Evet, iki-üç gün sonra finali paylaşacağım. Bu okunma sayısı ve vote'lara bağlı arkadaşlar. Ne kadar çok yorum ve vote gelirse finali o kadar hızlı paylaşacağım. Lütfen fikirlerinizi söyleyin. :)
Edit: Bölüm secretcircle134 için :) ❤
Multimedia sanki bizim hikayemiz için yapılmış gibi, öyle değil mi? Şarkıyı da dinlemeyi unutmayın. Sevgiler. xx
24. Bölüm
Evliliğimizin üstünden 4 ay geçmişti. Yani ben 6 aylık hamileydim ve deliriyordum! Her şey beni delirtiyordu. Ciddiyim. Her şey.
Düğünden sonra balayına elbette gidemezdim çünkü bütün ülke hamile olduğumu öğrenmişti. Bu... bir kraliyet için zor bir durum olabilirdi. Bizim ülkemiz padişahlık veya dinle değil, kraliyetle yönetiliyordu ve kraliyet soylu olmak demekti. Soylular evlenecekleri kızları hamile bırakamazdı, bırakmamalıydı. İstediğinle birlikte ol ama temiz bir bakireyle evlen. Bu saçma düşünceyi bir kral bile uygulamazken halk nasıl bunu düşünebiliyordu ki?
Halkın küçük çaplı kınamasını çabuk atlattık. Küçük bir konuşma yapmamız yeterli olmuştu. Düğünden iki hafta sonra, tüm ülke benim hamileliğimi öğrendiğinde ve ayıplamaya başladığında konuşma yapmaya karar verdik. Her yere elçiler yollayıp gelebilen herkesin sarayın bahçesinde toplanmasını istedik. Sığabilecek kadar kişi alındığında halkı büyük balkondan selamladık. Bazıları beni ayıplarken bazıları Miles'ı suçlu buluyordu. Bilmeleri gerekeni onlara vermediğimiz sürece mutlu olmayacaklardı.
Önce Miles konuşmasını yaptı.
"Sevgili halkım, yeni kralınız olarak sizi selamlıyorum." Alkışlar. "Ve yeni kraliçeniz Melinda'yı size takdim ediyorum." Alkışlara karışık yuhalamalar. "Melinda çok iyi yürekli, saf, masum ve soylu sayılabilecek bir aileden sarayımıza gelen bir cariyeydi. Onu görür görmez ona âşık oldum. Elimde olmadan. Ve o da bana oldu. Şimdi o bir prens veya prensese hamile. Aşkımızın meyvesini sevmenizi umuyoruz."
Konuşmayı devraldığımda çok heyecanlıydım.
"Sevgili halk... Halkım. Üzgünüm, çok heyecanlıyım. Ve sizden sizi rahatsız edecek bir şey yaptıysak özür diliyorum. Ben Kralımız Miles'a âşık oldum ve şimdi onun kraliçesiyim. Umarım beni... Kabul edersiniz. Sevgiler." Alkışlar.
Bu kadardı. Halkın gönlünü alabilmiştik çünkü beklenmeyecek kadar sevgi dolu bir konuşma yapmıştık, her ne kadar çok heyecanlı olsam da.
Bu konuşmadan sonra saraya gelen mektuplar ve ayıplamalar ciddi ölçüde azalmıştı ve rahatlamıştık. Miles'la günlerimizi gezerek, gecelerimizi ise sevişerek değerlendiriyorduk ve elbette ülke sorunlarıyla uğraşmaya başlamıştık. Joys bize sorunlu bir krallık bırakmıştı ama Stephan'ın da yardımlarıyla Miles bunun altından kalkabiliyordu. Ben de elimden geldiğince yardım ediyordum.
Joys demişken... Eski kraliçe kendinden beklenmedik bir sakinlikle küçük saraya götürülmüştü. Bana çok kızdığını tahmin ediyordum ama beni rezil etmesine sessiz kalamazdım. O gün orada ona tepki vermeseydim halk benim güçsüz bir kraliçe olduğumu düşünecekti ve bu hiç iyi olmazdı. Gerçi halkın bizi kınamasının, rahatlıkla ayıplamasının bir sebebinin de Joys olduğunu düşünüyordum. Muhtemelen kışkırttığı bir grup vardı ama artık bunun önemi yoktu. Bana ve bebeğime dört aydır zarar veremediyse artık da veremeyeceğini düşünüyordum.
Düşes ve Dük'ün de artık onunla görüşmediğini duymuştum. Düşes düğünden sonra benimle defalarca kez konuşmaya çalışmıştı ancak kabul etmemiştim. Araya Dük'ü sokmuştu hatta Miles'a bile benim yumuşamamı sağlaması için bir konuşma yapmıştı ama nafile. Onları affedemezdim. Dük ve Düşes benim gözümde bitmişlerdi. Kraliçenin oyunlarına alet olmuşlardı ve Stephan ortaya çıkarmasa bunu yapmaya devam ediyor olacaklardı.
Bu arada Lisa ve Stephan düğünümüzden beri iyice yakınlaşmıştı. Hele ki şimdi, aradan 4 ay geçtikten sonra. Yan yana biraz tuhaf duruyorlardı çünkü Lisa çok saf, masum yüzlü bir kızdı ama Stephan karizmatikti.
Karizmatik demişken... Miles'ın çevresinde cariyeler olmasını kaldıramıyordum. Hamilelik yüzünden değişen ruh halimde, aşkın yerini büyük bir kıskançlık alıyor gibiydi. Şişmanlıyordum ve şişmanladıkça Miles'ın beni beğenmeyeceğini düşünüyordum. Düşüncelere dalmışken, Miles'ın odaya gelmesiyle daldığını fark ettiğim gözlerimi ona çevirdim.
"Ne yapıyordun sen?"
"Biliyorsun, Stephan'la..." Sözünü kestim.
"Bırak, lütfen. Stephan'mış! O cariyeler ne arıyor sürekli etrafında? Git uşak falan tut, istemiyorum cariye!"
"Melinda, saçmalamayı kes. Bir kraliçe olsan da ben senin kralınım! Bana emretme."
"Ne oluyor sana, hamile olan benim? Ah, yoksa seninde mi bünyenin dengesi bozuldu?"
Başımı ellerimin arasına alıp sakinleşmeye çalıştım. Derin nefesler al Melinda, saçmalamayı kes. Saygısızlık ediyordum ve bir genç kız gibi davranıyordum. Oysa ben çok genç yaşta kadın olmuştum, hamileydim...
"Melinda! Kendine gel!"
"Lanet olsun Miles. Sana âşık oldum ve hamile kaldım. Daha genç kızlığımı yaşayamadan bir kadın oldum, hatta bir Kraliçe. Bir bebeğim olacak. Ve daha seninle istediğim kadar baş başa zaman geçiremeden şişmanlıyorum, şişiyorum resmen, balon gibi oldum... Lanet olasıca şeyler aşeriyorum ve ben... Ben seni çok kıskanıyorum. Ben böyle şişmanlarken etrafında düzgün vücutlu cariyeler olmasından nefret ediyorum."
Tamam, belki kraliçelerin sürekli asil konuştuğunu sanıyordunuz. Hadi ama, ben de bir kadınım ve kapris yapmaya hakkım var. Yatakta yanıma oturup kollarını bana doladığında hıçkırarak ağlamaya başladım. En son bu kadar, bana sevgilisi olduğunu söylediğinde ağlamıştım. Firebell.
"Sakin ol, Melinda. Sen yüz kilo olsan da ben sana aşığım. Senin masumiyetine, kendine güvenine, inatçılığına, az da olsa hırsına, aşırı düzenli oluşuna, her şeyden hala utanmana... Ben seni seviyorum. Etrafımda istedikleri kadar dolaşsınlar, onların vücutlarına ne bakıyorum ne de merak ediyorum. Başka bir kadına dokunmak da, başkalarını tanımak da istemiyorum. Sen şişmanlıyorsun çünkü bizim bebeğimizi doğuracaksın. Düşünsene, o ikimizden birer parça olacak. Bizi sonsuza dek hiç parçalanmayacak bir bağ ile bağlayacak, aşkımıza aşk katacak. Ve sen bir kraliçesin. Onu doğurduktan sonra istediğin kadar zayıflayabilirsin ve o biraz büyüyünce onu burada Lisa veya başka güvendiğin bir cariyeyle bırakabiliriz ve yalnız kalabiliriz. Zaten sürekli bakıcıları olacak. Her şey çok güzel olacak sevgilim, lütfen kendini yıpratma."
Bir erkek için kurulması zor bu cümleleri kulağıma fısıldarken bana sardığı kolları ve belimi okşayan elleri beni rahatlatıyordu. Bu sözler, bu içtenlik... Ona belki bininci defa çok fazla âşık olmama sebep oldu. Hiçbir şey söyleyemedim. Yalnızca kollarından kurtulup onu öptüm ve defalarca kez onu ne kadar çok sevdiğimi mırıldandım. Bu onu gülümsetti. Onu her ne kadar istesem de 6 aylık hamileydim ve sabretmemiz gerekiyordu. Bu sırada, eğer kızım olursa vereceğim ismi bulmuştum. Onun konuşmaları bana ilham olmuştu ama cinsiyeti öğrenmeden kimseye söylemeyecektim. Eğer bir prensesimiz olursa, Miles'ın da bulduğum bu isme bayılacağından emindim.
Geri çekilip eski pozisyonumu aldım. Bu sırada kapı tıklatıldı ve Miles içeri gelebileceğini söylerken ben de akmış göz makyajımı ellerimle silmeye çalıştım.
Lanet olasıca bir cariye Miles'ı Stephan'ın çağırdığını söylüyordu. Yatışmış sinirlerim tekrar alevlenirken Miles'a döndüm.
"Ciddiyim, Miles. Birkaç uşak tutsan iyi olur. Güzel görünümlü tüm cariyeleri bu saraydan kovacağım."
O gözlerini devirirken ben de kimleri kovmam gerektiğini düşünüyordum.
**Eğer fan fiction seviyorsanız yeni hikayem olan I Need That One Thing'e bakarsanız çok sevinirim. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]
Romansa[WATR Watty 2013 En İyi Historical Fiction Hikayesi.] Herkese zarar verebilecek, acımasız bir kraliçe ve sırılsıklam aşık bir prens karşı karşıya gelirse ne olur? Masumların kötü adam sanıldığı, kötülerin örtbas edildiği, aşkların savunmasız kaldığı...