Kafamın içinde her şey mükemmeldi.
Yavaş şarkılar, iyi insanlar, bedava mutluluk, barış ve doğa. Gözlerimi belki daha sımsıkı kapatırsam içimde ki derinliğe düşmeme çok az kalır?
Greace parmaklarını şıklattığında hızlıca gözlerimi açtım. "Flora, gerçek hayata döner misin?"
Gülümsedim. "Burası o kadar da eğlenceli değil."
"Havva ve Adem'in fikriydi."
Gülerek kitabımı önüme çektim. Derslerden ya da şöyle demeliyim kaçabildiğim her zaman diliminde meditasyon yapmayı seviyordum. Bu bana iyi hissettiriyordu. Salatımı yerken Greace hamburgerinden bir parça uzattı.
Yüzümü ekşittim. "Vejeteryan olduğumu biliyorsun Greace!"
Gözlerini devirdi. "İşte bende bu yüzden zorluyorum ya. Hamburger yemediğin bir zamanda bu salakça şeye karar vermiş olmalısın."
Kitabıma geri döndüm. "Şu iğrenç şeyi çeker misin lütfen? Gerçekten midemi bulandırıyor."
Gözlerini devirerek zevkle yemeye devam etti. Ona karşı yüzümü buruşturdum. Kitabımın üzerine küçük notlar aldım. Greace dudağının yanında kalmış hardal ile konuştu.
''Okul çıkışı şu saçma kulübe mi gideceksin?''
Kitabı sertçe kapattım. ''Öncelikle o saçma bir kulüp değil. İnsanların konuşmak için her zaman birine ihtiyaç duyduğunu biliyorum ikincisi, ve evet gideceğim.''
Kitapları kumaştan yaptığım çantamın içine sıkıştırdım. Bunu gören Greace hızlıca konuştu. ''Ah Flora yapma ama!''
''Hayır Greace sürekli beni sözlü olarak rencide etmenden sıkıldım.''
Peçetesini alarak ağzını sildi. Bacaklarını masadan çıkartıp benim yanıma doğru yürüdü. ''Sadece alışamadım henüz.''
Kaşlarımı çatarak anlamsızlıkta dünya rekoru kıran cümlesini anlamaya çalıştım. ''Ne?''
''Bak sadece, bu kadar...'' ellerini bana doğru uzattı. ''Farklı olman garip.''
''Ben farklı değilim Greace.''
''Öylesin Flora. Kimse senin gibi giyinmiyor. Kimse senin gibi her şeye bu kadar saygılı ve duyarlı değil. Ve sen,'' Ellerini kafasına koydu. ''Tanrı aşkına daha 15 yaşında ponpon kız seçmeleri yerine saçma 'Eş cinseliler' ile ilgili bir tiyatroya katıldın.''
Dediği söz üzerine durdum. ''Ailemin eş cinsel olduğunu biliyorsun Greace.''
Yanlış bir şey söylediğini anlamış gibi geri çekildi. ''Ah, tam-''
''Bence bu konuyu kapatalım. Yoksa ikimizde birbirimizin kalbini kıracağız.''
Gözlerini devirdi. Bu hareketine karşılık biraz kalbim kırılmıştı. Herkesin yaptığı şeyleri yapma gibi bir zorunluluğum mu vardı? Çantamı sırtıma taktım. Üzerimde ki bol şortu belimde tutmak için taktığım kemeri düzeltim. Greace ile liseden beri arkadaşız ama bu davranışları beni rahatsız ediyordu. Belki sevgilisi Mark'tan ayrıldığı için böyle davranıyordu ama bunu yansıtmasını istemiyordum. Zaten balo yüzünden bütün negatif enerjisini benimle paylaşıyordu! Taba rengi botlarımı zemine vurarak giderken zil sesi ilk defa beni mutlu etti. Yeşil saten yarasa kollu tişörtümü düzelterek biyoloji dersi için sınıfa girdim. Üçüncü sıralardan birine oturduktan sonra çantamı yere koydum. Örgülü saçlarımı geriye attım. Kitabımı açarak öğretmenin girmesini bekledim.
Öğretmenimiz Bayan Mcflour içeri kırmızı elbisesi ile girdiğinde renk beni oldukça rahatsız etti. Sınıf içinde ki ses oldukça sinir bozucuydu. Bu yüzden gözlerimi cama çevirdim. Baharın gelişini seviyordum. Renk renk çiçekler ve insanların mutlu yüzleri vardı. Bayan Mcflour söze başlayacakken içeri Ashton Irwin girdi. Birden sınıf içinde ki uğultu kesildi. Bu çocuk hakkında oldukça fazla söylenti vardı açıkçası onun için söylenenler pek iyi değil. Hatta ürkütücü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.S: Flora
Fanfiction"Saçlarına neden çiçek takıyorsun?" Ona doğru döndüm. "Mezarıma koyacakları çoğu çiçekleri daha yakından görmek için."