4. Bölüm

7.8K 304 7
                                    

Not: Yandaki multimedia bölümündeki şarkıyla dinleyin. Lütfen yorum bırakın!

4. Bölüm

Tek bir sorun vardı, onun odasına gitmem veya onun buraya gelmesi gerekiyordu. Lisa kararsız kaldığımı anlamış olmalı ki bir öneri getirdi.

“İsterseniz onun odasın da yalnız olup olmadığını öğrenebilirim. Ve sizi oraya götürürüm.”

Bu kız gerçekten iyi kalpliydi.

“Sevinirim, canım.” Gülümsemiştim.

Kırmızı, siyah dantel işlemeli, biraz dekolteli, oldukça seksi bir elbise giymiştim. Siyah göz makyajım vardı ama beklediğim öpüşmede ruj onu rahatsız edebilir diye sürmemiştim. Buram buram parfüm kokuyordum. Saçlarım en doğal görünümündeydi ve açık bırakmıştım. Lisa gelene kadar kendime son bir kez daha baktım.

Doğru şeyi yapıp yapmadığımdan emin değildim. Buradan onun karısı olmadan çıkıp ailemin yanına gidersem asla evlenemezdim. Tabii planım istediğim gibi işlerse.

Fazla zaman geçmeden Lisa nefes nefese içeri girdi.

“Yalnız. Uzanıyormuş.” Kesik kesik konuşuyordu.

“Ah, güzel.” Fikrimi değiştirmeden gitmeliydim. “Beni oraya götür.”

Hızlı yürürsem terlerdim, olabildiğince yavaş gidiyordum ve kıpkırmızı olduğuma emindim. Lisa, Miles’ın odasının önündeki görevliyi oyalarken içeri daldım.

Birden gözlerini açtı. Sesi endişeli geliyordu. “Seni burada ne işin var? Biri görmedi değil mi?”

“Görmedi, Kralım, merak etmeyin.” Kendine geldi ve beni süzmeye başladı. Ani değişimim onu etkilemiş gibiydi, ama sandığımdan farklı bir cümle kurdu.

“Sen kendine ne yaptın böyle?” Evet, etkilendiğini ses tonundan anlıyordum ama pek memnun değildi.

“Güzel olmamış mı?” Yutkundu.

“Diğerlerinden bir farkın… Yok. Aslında var, hepsinden daha ateşlisin ama hala masumsun.”

“Masumiyetimi alman için buradayım.” Gözlerinde parlamaya başlayan tutkuyu ve şehveti fark etmemek elde değildi.

“Bu kadar gurursuzsun yani?” Üstüme atlamamak için kendini zor tuttuğunu biliyordum, ama beni vazgeçirmeye çalışıyordu. Bana dokunmaya bile korkuyordu.

“Ben…” Asla söylememem gerektiğini kendime tembihlediğim 2 kelimeyi söyledim. “Seni seviyorum. Sevgilin her kimse… Umurumda değil. Seni istiyorum.”

Son iki kelimem bölünmüştü çünkü hızla boynumu ve belimi kavrayıp beni öpmeye başladı. Bir yandan da elbisemin korsesini açmaya çalışıyordu. Bir ara nefes almak için durduğunda sadece iki kelime söyledi. “Bende… Seni.” Beni seviyor muydu, yoksa istiyor muydu, hangisini kastettiğini düşünemeyecek durumdaydım. Heyecanlanmıştı, durup durmamak arasında gidip geliyordu ama iş işten geçmişti. Bu noktadan sonra tekrar giyinip gitmem imkânsızdı. Beni kucağına alıp yatağa yatırdı ve kendide üstüme gelip tekrar öpmeye başladı. Boynuma geldiğinde ağzımdan ufak bir inleme çıkmıştı. Bu onu durdurdu.

“Devam etmek istediğinden emin misin?” Cevap vermek yerine başını kendime çektim ve ona uzun bir öpücük verdim. Cevabımın ne olduğunu anlamıştı.

 Her şey bittiğinde içimde ki korku alevlenmişti. Pişman olmaktan korkuyordum. Beni bırakmasından korkuyordum. Kim bilir kaç kızla bunu yapmıştı, hepsiyle evlenemezdi, hepsine aşık olamazdı, öyle değil mi? Yanıma uzandığı an bunları düşünüyordum. Yatak örtüsünü üzerime çektim. Gözlerimden süzülen yaşlar hıçkırıklara dönüşmeye başlamıştı.

“Ne oldu sana?” Sesi üzgün çıkıyordu. “Yoksa… Pişmansın, değil mi? Sana emin misin dediğimde durmalıydık. Özür dilerim, Melinda.”

“Senin bir suçun yok.” Sesi hıçkırıklarımı yavaşlatmıştı. “Ben istedim. Ben… Sensiz olmak istemiyorum, Miles.” Ona ilk kez adıyla hitap ediyordum. Yavaşça ona döndüm, elini avuçlarımın içine alıp dudaklarıma götürdüm.

“Senin için hiçbir anlamı yoktu, öyle değil mi?” Bu soru onu şaşırtmıştı.

Neyin, diyecek oldu ama durdu. Söyleyemeyeceğimi biliyordu. Bana sahip olsa bile hala içimde masum bir kız olduğunu biliyordu.

“Sandığın gibi her önüme gelen kızla birlikte olmuyorum. Özeldin, özelsin, Melinda. Aslında…” Söylememesi gerek bir şeye başlamıştı. “Devam et,” diye fısıldadım.

“Sevgilim… O… Annemin dayatması. O kızla evlenmemi istiyor, onu öpmedim bile. Ama onunla evlenmezsem kral olamayacağım, ve başka erkek kardeşim yok. Ülke…” Sustu.

Hiç biri umurumda değildi. “Beni seviyor musun?”

“Seni seviyorum.” Dedi, bu bana yeterdi. Onsuz olmak istemiyordum. Sorunlarımız vardı, ama hepsini yenebilirdik.

 En azından başlarda böyle düşünüyordum. 

Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin