engelliyordu içimde verdiğim savaş. Dışarıya güçlü gözükmek o kadar yoruyordu ki. Her dakika mutlu olduğunu kanıtlama çabası… Ah! Lanet bir his.
“ Ne desem boş biliyorum ama sen benim hayatımsın Ece. Sinirlenince gözüm hiçbir şeyi görmüyor kıskançlığım tarif edilmez bir noktaya ulaşıyor. Senini için değişmeye çalışıyorum sakin kalmaya çalışıyorum.” İnanmayan gözlerle baktım
“ Gerçekten sevgilim deniyorum. Olabildiğince tutuyorum kendimi çünkü ilk kez birini kaybetmekten bu kadar korkuyorum.” Gözleri dolu sesi boğuk çıkıyordu. Beni mahvediyordu ama haberi yoktu.
“ Gel buraya” diyip hızla kendime çekip sıkıca sarıldım. Göz yaşlarımı tutamıyordum hem kırgın hem mutluydum. Nasıl oluyordu bilmiyordum ama oluyordu işte.
“ Ne olur Affet Ecem. Kaç defa kırdım kalbini, kaç defa ağlattım seni hepsi için affet. Ben böyle olsun istememiştim. Seni üzmek istememiştim. Seni kaybetmek istemiyorum Ece bunun için her şeyi yapmaya hazırım. Ben sensiz yapamam”
“ Git desem de gitme şapşalım. Tıpkı biraz önce yaptığın gibi. Eğer gidersen saçmalarım. Yanlış karar veririm. Hep yanımda ol, bırakma, vazgeçeme.”
“ Seni seviyorum baş belası”
“ Seni seviyorum huysuz adam”
Tunç…
Onun aklında böyle mi kalmıştım yani? Psikopat! Kız haklı abi! Şuan bile yanımda olmasına şaşırmak gerekir. Onu ne hale getirmiştim. Üstelik hala benden korkuyordu ve buna rağmen yanımda kalıyordu. Tamam buna onu ben zorladım ama nedense evine gitmesini hiç istemedim. Yanımda olsun istedim. Tüm gece kafama “ iyi uykular psikopat adam” cümlesini duymuştum ve doğal olarak da uyuyamamıştım. Güneş doğmaya başladığında yattığım yerden kalkıp birkaç hareketle güzelce esnedim. Tanrım kesinlikle boynum tutuşmuştu. Ağrısına dayanamıyordum resmen! Bunu ve saatin kaç olduğunu umursamadan mutfağa yöneldi. Güzel bir kahvaltı hazırlayacak ve onu etkilemek için elimden gelen her şeyi yapacaktım. o kafasında yarattığı ‘psikopat’ profilini silmek için! Saate baktığımda 6 a geliyordu. Bunu umursamayacaktım her şey hazırdı ve ben çok acıkmıştım. Ben uyuyamadıysam oda uyuyamasın düşüncesiyle hazırladığım tepsiyi elime alıp odaya çıktım. Yatakta cenin pozisyonunu almış huzurla uyuyordu.elimdeki tepsiyi kenardaki komidinin üzerine bırakıp yatağa oturdum. Yüzüne gelen saçları yavaşça kulağının arkasına sıkıştırdım. O pürüzsüz cildi o kadar güzeldi ki. Dokundukça sanki parmaklarıma bir şeyler oluyordu.
“ Katyy” dedim sakince.uyanmasını beklemiyordum tabi ki de.
“ güzelim hadi kalk” dedim onun yüzünü okşamaya devam ederken. Göz kapakları hafifçe kıpırdandığında uyandığını ama hala gözlerini kapalı tutmakta ısrarcı olduğunu anladım. Naz yapıyordu aklı sıra. Ona hissettirmeden dudaklarımı kulağına yaklaştırdım.
“ Eğer hemen şimdi o gözlerini açmazsan sen boğulana dek dudaklarımı o güzel dudaklarından ayırmayacağım küçük cadı” dedim sinsice. Gözlerini kocaman açarak geri çekildiğinde hedefime ulaşmıştım.
“ Günaydın.” Dedim sırıtarak.
“günaydın”
“ psikopat adamın sana kahvaltı hazırladı. Hadi kalk bakalım çok acıktım ben” dedim biraz sitem birazda nazlanarak. Aslında hiç böyle davranamazdım ama Katy’nin yanında daha farklı olamıyordum o bir şekilde çocuklaştırıyor, hayatta yapmam dediğim şeyleri yapmama neden oluyordu.
“ ben tekrar özür dilerim Tunç. Biliyorsun onu ima etmek istememiştim.” Geceden beri kaçıncı özrünü diliyordu. Belli bir sayıdan sonra bende bıkmış bırakmıştım.
“ Yeter ama Katy” dedim sinirle.
“ Kendimi kötü hissediyorum ne yapabilirim” çok ve boş konuşuyordu! Onu susturmak için hızla dudaklarımı dudaklarına yapıştırdım. Şaşkınlığını üzerinden atamamışken hareketlerimi daha da hızlandırdım. Bana karşılık vermeye başladığında geri çekildim.
“ Bu dün gece yaptığının ve bu sabahki boş konuşmalarının cezasıydı küçük hanım. Artık kendini iyi hissediyorsundur.” Dedim sırıtarak “ Eğer biraz daha saçmalamaya devam edersen seni susturmak için elimden geleni yaparım bilmiş ol” dedim tehditvari çıkan sesimle.
Beklettiğim için üzgünüm gençler. Fırsat buldukça yazmaya çalıyorum. yorum ve voteleri unutmayın iyi okumalar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You are my Paradise
Teen FictionHer yapılan yanlışın bir nedeni vardır. Bazıları mecburdur bazıları ise pişman. Peki hangisi daha değerlidir bir insanın hayatında? hangisi değer görür bir insanın gözünde ? Pişman olan mı? Mecbur bırakılan mı ?