Not: Hiç vote gelmediği için bu daha kısa bir bölüm. Yorumlarınızı ve votelarınızı eksik etmeyin, n'olur. Bu kez multimedia'mız da bir klasik müzik parçası ve Melinda ile Miles var! Karakterler için de yorum yaparsanız sevinirim. Lütfen parçayı dinleyerek okuyun. İyi okumalar! ^^ -Elif
6. Bölüm
Yine ben gizli bir yerlerden onları dinlemeye uğraşırken Miles annesine tatil işini kabul ettirmeye çalışıyordu.
"Kraliçem, bir dinleyin, lütfen. Biliyorsunuz gelecekte Kralınız olacağım. Bir sorun var, ben Firebell'i eşim olarak istemiyorum. O... Takdir edersiniz ki tam bir s*rtük." Bu kelimeyi sessizce söylemişti.
"Ben onun gibi bir kadını, dikkatinizi çekiyorum 'kadın'ı istemiyorum. Diğer kızları da siz beğenmediniz zaten. Ve ben yoruldum. Karayip Adalarında ki az bilinen otelimize kafa dinlemeye gitmek istiyorum. Hem boştur da orası. Döndüğümde armağan edilecek yeni kızlara bakarım. Bu arada Melinda..." Annesi lafını kesti.
"O kızın ailesini sevmediğimi biliyorsun. Kendilerini zengin sanıyorlar. Gönderdik gitti zaten. Önümüzdekilere bakacağız, onun adını söyleme bana."
"Herneyse Kraliçem. Bu akşam yola çıkıyorum, hoşçakalın."
"Hoşçakal oğlum."
Miles çıktı, bende saklandığım yerden çıktım. Biz oradan giderken Kraliçe bordo elbisesine dökülmüş tozları silkeliyordu. Bir an beni görür gibi olduğunu sandım ama görmemişti.
"Miles.. Ben, gitmeliyim, anlıyorsun."
"Sevgilim. Gitmeyeceksin. Bu akşam yola çıkıyoruz, seni hiçbir yere göndermem. Hem... Seni özledim."
Mahçup olduğum her halimden belli bir şekilde arkamı döndüm ve odama doğru yol aldım. Kıpkırmızı yanaklarımı soğuk ellerimle ferahlatmaya çalışırken yanımda Lisa belirdi.
"Ah, Lisa, bende sana bir şey soracaktım. Oda işi ne olacak?"
"Efendim, o oda kullanılmıyordu ve prens size özel döşetmişti. Kraliçemiz farketmeyecektir. Ben bavulunuzu hazırladım bile."
"Ama ben birkaç özel eşya..."
"Gerekli olabilecek her şeyi koydum, siz merak etmeyin."
Gene yaşadığım utançla odama koştum. Neden herkes beni utandırıyordu?
"Lisa, sanırım banyo yapıp rahatlamalıyım. Hem akşama hazırlanırım."
"Tabii efendim."
Uzun bir banyo olmasını istiyordum, çok yorulmuştum. Köpürtülmüş suyla dolu küvetime girip gözlerimi kapattım. Daha rahatlatıcı bir şey olamazdı her halde. Tabi bir kapı sesi duymasaydım.
"Melinda? Neredesin?"
"Ah, Miles, müsade eder misin 5 dakika sonra geleceğim."
"Tabi aşkım."
Yeniden bir kapı sesi duydum. Gitmişti. Kalkıp havluma sarındım ve giyinmek üzere odama döndüm, bir yandan da Lisa’ya sesleniyordum. "Lisa!"
Odama adımımı attığım an Miles'ı gördüm. Sıcak gülümsemesiyle beni süzüyordu.
"Sen çıkmadın mı! Lisa'yı çağır! Biraz saygılı ol, lütfen." Sinirlenmiştim ama ıslak dudaklarıma kondurduğu öpücük yine beni sakinleştirmeye yetmişti.
"Tamam tamam, sen hazırlan, birazdan çıkacağız." Göz kırpıp odadan çıktı.
Lisa'nın hazırladığı tahta bavulumu açıp içindekilere bir göz attım. Gerçektende benim koymayı planladığım her şeyi koymuştu. Rahat olacağım belliydi. Ben yine de akşam yemeği için şık bir elbise daha ekledim ve bavulu zar zor kapattım.
Tabii bunu yaparken Karayip Adalarında 3-5 çalışandan başka kimsenin olmadığı gizli bir otele gittiğimizi bilmiyordum. Sadece yolculuğun uzun süreceğini söylemişti Miles bana.
4 gün 5 gece süren yorucu yolculuğun sonunda 15 gün kalacağımız Karayip Adalarına gelmiştik. Otel dediğim şey aslında tahtadan küçük bir ev gibiydi, bir aşçısı, bir garsonu, bir temizlikçisi ve bir görevlisi vardı. Onların evleriyse yaklaşık 15 metre ilerimizdeydi. Yılın belli zamanları gelip burayı düzenliyorlardı ve saraydan Miles'ın kardeşi Samantha veya annesi Kraliçe Joys geliyorlardı. Miles'ınsa buraya 3. gelişiydi. Yol boyunca orayı çok seveceğimi tekrarlayıp durmuştu.
Adaya ilk adım attığımda bu elbisenin hiç uygun olmadığını anlayıp Lisa'nın koyduğu mini, salaş bir beyaz elbiseyle üstümdekini değiştirmeye karar verdim. Zaten görevli ve garson dışında bir erkek yoktu ve görevli zaten yaşını başını almıştı, garsonsa temizlikçiyle evliydi. Dolayısıyla pekte çekinmiyordum onlardan.
Adaya geldiğimiz fikrine 4 gün boyunca alışmaya çalıştım ve buraya adım attığım an seveceğimi anladım. Hayvanlar küçük evin çevresinde ve sahil kenarında dolaşmıyorlardı, gece de ateş yakacağımız için çok tehlikeli bir ortam değildi.
Küçük tahta eve girdiğimizde çok hoş bir tütsü kokusu ortalığı kaplamıştı. Bu kokuya bayıldığımı Miles'ın nereden bildiği hakkında bir fikrim yoktu ama içeri girer girmez bana "Kokuyu sevdin mi?" deyip gülümsemişti. Yanda görevlinin masası vardı, biz geldiğimizde kalkıp Miles'ı selamladı ve benim elimi nazikçe öptü. Gülümseyip "Merhaba" dedim, "burası çok hoş bir yer." O da gülümsemekle yetindi.
Bu küçük evin tahta merdivenlerinden koşa koşa çıkmıştım. Aşağıda 2, yukarıda 3 oda vardı. Miles'la bana ait olanın kapı koluna kırmızı bir kurdela asılmıştı. Kurdelayı elime alıp odaya girdim. Onunla 15 gün geçireceğimi düşündükçe karnıma ağrılar giriyordu, hem heyecanlıydım hem de korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]
Romance[WATR Watty 2013 En İyi Historical Fiction Hikayesi.] Herkese zarar verebilecek, acımasız bir kraliçe ve sırılsıklam aşık bir prens karşı karşıya gelirse ne olur? Masumların kötü adam sanıldığı, kötülerin örtbas edildiği, aşkların savunmasız kaldığı...