21. Bölüm

3K 141 7
                                    

Aramıza yeni katılanlara kocamaaaan öpücükler. Umarım hikayeyi sevmişsinizdir. Lütfen yorum yapın, benim için çok çok değerli.

Multimedia'da Stephan & Lisa var. (Lisa'nın normalde gözleri kahverengi.)
 İyi okumalar, votelamalar :)

21. Bölüm

Miles evliliğimizin onayını getirdiğinden beri içim içime sığmıyordu. Kraliçe'yle konuştuğunun ertesi günü parşömenleri hazırlatıp ona vermişti ve Kraliçe beklemediğim bir soğukkanlılıkla imzalamıştı. Düğün hazırlıklarına başlıyorduk.

Bebeğim muhtemelen 1,5 aylık olmuştu. Sarayın ebesine görünmüştüm ve onun tahmini bu yöndeydi. Onun nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyordum. Benim sarı saçlarımı ve babasının benimkinden daha derin olan mavi gözlerini almasını istiyordum. Gözleri muhtemelen mavi olacaktı çünkü ikimizin de gözleri maviydi. Aileme bir mektup yazmıştım, Lisa mektubumu göndermişti.

"Sevgili ailem,

Beni saraya gönderdiğinize müteşekkirim. Müstakbel Kralınız, şimdi ki veliaht Prens Miles ile düğünümüze sizi de bekliyorum. 2 hafta sonra büyük Saray'a davetlisiniz.

Kızınız, Melinda
"

Bebeğimden elbette bahsedemezdim. Bu onlar için utanç kaynağı olurdu, çünkü genellikle gelin olacak cariyelerin bakire olması gerekirdi. Bense Miles'la onlarca defa yatmıştım ve bir tanesinin meyvesini rahmimde taşıyordum. En büyük korkum gelinliğimden belli olmasıydı. Düğüne kadar 2 aylık olacaktı ve çok görünmeyecek olmasını umuyordum.

Kızım olmasını umut ediyordum ama krala oğlan çocuğu vermek, veliaht vermek demekti. Benden beklenen elbette buydu. Hala kraliçe olacağıma -ve eğer kızım olursa- bir prenses doğuracağıma inanamıyordum.

Kapımın tıklatılmasıyla oturduğum yerde muhtemelen bebeğimin bulunduğu yeri okşamayı bıraktım ve ayağa kalkıp gelecek kişiyi bekledim. Lisa olsa böyle hızlı tıklatmazdı. Kapıdan içeri Kraliçe Joys adım attı.

"Sana birkaç sorum olacaktı, müstakbel gelinim." Son kelimeyi tiksinir gibi söylemişti.

"Buyrun," dedim oldukça sakin bir sesle.

"Acaba karnındaki şeyin babasının belli olduğundan emin misin?" Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.

"Bu ne cüret!" diye bağırdım elimde olmadan. "Prensimin validesi, müstakbel kraliçenizin çocuğu hakkında daha düzgün konuşmanız gerekmez mi?" dedim onu taklit ederek.

"Çocuğun olacak o şeyin oğlumdan olduğunu nereden bileceğim!" diye kükredi karşımda. Onu öldürmek istiyordum.

"Başka kimseyle sevişmediğimi size kanıtlamamın bir yolu var mı? İsterseniz bebeğimin doğumuyla Miles'la olduğum günleri kıyaslarsınız. Gerçi onun yatağından pek fazla çıkamadığım için bu zor olmayacak!" dedim onu kıskandırmayı umarak. Tanrı aşkına, gerçekten oğlunu benden kıskanıyordu.

"Fahişe olduğunu haykırmana gerek yok," dedi sesini iyice yükselterek.

Sakin kalmaya yemin etmiş gibi onu süzdüm.

"Prensimin cariyesi olmak bir onurdur," dedim bu kez.

"Müstakbel gelinlerimizin bakire olması tercihimizdir."

"Öyleyse bana deli gibi aşık olan prensiniz Miles'a bunun hesabını sorun! Düğünü bekleyemediği için sizden özür dileyeceğinden eminim. Bebeğim hakkında düzgün konuşun ve şimdi beni yalnız bırakın."

Kendisini eskisinden güçsüz hissettiği aşikardı. Bir şey söylemedi ama delici bakışları benden nefret ettiğini yeterince belli ediyordu. Kapıyı arkasından çarparak çıktı.

Bir gün gerçek kraliçe olduğumda bütün bu sözleri için benden tek tek özür dileyecekti.

***

Lisa'yla buluşmaları hakkında konuşamamıştım. Benden kaçıyordu ve bu kesinlikle iyi bir şey değildi. Aralarında bir şey geçtiğinden emindim. Bir cariyeye -saraydaki herkes benim gelin olacağımı biliyordu- Lisa'yı bulmasını emrettim. 10 dakika sonra kapım çalınmıştı.

"Gir," dedim tekdüze bir sesle. Saçlarımı maşalıyordum.

"Melinda, beni çağırtmışsın."

Saçlarımı karıştırıp doğal göründüğünden emin olduktan sonra maşayı bırakıp bana çekingen bir şekilde bakan Lisa'ya döndüm. Suçlu bakınca küçük bir çocuk gibi duruyordu. Kehribar rengi gözlerini olabildiğince açmıştı.

"Anlat bakalım, kaçak." Anlamayan gözlerle bana bakınca gözlerimi devirdim. "12 yaşında falan mısın? Stephan'la buluşmanda bir sorun yok. Yalnızca... Ben sana Miles'la en özel zamanlarımızdan bile bahsettim. Öğrenmeye hakkım yok mu sence de?"

Lisa kafasını olumlama anlamında salladı. "Haklısın, özür dilerim. Geçen akşam yemeği birlikte yedik. Benim çok sevimli ve masum oluşumdan etkilendiğini falan söyledi... Çevresinde hep kendini bir şey sanan kızlar olduğunu ve benim farklı olduğumu düşündüğünü söyledi. Ayrıca 'Melinda'nın sana çok güvendiği aşikar. Sonuçta o kraliçemiz olacak,' dedi. Yani bilirsin... Flört gibiydi."

Gülümsedim. "Yine de ona güvenmiyorum. Başka bir şey oldu mu?" Lisa gözlerini kaçırınca, "Anlatıyorsun." Dedim.

"Ben de güvenmiyorum ama bana tüm hikayeyi anlattı. Bilemiyorum, sadece o kararsız bir çocukmuş. Kraliçe olmasa bunları yapmayacağından eminim."

"Tamam, Lisa. Haklısın. Sadede gel."

"Vedalaşırken, beni öptü. Ve b-ben geri çekilmedim."

"Aferin, benim yaptığım aptallığı yapmamışsın." Kıkırdadık. Ona Miles'la tanıştığım günü anlatmıştım. Daha sonra bu sabah kraliçenin odama olan ziyaretini konuştuk. Gerçekten ondan nefret ediyorduk.

Lisa saraydaki tek arkadaşımdı. Onunla konuşabiliyor, gülebiliyordum. Çok yakın olsak da bana hizmet de ediyordu ve bunu severek yapıyordu. Onun hep yanımda olacağını bilmek güzeldi. Onun da mutlu olmasını elbette istiyordum ve Stephan'ın kötü biri olmadığına inanıyordum. Ben bunları düşünürken Lisa'nın sorusunu tekrarlaması üzerine ona döndüm.

"Düğün hazırlıklarına başlandı ama gelinliğin ne olacak?"

"Sarayın terzisi var biliyorsun. Bayan Tailleur. Bana vücuduma uygun zarif bir gelinlik yapmak istediğini söyledi. Sürpriz olacakmış. Miles ona güvenmem gerektiğini söyleyince kabul ettim. Ben de çok merak ediyorum."



Lisa onun iyi iş çıkaracağına inandığını söyledi.

Kraliçe [WATR Watty'13 En İyi Historical Fiction Hikayesi]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin