Ashton
Çaresizlikten ağladım.
Umutlarım tükendiği için ağladım.Flora tırnaklarını sertçe, çıplak bacaklarına geçirip duruyordu. O güzel beyaz tenini kızartıyor, kabartıyor ve canının acımasını sağlıyordu. Vücudunun, deliler gibi bağımlı olduğu şeyi istediğini biliyordu. Kafasını sürekli sağa sola sertçe vuruyordu. Ayaklarını sertçe oturduğu yerden, yere vuruyordu.
Nefes almak ve Flora'ya bakmamak için araba camını açtım. Ağaçlara baktım ve yanımda adranelinden her yeri ıslanmış olan Flora'ya bir şeyler anlatmaya çalıştım.
"Ağaçlara bak Flora, Avustralya seni özlemiş olmalı."
Ben daha çok özledim. Flora ne yaptığının farkında olmadan ellerini sürekli kapıya sertçe vuruyordu. Uçakta, hareket etmemesi için ellerini sıkıca tuttum. Sürekli uyuması için dualar ettim.
Onu özlüyordum. Yanımda ağlamasını, acı çekmesini istemiyordum. Bana baktığı günleri geri istiyordum. Saçlarından, habersiz aldığım çiçekleri geri istiyordum. Ona baktığım zaman içime işleyen şiirleri geri istiyordum.
Ona yeniden alıntı yapmak istiyordum. Bana dünyanın en iyi insanı gibi bakmasını istiyordum. Sürekli hayatı farklı yorumlayan o kızı geri istiyordum. Onu günahları ile istiyordum.
Ve ben sadece onun acı çekişini izledim. Bağladığım emniyet kemeri benim intihar ipim gibi sıkıydı. Ellerini yüzüne koydu ve arabanın içinde çığlık atmaya başladı.
Direksiyonun başında dikleşmeye çalışırken, aptalca yolu izliyordum. Radyodaki, Rachel Rabin'in sesi azalıyordu. Aynamın altında olan kokulu çam ağacı, hüzün kokuyordu. Saçlarımı okşayan rüzgara karşı döndüm ve Flora'ya bakmamak için direttim.
"Flora, sana dondurma almamı ister misin?"
Birden ağlamaya başladım. Flora, arabanın koltuklarına vururken ve bedenini sürekli kendi koltuğuna daha sert bir şekilde fırlatırken ağladım. Canım acıyordu. Hızlıca cebimden telefonu çıkarttım.
Ağlarken, konuşmaya çalıştım. Flora, çığlık atmayı kesti ve bacaklarını yukarı kaldırıp ağlamaya başladı.
"Alo, Andy hastahaneye geliyoruz."
"Tamam, herkes sizi bekliyor."
Cassandra, Calum ve ailesi sadece Flora için en iyisini istiyordu. Onun düzelmesini istiyorduk. Ya düzelecekti ya da sürekli bize bakarak ölecekti. Belki de zamanla uyuşacaktı. Telefonu kapattım ve vitesi değiştirdim.
Gaza bastım. Hıçkırıklarımı içine çekerek, ona dokunmaya çalıştım. Benim elimi itip duruyordu.
"Ashton!"
Diye bağırdı ve kendini koltuğa bırakırken ağladı. Bu gerçek bir ağlayıştı. Bağımlı olduğu şeye yenik düştüğünden değildi. Flora'nın bedeni çürüyordu, hissediyordum.
Ona gözlerimden yaşlar süzülürken baktım. Bir insan, değer verdiği ağlıyor diye canı acır mıydı? Benim acıyordu.
"Ben sevmekten yoruldum."
Onun çelimsiz bacaklarını yukarı çıkartışını izledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.S: Flora
Fanfiction"Saçlarına neden çiçek takıyorsun?" Ona doğru döndüm. "Mezarıma koyacakları çoğu çiçekleri daha yakından görmek için."