7. Bölüm

5.3K 194 7
                                    

Not: Multimedia'da bölüm şarkımız var. Yorumlar gelmeye başladı nasıl mutlu oluyorum bilemezsiniz! Bu tatilde biraz +13, +18 bölümlerimiz olacak rahatsız olmazsınız umarım. Ama çok aşırı bir şey yok tabii ki. E Melinda Prensin sevgilisi olunca öyle. İyi okumalar, iyi votelamalar ^^

Multimedia'da ki gife bakın, Avril'la Melinda gifi bulmak zor oluyor takdir edersiniz ki. ^^

7. Bölüm

Odamızda iki kişilik kocaman bir yatak, büyük bir gardrop ve odaya bağlı ufak ama küveti bile olan bir banyo vardı. Her tarafa iyice baktıktan sonra dönüp Miles'a sarıldım. "Hayatımın en güzel tatili olacak sanırım." O da beni hafifçe eğip dudaklarıma kondurduğu uzun öpücükle bana cevap verdi.

Beni bıraktığında nefes nefese kalmıştım çünkü bayağı bir uzun sürmüştü öpüşü. Gülümsedim, o da gülümsedi. 
"Ben üstümü değiştireceğim sevgilim. Burası çok sıcak ve üstümdekiler beni boğuyor."
"İstersen aşağı inmeyelim, sen de hiç bir şey giyme." Bu sözleri üzerine kıkırdadım.
"Adayı görmek istiyorum, dediklerin belki geceye."
"Hmm, ama bütün tatil boyunca bu odaya hapsolacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Aklımda çok hoş fikirler var." Bakışlarıyla bile kalp ritmimi hızlandıran bu adamın, ona bu kadar aşıkken bana dokunma fikri bile beni öldürmeye yetecek gibiydi. İlk birlikte oluşumuzdan hiçbir şey anlamamıştım çünkü zaten tedirgindim, kullanılmaktan korkuyordum ve bu kadar çok aşık değildim.

"Fikirlerin benim pek hoşuma gidecek gibi değil ama bakalım, şimdi şu korsemi açar mısın?"
"Memnuniyetle." Korseyi açarken de yaramazlık yapmadan duramıyordu tabii. Kollarından sıyrıldım. 
"Lütfen, Miles." Sahte bir şekilde, birazda Firebell'i taklit ederek gözlerimi devirdim.
Sonra elbisemi üstümden sıyırıp, mini, salaş, kahverengi bir kemeri olan beyaz keten elbisemi giydim. Bütün aşamalarda gözlerimi üstünden çekmeyen Miles giyinme işlemi bittiğinde birkaç söz söylemeden duramadı.
"Garson genç biri ve seni böyle görmesini istemiyorum, Melinda."
"Ah, Miles, yapma. Sadece yemeklerde göreceğiz onu. Hem biraz rahat olmak istiyorum."
"Aslında sorun sadece bu değil, sen bu haldeyken üstüne atlamamak zor olacak." Cevap vermedim, sadece elinden tutup odadan çıkardım.
"Hadi biraz sahilde yürüyelim."

Hızlı adımlarla küçük otelimizden çıkıp sahile doğru koştuk. 
"Burası muhteşem."
"Sende öylesin." Kızarmaya başlıyordum artık.

1 saate yakın süre sahilde yürüdükten, birbirimize su atıp bol bol öpüştükten sonra sonunda otelimize dönmüştük ve kurt gibi acıkmıştık. Akşam oluyordu zaten.

Küçük ama gösterişli yemek salonunda lezzetli yemeklerimizi servis eden garsonun bacaklarımı süzüşü Miles'ın gözünden kaçmamıştı ve laf etmemek için kendini zor tutmuştu. Bense bu kıskançlığı çok sevmiştim.

Yemeğimiz bittikten sonra dışarıda yakılan ateşin etrafında sarmaş dolaş oturup birbirimize sevdiğimiz şeyleri anlattık. Bir çok ortak yönümüz olduğunu o zaman anladım. O da benim gibi klasik okumayı seviyormuş. Birbirimize kitap önerdik. Ve odaya çıkma vakti gelmişti. El ele merdivenlerden çıkarken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Sessizlikte onunda duyduğuna emindim.

"Bu kadar heyecanlanma sevgilim. Bu ilk değil ki."
"O zaman sana şimdiki kadar aşık değildim ve korkudan bir şey anlamamıştım." Kızardığıma emindim.
Odanın önüne geldiğimizde beni kucakladı. Öyle odaya girdik. Kahkahalarımı ve daha sonra çıkacak sesleri diğerlerinin duymasından korktuğumu söylediğimde onların kendi kulübelerine gittiklerini söyledi. 

Odanın içinde beni kucağından indirip duvara yaslamıştı. Gözlerine bakamıyordum. Sonunda kollarıyla belimi iyice sarıp dudaklarıma yapışmıştı. Tek parça mini elbisemi tek bir hareketle çıkarıp kendi de üstündekileri çıkardıktan sonra beni tekrar kucağına alıp bu kez yatağa bıraktı. 

Öncekinin aksine, yavaş davranıyordu. Sanki hiç bitmesin ister gibi. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı ve kendimi o beni sadece izlerken pekte iyi hissetmiyordum. Tek eli bacaklarımda, tek eliyse boynumdaydı. Sonra birden beni öpmeye başladı. Sanırım artık rahat olabilirdim çünkü gözleri kapalıydı.

Her şey bittikten sonra o uyuyakaldı. Bense sonunda yorganı üzerime çekebildim. Uyuyana kadar buna izin vermemişti çünkü. Onun yorganı açarken ki mimiklerini düşündükçe gülesim geliyordu. Beni bu kadar çok istemesi ise tedirgin ediyordu. Sürekli birlikte olmak, bana dokunmak veya öpüşmek istiyordu ve bunları bu kadar çok istemesi kullanılıyormuşum hissi uyandırıyordu. Yine de Firebell’e söyledikleri aklıma gelince biraz rahatladım. Ne de olsa benden çok daha seksi bir vücudu vardı ve onu reddetmeyi başarmıştı. Demek ki beni seviyordu.

Sabah Miles’ın öpücükleri ve dokunuşlarıyla uyanmıştım ve tekrar yaramazlık yapmak istiyor gibi bir hali vardı.

“Yapma Miles, hala uykum açılmadı ve duş almalıyım. Bu halimle benle olmak istemezsin.”

Gülümsedi. “O halde birlikte duş alalım.”

“Saçmalama! Bunu yapamam.”

“Söylesene, çekindiğin şey nedir? Her şeyini biliyorum, sen benimsin ve artık seni ezberledim. Ne fark edecek ki?”

“Hâla utanıyorum.”

“Seni seviyorum.”

“Bende seni.” Yanağına ufak bir öpücük kondurup banyoya kaçtım ve kapıyı kilitledim. Tanrı aşkına, biraz yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunu kabullenmeliydi.

Duştan çıkıp giyindikten sonra banyodan çıktım ve ıslak saçlarımı onun taramasına izin verdim. Bu işi çok sevmiş gibi görünüyordu.

“Sevgilim, bu gün denize girelim mi?” Önerim hoşuna gitmişti ki, gülümsedi.

“Ah, süper fikir. Olur tabii. Ama neyle yüzeceğiz?”

“Sen onu bana bırak.”

Ona naylon şort ve kendime de naylondan mayo getirmiştim. Bütün gün yüzdük ve yemeğimizi yerken bile uyukluyorduk. Bu iyi bir şeydi, demek ki bu gece rahat uyuyabilecektim.

Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin