16. Bölüm

3.1K 139 11
                                    

Arkadaşlar bayram dolayısıyla 1 hafta bölümler gecikebilir. Yani 3 günde bir falan paylaşabilirim. Zaten gelecek 3 bölüm hazır olduğu için müsait olduğumda paylaşırım. Bu bölüm biraz daha uzun oldu ve diğer karakterlerin bakış açısı var.

Karakterlerimizi böyle daha iyi benimseyeceğinizi düşünüyorum. Bölüm parçasıyla okuyun. Sizi seviyorum, yorum/vote bekliyorum. Öpüldünüz. 

16. Bölüm

Lauren;

Melinda’nın beni sürükleyerek odasına götürmeye çalışmasına aldırmadım. Heyecanlıydı ve ona söyleyeceklerimi çok merak ediyordu. Buna hazır hissetmiyordum ama başka şansım yoktu. Ne de olsa Kraliçe Joys bunu emretmişti. Ben düşüncelere dalmışken Melinda konuştu;

“Burası odam, Düşes’im.”

“Baksana, bana Düşes’im demene gerek yok. Sadece, Lauren, s'il vous plaît (Lütfen).”

“Elbette, Lauren. Haydi içeri gir, lütfen.” Küçük adımlarla odasına girdim. Sade ama hoş dekore edilmişti. Bu Miles’ın zevkiydi, biliyordum. Onun düzenlettiğini fark edince dudaklarımda beliren küçük gülümsemeye engel olamadım. Doğrusu bu aşkı çok kıskanıyordum çünkü Dük’le yaptığım evlilik ailemin zorlamasıydı. Bir ara bunu Melinda’ya anlatmalıydım. Ama şimdi daha önemli sorunlarımız vardı.

Yatağının karşısındaki küçük sofaya oturup Melinda’nın yanıma yerleşmesini izledim. Soran gözlerle bana bakıyordu.

“Ah, bağışla beni. Düşünüyordum,” dedim yavaşça.

“Sorun değil.” Sesi buz gibi ve sertti. Korkusunu böyle gizlemesini asil buldum.

“Bak, Melinda. Biliyorsun, Stephan sana kafayı takmış durumda. Çünkü o Miles’a zarar vermek istiyor. Geçen gün saraya gizlice girip Joys’un aile yadigarı gerdanlığını –çaldı- yürüttü, her neyse. Kaba konuştuğum için kusuruma bakma, gerginim.”

“Önemi yok. Bunu bilmiyordum.”

“Stephan seni kaçırmayı düşünüyormuş. Buna dair bir not…” bunu söylerken elbisemin cebindeki notu arıyordum, –bu tip saray elbiselerinde cep gizli olurdu- “…bırakmış. Hah, işte burada.”

Saray halkına,

Kral William’a bir şeyler yaptığımı düşünüyorsunuz. Pekala, madem öyle, Melinda kaçırılırsa benden bilebilirsiniz. Kral ben olmalıyım. Beni uzaklaştırarak iyi şeyler yapmadınız. Canınızı yakacağım. Özellikle Miles, eğer kral olmam için seni yok etmem gerekiyorsa bunu yaparım.

Biliyorsunuz.

Steph

Notu okurken bembeyaz olan Melinda’ya baktım. Kan akışı durmuş gibiydi, notu tutan parmaklarının hissizleştiği belliydi.

Bakışlarımda suçluluk olmamasını dileyerek gözlerimi yere indirdim.

Miles;

Kapım tıklatıldı. Düşünceli ve sinirli olduğumu hissettirmemek adına sessizce “Girin,” dedim. İçeri giren Dük Brandon’du.

“Selam, Brand. Evlilik nasıl gidiyor?”

“Fena değil,” gözlerinden hüzün okunuyordu ama hemen ifadesini değiştirdi. “Bunları sonra konuşalım. Sana vermem gereken bir not var. Biliyorsun, Stephan’ın Melinda’yı kaçıracağına dair dedikoduların ardı arkası kesilmiyordu. O da bunu kanıtlamak istercesine bir not bırakmış.”

Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin