2. Bölüm
Sarayda günler birbirini kovalıyordu, prensi bir daha hiç görmemiştim. Yaklaşık 2 hafta sonra bir cariye odamın değiştirileceğini söyledi. Ben 3 kızla aynı oda da kalıyordum ve hepsi neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu. Fakat burada kural buydu, onları düşünecek durumda değildim.
Prens Miles'ı görebilecek olmanın heyecanıyla hemen kabul ettim.
"Nereye geçiyorum?" Bir an aklımdan daha berbat bir yere gönderilebileceğim geçse de, bunun olmayacağından emindim.
"Çok seveceğinize eminim, efendim. Lütfen buyurun." Deyip eliyle kapıyı gösterdi.
Bana efendim mi demişti? Tanrım, neler oluyordu?
Odaya girdiğim anda çığlık atmam bir olmuştu! Kocaman bir odaydı, çift kişilik devasa bir yatak ve muhteşem bir dolap vardı.
"Bu-burası benim mi yani?" Heyecandan konuşamıyordum bile.
"Yakında kral olacak Prens Miles sizin için hazırlattı. Yalnız Kraliçemiz pek memnun değil."
Ağzından yanlış bir şey kaçırmış gibi elini ağzına götürdü.
"Pekâlâ, onu görebilir miyim?"
Kıza karşı kibar olmaya çalışıyordum.
"Kimi?" Anlamamış gibi gözlerini kaçırdı.
"Tabi ki Prens Miles'ı."
"Ah.. ben.. bilemiyorum, efendim. Yalnız, sizin için bir şeyler yapabilirim, belki."
Bu kız beni sevmiş gibiydi. İsminin Lisa olduğunu biliyordum, benden küçük gibi görünüyordu, sanırım bana hizmet edecekti. Açıkçası, bende onu sevmiştim.
"Ne yapacaksın?"
"Onu çağıracağım, önemli bir şey varmış gibi. Bayılmış numarasına ne dersiniz? Bayılamam derseniz, bir ilaç kullanabiliriz. 20 dakikalık bir uykuya dalarsınız sadece."
Bu fikri sevmiştim, ama kıza güvenip güvenemeyeceğimi bilmiyordum.
"O zaman önce beni hazırla." Gülümsedim, elbette diye yanıtladı.
Elbiselerim geldiği an aradan açık pembe bir elbise seçtik, korsesini bağladı, uzun, sarı saçlarıma şekil verdi ve hafif bir makyaj yaptı. İlacı da aldım ve uykum gelmeye başlamıştı.
"O gelene kadar uyumuş olursunuz, efendim."
Uyandığımda başımda Miles vardı, ancak tam olarak başımda sayılmazdı.Aslında, tam anlamıyla dudaklarımdaydı. Birkaç ufak öpücük kondurup geri çekilmişti, bu anın bitmesini istemediğim için gözlerimi açmamıştım. Tahmin ettiğim gibi bunu yapmaya devam etti ve elleri kollarımda, boynumda dolaşıyordu. Gözlerimi açmak, onu görmek istiyordum.
Sadece gözlerimi açmayı planlarken bir ayak sesi duyunca birden doğruldum. İrkilmiştim. Birden geri çekildi, ne diyeceğini şaşırmış gibiydi. Ve etrafta kimse yoktu.
"Ben.. özür dilerim."
"Özür dilemeniz gereken bir şey yok efendim. Bağışlayın, ben kabalık ettim."
"Yo, hayır..." Konuşacaktı ama dudaklarına yapışmıştım. Bu adamda beni kendisine çeken bir şeytan tüyü olmalıydı, şimdiye kadar kimseyi öpmemiştim.
Nefessiz kalana kadar öptüm onu,karşılık verdikçe geri çekilme isteğim sönüyordu. Alev alev yandığıma emindim,kesin kıpkırmızı olmuştum. Bıraktığı an kendimi yatağa bırakıp yorganı üzerime çektim,beni kırmızı bir şekilde görmesini istemiyordum. O ise endişelenmiş gibiydi.
"Melinda? İyi misin?"
"İyiyim, efendim; sadece yüzüm kızardı ve beni böyle görmenizin doğru olmayacağını düşündüm." Şimdi daha da kızarmıştım sanırım.
"Ah.. Saçmalıyorsun." Yorganı üzerimden çekti. Tam ağzımı açacakken dudaklarından darbeyi yiyeceğim cümle döküldü.
"Bir sevgilim var." Beynimde şimşekler çakıyordu. Öyleyse neden beni öpmüştü, onu öptüğümde karşılık vermişti? Daha da önemlisi, madem sevgilisi vardı, bu kadar kız neden bu sarayda içlerinden birini seçmesi için cilveli cilveli dolaşıp duruyordu? Sorularımı sormama izin vermeden açıklamaya girişti. Susturdum.Not: Ben bu hikayeyi hep Lana Del Rey dinleyerek yazdım. Normalde pek dinlemem ama bu hikayeye sanki ruh katıyor onun şarkıları. O yüzden yandaki Multimedia bölümünden eklediğim şarkılarla okursanız güzel olacağını düşünüyorum. Eğer hikayemi okuyorsanız lütfen yorum yapın, benim için çok değerli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]
Romance[WATR Watty 2013 En İyi Historical Fiction Hikayesi.] Herkese zarar verebilecek, acımasız bir kraliçe ve sırılsıklam aşık bir prens karşı karşıya gelirse ne olur? Masumların kötü adam sanıldığı, kötülerin örtbas edildiği, aşkların savunmasız kaldığı...