26*

7.3K 600 252
                                    

Yorgun bedenim yatağın üzerinde, beyaz çarşaflar arasındaydı. Gözlerimi yavaşça açtığımda ilk gördüğüm şey, camın arasından kaçan güneş ışıklarıydı. Sağ kolumu kaldırdım ve gözlerimi sildim. Yatağın içinde gerildim. Gözlerimi kırpıştırdım ve Ashton'a bakmak için arkama döndüm.

Yatağın diğer tarafı boştu. Göğüslerimi kapatan örtüyü, tutarak bedenimi dikleştirdim. Dağınık saçlarım önüme düşerken yatağın üzerinde duran tepsiyi net görebilirdim. Kızarmış ekmek, portakal suyu, meyve, yulaf, kahve, reçel, zeytin vardı. Vejetaryen olduğumu hatırlaması gülümsetti.

Bacaklarımı kendime doğru çektim ve örtünün altında bacaklarımı çapraz bağladım. Tepsiyi kucağıma almak için hamlede bulundum fakat bu durmamı sağlayan o sesi duyana kadardı.

"Günaydın çiçeğim."

İçimde biri havai fişekleri patlattı. Ağzımı açsam, bir sürü renkler fışkıracakmış gibiydi. Gözlerimi kaldırıp kapıya baktım. Ashton, elinde çiçek destesi ile karşımda duruyordu. Onu izlerken daha fazla gülümsedim.

"Onlara, dünyanın en güzel çiçeğinin hangisi olduğunu sordum. Bana 'kadının yanında durmaya yakışanın, en güzel çiçek' olduğunu söylediler."

Kapının pervazına yasladığı omzunu çekti ve yatağa doğru yürümeye başladı. Hiç bu kadar duygularımı iyi hissettiğimi hatırlamıyorum. Evet Luke ile aramızda bir şey oldu ama böyle değildi. Ashton ile olan hiçbir şey ama hiçbir şey diğer ilişkilerime benzemiyordu. Çiçeği bana uzatırken, içinde bir sürü çiçek olduğunu gördüm.

"Ve ben de tüm çiçekleri almaya karar verdim. Çünkü saçlarına taktığın her çiçeğin sende nasıl mükemmel durduğunu hatırlıyorum."

Neredeyse ağzım yarılacak kadar güldüm. Çiçekleri yüzüme geçirdim ve kıkırdadım. Ashton ellerini yatağın ucuna koydu ve hiç zaman kaybetmeden çiçekleri kahvaltı tabağımın yanına koydum. Örtünün içinden çıkıp ona doğru emekledim. Ona yaklaşırken fısıldadım.

"Değişiyorsun."

"Çünkü değişmeye değer olduğunu hatırlatıyorsun."

Onun gözlerine bakarken, bir imkansızı sevdiğimin farkında bile değildim. O mükemmel biriydi. Elimi yüzüne koydum.

"Sen hayatımda gördüğüm en iyi insansın Ashton."

Derin bir nefes aldı. "Senin kadar değil Flora."

Kafamı salladım. "Hayır, Ashton."

Saçlarımı okşarken, gözlerimin içine baktı. Onun ela gözleri gittikçe beni içine alıyordu. "Ve dün gece..."

Birden kıkırdamaya başladı. Onun araız kıkırdaması ile gülmeye başladım. "Evet biliyorum Flora, Hristiyan olmaya karar verdin."

Onun omzuna vurdum. Ona gülerek bakarken, ne diyeceğimi ilk defa şaşırır olmuştum. Hayatımın en iyi gecesiydi. Luke ile sevişmemi yapmış olmama rağmen, böyle hissetmemiştim. Ashton, ağırdan aldı ve beni meraklandırdı. Gerçekten onu istediğimi hissettim.

"Dün gece hakkında yanakların kızarana kadar konuşabilirim Flora."
Fısıltısı, bedenimi gıdıkladı. Sesi bile sertçe nefes vermeme neden oluyordum. Yanağıma çenesini sürttü ve kızaran yanaklarımı ısırdı. Kıkırdayarak yanağına öpücük koydum.

P.S: FloraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin