Ashton
Saçlarına çiçek takmamıştı. O koyu sarı saçlarını çiçeklerden mahrum bırakıyordu. Gözlerini uçağın küçük camından çıkarıtken, onu ilk kez böylesine izleme şansım oldu. Biz Flora ile hızlı başlamıştık. Ne olduğunu anlamamıştık.
Ama her şey zaten böyle başlamıyor muydu? Onun masumiyetinden etkilenmiştim. Sevgi sadece sevgili olma öncesinde kazanılmıyor. Beraber olduğunu dönem ya artmaya başlıyor ya da bitiyor. Ve Flora tam yanımda benimle gelmişti.
Onu hiç kandıramadım. Herkese, kalpsiz biri olduğumu gösterdim. Çok fazla öocuk dövüp çok fazla insan kalbi kırdım. Flora bana yardım etmek istediğini söylediğinde, işlerin buralara geleceğini tahmin etmiştim. Çünkü onun hayatıma girmesine izin verdim. Saçlarına çiçek takan, sürekli renkli giyinen ve insanlarla konuşan birini kim merak etmezdi? Beni hiç şaşırtmadı.
Tam düşündüğüm gibi, mükemmel kelimesinin anlamıydı. Kalbinde zerre kötülük yoktu. Art niyet, hiçbiribi barındırmıyordu. Sadece ben sert biri olduğum için ellerini benden çekmemişti. Kabullenmişti. Çünkü Flora için daima sorundum. Fevri davranışlarım, Michael ve Luke'a sürekli dik kafalı olarak yürümem, kavga etmeye hazır olmam... Bunlar onu geriyordu. Buna rağmen, sadece hayatıma girmeye çalıştı.
Onu kıskanıyordum. Bu kadar iyi olmayı nasıl başarıyordu? Nasıl başarıyordu?
Parmaklarını dudaklarının üzerinde gezdirdi. Dağınık topuzu, tek renklerden oluşan kıyafeti ile oldukça normaldi. Küçücük bir burnu vardı. Gözleri hayatımda gördüğüm en güzel kahverengiydi. Gerçekten böylesine özel bir kıza nasıl sahip olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Gözlerini camdan çekti ve bana baktı. Onun yüzünü yeniden görme şansım oldu. Gülümsedi. "Neden bana sırıtarak bakıyorsun?"
Hızlıca kaşlarımı çattım. "Öyle mi bakıyorum?"
Flora, kemerini açtı. Aramızda duran koltuk kolunu, yukarıya kaldırdı. Kafasını bacaklarıma doğru yöneltiğinde, ellerimi hızlıca havaya kaldırdım. Gülerek ayaklarını büzüştürdü. "Hiç bacaklarına yatan biri olmadı mı?"
"Bana böylesine dokunabilen tek kişi Calum'du."
Kaşlarını çatarak bana aşağıdan baktı. "Bunu yanlış algılamalı mıyım?"
Gülümsedim. Sol elimi saçların, sağ elimi ise belinin üstüne koydum. "Calum senin için rakip olamaz."
Flora masum bir şekilde ağzını kapatarak, gülmeye başladı. Bu hareketi beni güldürmeye yetti. Bir elini, belinin üstünde tuttuğum elinimin üzerine koydu. Anında bakışlarım ona kaydı. Soğuktan soyulmuş, büyük ellerimin üstünde; küçük ve masum tenden var olan bir el vardı. Parmaklarımı onun parmaklarına geçirirken, ikimiz de sessizdik. Nefesini, göğüsüme doğru bıraktığında öleceğim sandım.
"Sana bir şey söylemek istiyorum."
"Evet ben de dakikalık huzurumuzu bozacak şey, ne olacak diyordum."
Kucağımda kıkırdadı. Gülümsedi. Gözlerini bana dikti. "Benim hakkımdaki kararları benim vermeme izin ver."
Kaşlarımı çattım. "Pekâlâ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.S: Flora
Fanfiction"Saçlarına neden çiçek takıyorsun?" Ona doğru döndüm. "Mezarıma koyacakları çoğu çiçekleri daha yakından görmek için."