Ben bu hikayeyi yazmaya geçen yaz başlamıştım. 19. bölüme kadar bölümler hazırdı, sadece multimedia vesaire ayarlıyordum. Bu bölümü ise yeni yazdım, bu bölüm ile sonrasının daha iyi olacağına inanıyorum bu yüzden. Umarım siz de seversiniz.
Büşra hikayemi Busrakckblog'da tanıttığı ve tanıtımını sevdiğini söylediği için bu bölümü ona yapmak istedim çünkü finale yaklaştık. Müsait olup da okuduğunda görür. :)
Mutlaka multimedia'ya bakıın, zar zor buldum. Bölüm şarkımız da var. Öpüldünüz.^^
20. Bölüm
Miles’ın hayal kırıklığı adeta gözlerinden okunuyordu. Böyle bir ihanet hak etmediğini düşünüyordu. Ağabeyini, babasını kaybetmişti ve hepsi annesi olacak kadının yüzünden olmuştu. Aklım almıyordu, bir anne nasıl oğullarına zarar verebilirdi? Nasıl Kral’ının ölmesini isteyebilirdi? Nasıl oğlunu sürgüne gönderebilirdi?
Tek hükümdar olmak gerçekten bu kadar önemli miydi? Sanki halk için çok şey yapıyordu da! Saraya geldiğimden beri bir vatandaşla bile görüştüğünü duymamıştım. Aslında pek de iyi bir Kraliçe sayılmazdı. Şimdilik halkın diline maskara olmamak için yerinde oturmaya devam ediyordu. Ancak Miles ile evlendiğimizde diğer, Stephan için yaptırılan küçük saraya gidecekti. Tabii evliliğimiz hala kesin değildi çünkü kraliçe yaptıklarından pişman olmuşa benzemiyordu. Eğer izin vermezse evlenemezdik.
Her şeyi öğrendikten iki gün sonra Miles toparlanmaya başlamıştı. Yeniden beni her dakika öpmeye başladığı zaman toparlandığını anlamıştım. Ona hamile olduğum şüphelerimden bahsetmem gerekiyordu artık. Aslında evliliğimiz kesinleşmeden onu zora sokmak istemiyordum ama bunu saklayamazdım. Bulantılarım ve duygu iniş-çıkışlarım gittikçe artıyordu. Miles’ın odasında yine onun aklından yaramaz şeyler geçerken konuyu açmaya karar verdim.
“Miles.”
“Efendim, sevgilim?” Bunu boynumu öperken söylemişti.
“Miles, gerçekten dinlemelisin. Önemli bir şey söyleyeceğim.”
“Önce ben bir şey sorayım öyleyse?”
“Tabii.” Derin bir nefes alıp sorusunu bekledim.
“O gün Stephan bana bir şey diyecekken gereksiz yere ‘dur’ diye bağırdın. Şimdi aklıma geldi. Sebebi neydi?” Tuttuğum nefesi bırakıp gülümsedim.
“Ben de sana bunu söyleyecektim.”
“Miles, ben-“ Kapı tıklatıldı. Gerçekten mi? Bunu söyleyip kurtulmam gerekiyordu! Gelen kişi Lisa’ydı.
“Melinda, bu akşam 1-2 saat bana ulaşamayabilirsin. Haber vereyim dedim. Ama hemen geleceğim.” Kafam karıştığı için suratımı buruşturarak ona baktım. Nereden hemen gelecekti ki?
“Neler karıştırıyorsun Lisa?”
Miles’a kısa bir bakış atıp tekrar gözlerini bana çevirdi.
“Anlatacağım, ef- Melinda.” Hala bana Melinda demeye alışamamıştı. Anlatması için üstelemedim çünkü Miles’la konuşmam gerekiyordu.
“Tamam, Lisa. Görüşürüz.”
“Görüşürüz.” Miles’a da başıyla selam verip odadan çıktı.
“Şey… ben-“
“Evet, söylemelisin artık.” Aceleci bir şekilde gözleri parıldıyordu.
“Bana böyle bakmayı kes.” Gözlerini kırpıştırıp sakin bir şekilde oturmaya çalıştı.
“Tamam. Anlat.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]
Romance[WATR Watty 2013 En İyi Historical Fiction Hikayesi.] Herkese zarar verebilecek, acımasız bir kraliçe ve sırılsıklam aşık bir prens karşı karşıya gelirse ne olur? Masumların kötü adam sanıldığı, kötülerin örtbas edildiği, aşkların savunmasız kaldığı...