Lütfen burayı okumadan geçmeyin! Biliyorsunuz ki 25. bölüm final. Ve ben yorum istiyorum. Hiç yorum yapmıyorsunuz, finali henüz yazmadım ve yazasım gelmiyor :( Yorum yapmaya üşeniyorsanız bile lütfen en azından vote verin. Okuyanları görmek istiyorum. Sizi seviyorum!
Multimedia'ya mutlaka bakın, Kraliçe Melinda ve bölüm parçamız var. Mutlaka dinleyin. İyi okumalar! :)
23. Bölüm
Düğün başladığında insanlar şaşkınlıklarını üzerlerinden atmış gibiydi. Miles’la ilk dansımızı yaparken yüzlerce soyluya aldırmadan öpüştük. Artık hamile olduğumu biliyorlardı, bunun bir sakıncası yoktu, sanırım.
“Seni her zaman seveceğim…”
Şarkının sözleri duygularımıza tercüman olurken kafamı Miles’ın omzuna yaslayıp kollarımı ona doladım. Şarkının ikinci tekrarında ve diğer şarkılarda dans ettiğimiz pist insanlarla dolmuştu. Birazdan gelecek hediyeleri kabul etmem gerekiyordu. Sonra yemek yenecekti, tahta oturacaktık ve gelenlere veda edip odamıza gidecektik.
Odamız.
Artık gizli saklı hiçbir şey yoktu. Kaçacağımız bir kraliçe yoktu. Miles’ın ikimiz için yeniden tasarlanmış büyük odasına taşınacaktım. Eşyalarım şimdiden götürülmüştü. Romantik dans bitince ailemin yanına gittik.
“Melinda…” diye mırıldandı annem. Babam yüzüme bakamıyordu. Annem kafasını ona çevirince ben de ona hitaben konuşmaya başladım.
“Baba, üzgünüm. Hayal kırıklığına uğradığını görebiliyorum. Ama burası bir krallık.” Devamını söylerken bakışlarım babam ile Miles arasında gidip geliyordu ve biraz utanmıştım. “Ve ben… Ben buraya Prens Miles’ın cariyesi olmaya geldim. Bunu bilmiyor muydun? Onun istediklerini yapmaya geldim. Beni seçmesi için ona cilve yapmaya gönderildim. Bunun için beni gönderdiğini biliyordun, öyle değil mi?” Miles bunları söylerken rahatsız olduğumu anlamış gibi elini belime koyup beni kendisine çekti.
“Ama ben kızınıza aşık oldum,” dedi beklemediğim kadar sıcak bir tonda. “Onu çok seviyorum ve bu yüzden o artık benim kraliçem. Kızınız buraya gelmesinin amacından çok daha fazla şey kazandı. Cariyeler buraya kullanıp atılmak için getirilir ama ben öyle biri değildim. Melinda da bunu biliyor olmalı ki o da bana aşık oldu. Ve bir torununuz olacak. Lütfen kızınızla gurur duymaya devam edin.”
Babam ayağa kalkıp Miles’ın elini sıktı ve ikimizi tebrik etti. Dolan gözlerini fark etmemişim gibi davranarak teşekkür ettim ve annemle ablamın yanaklarından öpüp hediyelerimi takdim edecek soyluların tebriklerini kabul ettim. En son Lisa ve Stephan vardı. Lisa bana sıkıca sarılıp gece için şans dilerken –bunu söylerken kıkırdadık- Stephan da Miles’ı tebrik ediyordu. Lisa ve Stephan’ın düğünde birlikte olmalarına çok sevinmiştim. Joys’un buna da gıcık olduğundan emindim.
Yemekte Miles’ın en sevdiği yemekler vardı ve bütün günün yorgunluğuyla yiyebildiğim kadar az yiyip –karnımın şişmemesi için- sıradaki merasime kendimi hazırladım.
Taç töreni.
Taht artık Miles ve benimdi. Biz Kral ve Kraliçe’ydik. Bunun için birkaç hafta içinde halka da bir konuşma yapacaktık.
Yemekler bitip Taht Odası’na geçtiğimizde yalnızca en soylu aileler kalmış, diğerleri gönderilmişti. Benim ailem en önlerde duruyordu. Sarayın üstatlarından biri tarafından –Kraliçe olmadığı için- takdim edildik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]
Romance[WATR Watty 2013 En İyi Historical Fiction Hikayesi.] Herkese zarar verebilecek, acımasız bir kraliçe ve sırılsıklam aşık bir prens karşı karşıya gelirse ne olur? Masumların kötü adam sanıldığı, kötülerin örtbas edildiği, aşkların savunmasız kaldığı...