Ashton
Derin bir nefes aldım. Otele gidene kadar olanları düşündüm. Sekiz sera dolaşmıştık ve Flora hepsiyle dakikalar boyunca ilgilenmiş ve gerçek olup olmadıklarına bakmıştı. Onun yorulduğunu gözlerinden anlıyordum. Resepsiyona geldik. Flora'ya baktım. Ellerini hızlıca kaldırdı. ''Ben İspanyolca bilmiyorum.''
Gülmemek için kendimi zor tuttum. Kıvırcık saçlı kadına döndüm. ''Una habitación , por favor.'' -bir oda lütfen-
Kadın, sanki zorlandığımı anlamış gibi İngilizce konuşmaya başladı. Gülerek oda anahtarı teslim etti. Odanın ödemesinş yaptıktan sonra, Flora'ya döndüm. Flora parmaklarımın arasından anahtarı aldı. Valizleri alarak merdivenlere doğru yürümeye başladım. Zaten ilk kattaydı. Dar merdivenlerden çıkarken, ikimizin bavullarını da taşıyordum. Flora arkamdan kıkırdadı. ''Yardım etmemi ister misin?''
"Beni küçük görme, güzelim."
Arkamdan fısıldadı. "Bazen benimle istikrarlı bir şekilde 70'ler de gibi konuşmana hayran kalıyorum."
Güldüm. Merdivenlerin sonuna geldiğimizde, Flora hızlandı ve önüme geçti. Odanın kapısını yavaşça açtı ve içeri ayakkabısı ile girdi. Odanın içine girdim ve valizleri kapının yanına koyup, ayağım ile kapıyı kapattım. Gözlerimi odada gezdirdim. Tam üç pencere vardı. Hepsinin arkasında oaslanmış demirler vardı. İki kişilik yatak odanın bir ucunda duruyordu. Yatak odasını kapatan iki kanatlı bir kapı vardı. Odanın diğer ucunda su ısıtıcı gibi şeyler vardı. Küçük bir televizyona, yatağın karşısında duruyordu ve odamın geri kalanı İsyanya'ya özel gibiydi. Çiçekler, takılar ve renkli çarşaflar.
Flora mutlu görünüyordu. Bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi odada tam bir pozitif enerji vardı. Flora, üç pencereyi de kapatıp, perdeleri çekti. Odanın ışığını açtım ve derin bir nefes aldım.
Dağınık sarı saçları ve krem rengi saten, önleri ipli olan gömleği ile tam karşımda duruyordu. Flora pek kısa şeyler giymezdi. Şortu bile kısa değildi. Yere eğildi ve converselerini çıkarmaya başladı.
"Sence diğer seralarda, çiçeği bulabilir miyiz?"
Flora omuz silkti. "Elbette. Benim inancım tam senin neden değil?"
Gülümsedim. "Şimdi kim 70'ler de gibi konuşuyor?"
Kıkırdadı. O yatağa doğru yürürken, ayağımdaki ayakkabılardan kurtuldum. Kafamın üzerinde olan gözlüğü kapının yanında duran sehpaya bıraktım. Odanın en ucunda olan banyoya doğru yürüdüm. Kapıyı arkamdan kapattım. Soğuk bir suyu hak ediyordum.Güneşin anlında, o kadar çok yürümüştük ki terlemiştim.Üzerimdeki tişörtü tek bir hamlede çıkarttım. Tişörtü yere atarken, kapı arkasında havlu olmadığını gördüm. Henüz pantolonumu çıkartmadığım için şanslıydım. Kapıyı açtım.
"Flo-"
Ve o an kelimeler ağzımdan tıkandı. O karanlıktı. Yatağın olduğu kısımda hafif bir ışık geliyordu fakat görüntü net değildi. Nefeslerimi kontrol ederken, odanın diğer tarafında olan Flora'ya seslendim.
"Havlular orada mı Flora?"
Cevap geldi. "Sessiz ol meditasyon yapmaya çalışıyorum. Ayrıca evet, havlular burada."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.S: Flora
Fanfiction"Saçlarına neden çiçek takıyorsun?" Ona doğru döndüm. "Mezarıma koyacakları çoğu çiçekleri daha yakından görmek için."