FİNAL ϫ

4.6K 194 33
                                    

Multimedia'da ki gif'e bakmayı unutmayın. Melinda ve Miles'ın çocuğunu da göreceksiniz. Ayrıca bölüm şarkısı sanki bu bölüm için yazılıp,söylenmiş gibi. Mutlaka dinleyerek okuyun! Bu bölüme yorum istiyorum. Lütfen, finali yorumsuz bırakmayın. Bölüm melikecls için. Hikayenin ortalarından beri yorumlarıyla bana ilham verdi, devam edip final vermemde etkisi oldu. Kocaman teşekkürler,öpücükler.

Lafı fazla uzatmayacağım, sizi bekletmek istemiyorum. Teşekkür bölümünde görüşmek üzere.

ϫ

25. Bölüm

“Derin derin nefesler al, Melinda. Haydi. Bunu yapabilirsin.” Yüzüncü defa söylenmiş bu cümleye yüzümü buruşturdum ve bebeğin içimde kalmayacağından emin olduğumu söylemek istesem de nefes almaya devam ettim. Elbette yapacaktım, başka şansım yoktu öyle değil mi? Kapının arkasında Miles ve Stephan’ın beklediğini biliyordum. Yanımda ise Lisa ve sarayın ebesi vardı.

Tam zamanında doğum başlamıştı ve bu çok, çok acı verici bir deneyimdi. Lanet olasıca ellerinizle bebeği tutup çekemiyor musunuz?! Veya kendini ittirsin artık, bıktım nefes alıp ıkınmaktan.

Kendime saçmalamayı kesmemi söylerken –kendi kendime konuşmak sanırım zamanı hızlandırmıştı- bebeğimin ağlama sesini duydum. Hayatımda duyduğum en güzel ses buydu. Kızımı kollarıma alacak olmanın heyecanıyla ağrılarımı unutup kollarımı ebeye uzattım.

“Bir kız!” dedi Lisa heyecanla.

“Lesinda…” diye mırıldandım ama kimse duymadı. Bebeğimi bir havluya sarıp kucağıma verdiklerinde acım biraz dinmişti ama kasıklarımda çok büyük bir ağrı hissediyordum. Miles’ı çağırmalarını istedim.

Ebe ve Lisa beni Miles’la baş başa bırakmak için odadan çıkarken Miles uzaktan bana bakıyordu.

“Yanıma niye gelmiyorsun?” dedim merakla.

“Sesini duydum… Sen çok acı çektin.” Bir çocuk gibi konuşuyordu ve çok sevimliydi.

“Tanrı Aşkına. Bebeğimiz doğdu ve şu an çok iyiyim. Lütfen, babasını yanında hissetmek istiyor,” dedim kucağımda ağlayan bebeğe bakarken. Gözleri sımsıkı kapalıydı ve buruş buruş bir yüzü vardı. Gerçekten Miles bize yaklaşınca ağlaması azaldı. Bu Miles’ı gülümsetmişti.

“Lesinda,” dedim fısıldayarak. Miles önce anlamayarak bana baktı ama sonra yüz ifadesi değişti.

“Bir kız mı?” dedi sırıtırken.

“Prensesimiz,” diye düzelttim.

Lesinda ikimizin adının karışımıydı ve kızımıza çok yakışacağından emindim. Miles da bu karışımı hemen anlamıştı. Bu ismi duyan herkes bayılmıştı ve ülke çapında yeni doğan kız çocuklara Melinda veya Lesinda ismini veriyorlardı.

Bu ismi ben yaratmıştım ve benim kızımla hayat bulmuştu. Bizim kızımızla.

***

3 yıl sonra

“Lisa Teyze!” Bir cariye Lesinda’nın peşinden koşarken ben de uzaktan Miles’la onları seyrediyordum. Yine Lisa ve Stephan’ın odasına girmek istiyordu ve bir türlü bunu yapmaması gerektiğini öğrenmiyordu. Neredeyse Lisa’yı benden çok sevdiğine inanacaktım. Cariye onu tam kapıyı açarken kucağına alınca bağırmaya başladı.

Evet, Lisa ve Stephan bizden bir yıl sonra evlenmişlerdi ve çok âşık olmasalar da mutlulardı. Lisa artık bir cariye değildi ama benim en yakın arkadaşımdı.

Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin