Elimi yavaşça masaya koydum. "Evet, Cassandra bizimle paylaşmak istediğin nedir?"
Cassandra derin bir nefes aldı. Saçlarını kulakların arkasına sıkıştırdıktan sonra o büyüleyici mavi gözlerini bana doğru dikti. "Evet, pekala 15 yaşında iken üst sınıflardan Toby Flicker vardı. Bilirsiniz bir üst sınıf ile konuşmak çok havalı bir olaydı."
Dudağını ısırdı. Gözlerinş benden çekerek masaya doğru eğdi. İlk defa konuşmaktan çekinmişti. "Benden göğüslerimin resmini istedi. Eğer yollarsam onunla takılabileceğimi söyledi. Bende yolladım."
Omuz silkti. Sanki bütün anılarını hatırlamış gibi hüzünle yukarı doğru baktı. "Fotoğrafım okulda dolandı. Toby'nin kız hayran grubu benim hakkımda tuvalet duvarlarına berbat şeyler yazdı." Dudağını ısırdı ve nefes aldı.
Ashton düşünceli bir şekilde gözlerini dışarıya dikti. "İşte insanlar hep böyleydi. Onlara güveniriz ve bize kötülük yaparlar."
Kaşlarımı çattım. "Peki sonra ne oldu?"
"Bütün ders aralarında tuvalete giderek ağlıyordum. İnsanların benim hakkımda yazdığı iğrenç ve yanak kızartan sözleri canımı acıtıyordu. Sonra hıçkırıklarım sessizleşti ve kulaklarım açıldı. Topladığım bütün sıralar tuvaletten çıktı. Daha sonra isimsiz bir blog açtım. Birden herkesin dikkatini çektim. Bunu önlemek için karşıma çıktıklarında, bildiğim tek bir sırlarının olmadığını anlayarak sustular. Daha sonra birden benimle çalışmak için insanlar yanıma akın etti. Bulunduğum krallık o kadar da kolay inşa edilmedi."
Ashton güldü. "Buna övünecek misin yani?"
Cassandra dudaklarını yalayarak ona baktı. "Sen pislik torbalarını dövüyorsun, bende onların ego veya özgüvenlerini bir yazımla ortadan kaldırıyorum. Biz sadece çok konuşanları sustururuz Ashton."
Cassandra'ya baktım. Gerçekten tanıdığım en güçlü kadınlardan biri olabilirdi. Onun hiçbir erkeğin yıkamayacağı duvarları vardı. Bana baktı. Bunları anlatırken sanki geçmişini unutmuştu. Ashton elleribi göğüsünde birleştirdi ve uzun saçlarını hafifçe arkaya attı.
"Evet Ashton sıra sende. Neden böylesin?"
Dudağını büzdü. "Belli bir nedeni yok, hobim."
Cassandra güldü. "Bununla övünecek misin yani?"
Ashton Cassandra'ya baktı. "İnsanların senden korkup, yollarını değiştirmesi güzel ya da sözleri ağzına tıkmak."
Cassandra kafasını salladı. "Evet hak veriyorum en mükemmel his."
Onlara baktım. "Bu sadece insanları küçümsemekten başka bir şey değil. Ve biz bunu düzeltmek için buradayız."
"Belki bazılarımız düzelmek istemiyordur."
Onun gözlerinin içine baktım. "Ya da yalnız olduğunun gerçeğini saklamaya çalışıyordur."
Ashton söze atılmak için giriştiğinde zil çaldı. Dudaklarını yaladı. "Şanslısın, Flora."
"Tam tersi olacaktı sanırım."
Güldü. Benim yanıma doğru geldiğinde yanımda duran çiçekli defterime baktı. Yüz hatlarının değişmesinden diyeceklerinin de değiştiğinş anladım. "Her şeyde çiçek kullanmak zorunda mısın?"
"Her şeyde şiddet kullanmak zorunda mısın?"
Bana sertçe baktı. Düşünüyordu. Ellerini ceplerine sıkıştırdı ve sessizce sınıfı tek etti. Derin nefes alarak masanın üzerinde olan eşyalarımı topladım. Çiçekli günlüğümü çantama sıkıştırırken. Cassandra yavaşça bana yaklaştı. "Peki ya sen Flora?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.S: Flora
Fanfiction"Saçlarına neden çiçek takıyorsun?" Ona doğru döndüm. "Mezarıma koyacakları çoğu çiçekleri daha yakından görmek için."