15. Bölüm

3.2K 145 6
                                    

Okunma sayıları gittikçe azalıyor. Okuyanlar kendilerini belli etmek için vote/yorum yaparsa çok sevinirim çünkü paylaşmak istemiyorum bu kadar azaldığı için. İyi okumalar.

Multimedia da bölüm parçamız var, parçayla birlikte okuyunuz. :) Bölüm melikecls için. 

15. Bölüm

Ne yapacağıma, nasıl davranacağıma karar veremiyordum. Farkında olmadan çatılmış kaşlarım başımın ağrımasına sebep olunca, parmaklarımla alnımı ovdum.

“Miles, sen neler söylediğinin farkındasın, öyle değil mi?” Şaşkındım.

“Üzgünüm, Melinda. Böyle şeylere tanık olmanı istemezdim. Stephan sana dokunarak bana zarar vereceğini biliyordu. O, beni… -bilirsin ya, kardeşiz- İyi tanır.” Bunu söylemenin ona zor geldiğini anlayabiliyordum. Gerilmişti. Elimi onun yanağına koydum ve aramızdaki mesafe 2-3 cm kalana kadar yüzümü yaklaştırdım.

“Miles, seni seviyorum. Tamam mı? Ne olursa olsun yanındayım.”

“Herkese beni öldürmeden önce seni kaçıracağını söylüyormuş! Ah, Tanrım, öldüreceğim onu!” Bunu söylerken ayağa fırlamıştı. Bense ikinci bir şoka girmiştim. Beni mi kaçıracaktı? Bana neler yapacağını düşünmek bile istemiyordum. Dolan gözlerimi elimin tersiyle silip bende ayağa kalktım.

“Şimdi ne olacak? Ben nereye gideceğim?”

“Seni saraya götürmek zorundayım. Burada kalamazsın. Annemi… Biraz zorlayarak da olsa ikna ettim. Ama pek fazla görüşemeyiz.” Bunu söylerken elleri belimdeydi ve bana tutkuyla bakıyordu.

“Ah, demek görüşemeyiz. Bu harika olacak. Bir daha Kraliçe’nin beni odanda iç çamaşırlarımla görmesini istemediğimden emin olabilirsin!” Güldü. Ah, gülüşü ne kadar da muhteşemdi!

“Melinda, bir daha bu mümkün olmayacak. Ve ben bütün bu olanları, birkaç saatliğine unutsak diyorum?” Elleri belimden aşağı kayıyordu. Bu tip sorulara nasıl cevap verdiğimi bilirsiniz, gülümsedim ve dudaklarımı onun dudaklarına bastırdım. Kollarımı boynuna dolamıştım. O bir yandan elbisemi çıkarıyor, bir yandan da beni yatağa doğru sürüklüyordu. Nefes almak için öpüşmeye ara verdiğinde birden aklıma geldi. “Ah, Lisa –içeride.” Bunu pek önemseyeceğini sanmıyordum. Beni kucakladığı gibi yatağa adeta attı ve kendide üstünü çıkarmaya başladı.

“Lisa,” dedi gereğinden yüksek tonda bir sesle, “Melinda’ya veya bana bakmadan kapıdan çıkıp kapıda ki kalabalığı uzaklaştırmalısın. Anlarsın ya, biraz yalnız kalmalıyız.” Bu alaycı konuşması beni deli ediyordu! Ellerimi yüzüme kapattım ve küçük yatak örtüsüyle üstümü örtmeye çalıştım. Bu sırada Lisa anlamlı anlamlı sırıtarak kapıdan çıkıyordu. Bense Miles bir an önce yanıma gelsin diye kıvranıyordum. Tanrım, kendimi bir sürtük gibi hissetmeme neden olan bu adama sırılsıklam aşıktım! Utanarak yatakta yan döndüm. O da sonunda kıyafetlerinden kurtulduğunda yanıma yan olarak yatmıştı. Kendimi tutamadım ve dudaklarına yapıştım. Bu hareketim onu güldürmüştü.

Birkaç saat sonra, o beni izlerken uykuya daldım. Yorulduğuma dair bir şeyler mırıldanıp kafamı onun göğsüne yasladığımı hatırlıyorum. Sonra uyuyakalmışım. Uyandığımda giyinmiş, hâlâ beni izliyordu.

“Thanks God*,“ dedi abartılı bir İngiliz aksanıyla, “uyandın!”

Güldüm. “Ne kadar uyudum ki?”

“Sanırım 4 saatten fazla.”

“Tanrım!” Üstümde bir şey olmadığını unutup yataktan fırlamıştım. Bana bakan gözleri muzip muzip parıldıyordu. Ona aldırmadan yere saçtığı kıyafetlerimi toplayıp banyoya koştum. Bir yandan da onu sinirlendirmeye çalışıyordum ama gereğinden fazla başardığımı kabul etmeliyim.

Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin