Karar.

112 3 4
                                    

Üzgünüm, üzgünüm, çok üzgünüm. Gerçekten, bana istediğinizi diyebilirsiniz, biliyorum, acayip boşladım. Ama bu sene bunu bitiricem ve şey, bir iki bölüm silip ufak değişiklikler yaptım, yani baştan okumanızı tavsiye ederim. Tabii hala okuyan varsa .s

***

"Ben... Ben çıksam iyi olur. Yani, şey, dışarı. Gideyim ben." dedim ve kapıdan çıktım. Daha sanki olaylar beynime oturmamıştı. Hep beraber beklediğimiz odaya gittim. Alice "Jack'in yanına gittiğini zannediyordum?" diye sordu. "Gittim." dedim. "Yalnız değildi. Sonra gideceğim."

Finn kaşlarını çatıp "Kim vardı ki? Herkes burada." dedi. "Elisa ve sarışın bir kız."

"Elisa kim?" diye sordu biri.

"Aiden'ı beraber gördüğümüz esmer kız. Sarışın olan da Jack'in şu önceden yattığı kız."

Sessizlik. "Yanılıyor olmayasın?" diye sordu Brandon.

Yanılıyor muydum? Belki de sonunda aklımı kaçırıyordum? Son zamanlarda olan onca şey... Belki de zannettiğim kadar güçlü değildim. Belki de bana fazlaydı.

Koşmaya ihtiyacım vardı, bir şekilde uzaklaşmaya. Biliyordum, kaçmak zayıflıktı. Ama kaçmalıydım. Annemden, babamdan, Aiden'dan, Jack'ten, herkesten uzaklaşmalıydım. Belki Brandon beni bu sefer bulamazdı. Belki sonsuza dek kaybolabilir, ya da yeni bir yerde yeni bir hayata başlayabilirdim. Belki dünyanın öbür ucunda, bir karavanla ve kütüphanede bir çalışan olarak yaşayabilirdim. Kimse başımdan geçenleri bilmezdi. İngiltere'ye gider, orada yaşardım. Küçük bir kitapçıda çalışır, boş vakitlerimde kitap okurdum. Bütün hayallerimi, yaşadıklarımı geride bırakabilirdim.

Yepyeni biri olurdum.

Ama odada bana endişeyle bakan yüzlere, Lily'ye, Blair'e, Alice'e, Seth'e, Brandon'a, Finn'e bakarken kaçamayacağımı anladım. Uzaklaşmama izin verebilirlerdi, ama kaçmama asla. Ben onları bıraksam, onlar beni bırakmazdı. Jack'in, Aiden'ın ne kadar pislik olduğu önemli değildi, onlar hep yanımda olmuştu.

Güvendiğim insanlara baktım. Her birinin gözlerine teker teker baktım. Bir insanın hayatında az bile olsa güvendiği insanların küçücük bir odaya doluşabilmesi acı vericiydi. Sahip olduğum her şey onlardı artık, ailem onlardı.

Ben onlarsız yaşayamazdım. Ama onlar bensiz yaşayabilirdi. Benden başka güvendikleri insanlar vardı, aileleri, başka arkadaşları, kardeşleri...

Ben olmadan yaşayabilirlerdi.

Ben olmadan yaşayabilirlerdi.

Bu cümleyi kafamda evirip çevirdim. Ben olmadan yaşayabilirlerdi.

Öylese ben hala burada ne halt yiyordum? Zahmetten başka hiçbir şey getirmemişken benim hala burada ne işim vardı?

Hayatlarını zehir ediyordum. Ben olmasaydım şu an nerede olabileceklerini düşündüm. Gecenin bir yarısıydı, bahar gecesi. Erkekler bir grupta çalıyor ve kızlar da onlarla vakit geçiriyor, şarkılarına eşlik ediyor olabilirlerdi.

Ama benim yüzümden hayatları, gençlikleri harcanıyordu. Kendimkini harcadığım yetmezmiş gibi, onları da yaşamlarından alıkoyuyordum.

Ben olmasam, bir hayatları olurdu.

Ben olmamalıydım.

Ben olmadan yaşayabilirlerdi. Ben olmadan yaşamalılardı.

Sonunda bütün bu karmaşanın cevabını bulmuştum. Kararımı vermiştim. Her şeye tek bir çözümüm vardı artık.

Bunu sevmeyebilirlerdi, ama gerekliydi. Onlara ve kendime yardım etmeye çalışıyordum.

Bela.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin