Hız Treni.

578 15 4
                                    

(Önceki bölümdeki o gülünen hıçkırıkları ben size gösteririm :D

Multimedia Aiden :)

lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin, eleştiriye açığım :) )

Su kaydırağı, korku tüneli, ormanda bi gezi, devasa bi dönme dolap vs. Yani kısaca bulduğum her şeye binmiştim.

"Lily! Sana intihar edicem demedim ki! Sadece şu hız trenine binicem. Lütfeeeen!" Yavru köpek bakışımı atıyordum bir yandan da. Annem mi arkadaşım mı belli değildi. "Blair! Alice! Bi yardım etseniz diyorum!" Alice "Ya kanka tamam da... Başka bi gün inersin, bugün olmaz bak panik atağın var, bugün olan bu kadar şeyden sonra... Hem ıslaksın." dedi. Gözlerimi devirdim. Bişi olmazdı. Panik atak değildi ayrıca o. Öyle denince kulağa çok kötü geliyor. Gereksiz bişiydi, hem hemencecik geçiyor. Blair de "Stresini atacaksa bin ama önce sakinleş." dedi.

İşte benim kızım!

Lily "Sen bilirsin. Ben binmem." diye pes ettikten sonra Alice ve Blair'i alıp hız treni sırasına girdik. Alice "Ben tek binemem yalnız." dedi. Hemen "Ben tek binerim! Blair, onunla bin." dedim neşeyle. Bana tuhaf tuhaf baktılar.

Haksız sayılmazlardı. Ben hız trenlerinden, yüksekten ve düşmekten korkardım. Şu ana dek bi kere bile binememiştim. Şimdiki bu hevesimi anlayamıyorlardı. Bende anlayamıyordum gerçi ama deli cesareti diyebiliriz.

Alice ve Blair beraber sıraya geçince bende kumral mavi gözlü bi çocukla yan yana geçtim. Şansımın bu kadar çabuk dönmesi beklenemezdi. Bana her ne kadar Jack'i hatırlatsa da gözleri farklıydı. Mavi mavidir diyebilirsiniz ama fazlasıyla uzun süren bir ilişkinin sonunda mavi gözün her tonunu ve ne anlama geldiğini öğrenmiştim. Yada öyle zannetmiştim. Jack'in gözleriyle bu çocuğunkiler yan yana bile getirilemezdi.

Mutlulukla elimi uzattım ve "Merhaba. Ben Catherine ama kısaca Cath derler." dedim. Aynı şekilde mutlulukla karşılık verip "Bende Aiden. Tanıştığımıza memnun oldum Cath." dedi gülümseyerek. "Bende." diye mırıldandım ama konuma burada bitmiş gibi gözüküyordu. Blair kulağıma eğilip "Şanslı pislik. Böyle olmaya devam." dedi.

Kötü kız? Hayır, sadece en yakın arkadaşım ve eğlenmeyi biliyor.

Ve sonunda sıra bize gelmişti. Sonunda!

Sürpriz bi şekilde 5 saniye içerisinde gözlerimi sımsıkı yummuş ve kendi kendime "Asla binmemeliydim." diye mırıldanıyordum. Ve ilk düşüşte -ki sonradan acı bir şekilde öğrendiğime göre bu sadece çerezmiş- hemen Aiden'ın koluna yapışmış "İndirin beni!" diye bağırmıştım. "Sakin ol, bir şey olmayacak." dediğinde ikinci düşüşteydik.

Nası bişi olmayacak afedersiniz? Kalp krizi geçirmek üzereydim! Resmen düşüyorduk! Koluna iyice yapışıp gözlerimi daha sıkı yumdum. Bana sonsuzluk gibi gelen bi süre sonunda bitmişti.

Kilitler kalkar kalmaz Aiden çabucak çıktı ve bana da elini uzattı. Uzattığı elini tuttum ama nefes alamıyordum. Tanrım! şimdi olmaz! Lütfen! "Neyin var?" diye sordu. Cevap verecek halde değildim. Blair hızlıca Aiden'ın kulağına bişiler söyledi.

***

"Aman Tanrım." diye fısıldadım ve yeni tanıştığım kızı kucağıma aldım. Bu kızda panik atak vardı ve bu kadar kalabalık bir yerde sakin olamayacağını biliyordum. Bunun söylenmesine gerek yoktu. Kumral kız söylemişti ama yine de. Sarışın olan da koşarak uzaklaşmıştı. Sanırım birini çağırması gerekiyordu.

Burayı avcumun içi gibi biliyordum. O yüzden sakin bi yer bulmakta zorlanmadım. Kim olursa olsun gözlerimin önünde nöbet geçirmesine kayıtsız kalamazdım, bu kız elimi morartıp bana "Jack" diye seslenmiş bile olsa.

Catherine'i bi duvara yasladım ve sakin olmasını söyledim. Bildiğim kadarıyla bu psikolojik bir şeydi, yani sakin olursa sorun olmayacaktı ama sakin olamıyordu. Esmer başka bi kız gelip "Ah lanet olsun. Ben uyarmıştım." dedi ve hemen yanına oturup ona bişiler anlattı. Ne anlattığını bilmiyordum ama işe yaramıştı. Sakinleşmişti. Uzun sürmüştü ama iyi olduğundan emin olmak istiyordum.

Ta ki kusana kadar. Tanrım! Bu kızın neyi vardı?! Niye normal biri olamıyordu ki? Kusmak? Panik atak tamam ama sonra kusmak? Neyse ki arkadaşları hazırlıklıydı. Kız hiçbiryeri batırmadan lavaboya gitti. Bende peşlerinden gelmiştim. Normal bi kız olmayabilirdi ama iyi olduğundan emin olmalıydım.

Yaklaşık 15 dakika içinde tuvaletten çıktıktan sonra yanıma geldi ve "Teşekkür ederim." diyerek sarıldı. Biraz önce kusmuş birine göre gayet güzel kokuyordu. Çikolata ve hmm... Tarçın mıydı bu? Bayılmıştım.

Ne düşünüyordum ben böyle?

Mantıklı olalım, karşımdaki bi kız. Yani güzel koktuğu için onun hakkında iyi düşünmem mantıklıydı. Yani erkek olmasından iyidir. Acaba erkekte nasıl dururdu?

Tamam. Saçmalamıştım. Bende ona sarıldıktan sonra beni bıraktı ve utangaç bi tavırla başını yere eğdi. "Ne oldu?" dedim şaşırarak. "Sanırım haftasonunu mahvettim. Özür dilerim." dedi üzgün bir sesle. Hadi ama. Bana bi zararı dokunmamıştı ki. Hatta yardım edebildiğim için mutlu bile olmuştum. Sadece biraz normal değildi ama bu o kadar sorun değildi. Hem içimden bi ses buraya gelmeden önce de pek hoş bi haftasonu geçirmediğini söylüyordu.

Gülümsedim ve "Boşversene. Hadi gel seni sinemaya götüreyim. Burası sana pek iyi gelmedi." dedim ve onu oradan çıkardım. Bu pek benim tarzım değildi, ama ikimizin de daha sakin bi güne ihtiyacı vardı. Hem bu kızdan hoşlanmıştım. Başıma bela açacağından emin olsam da, hoşlanmıştım.

(Aiden hakkındaki düşüncelerinizi alabilirim :D )

Bela.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin