Karman Çorman.

368 16 4
                                    

(Kısa bir bölüm oldu, ama her şey karman çorman şu an. Duygularımı hikayeye yansıtıyo olabilirim, kusura bakmayın. Bu arada o esmer kız geçen gün sahilde onun yanında gördüğüm çok samimi olduğu, konuştuğu, güldüğü kız.

Yorum ve oylarınızı bekliyorum :) )

"E-efendim?" Korkuyla cevap verdim. Son sözleri aklımdan çıkmıyordu.

"Hepsini ödeyeceksiniz."

"Müsait misin diye sordum kızım. İşin varsa sonra konuşabiliriz." Hayır baba, bana dediklerinden ve o dediklerinle yaşadığım yıllardan sonra sonsuza dek işim var, konuşamayız. "Acil bir şey ise aslında biraz vaktim var... Kısa mı?"

"Hayır, uzun biraz. İşini bitir sen ondan sonra hallederiz."

"Tamam." dedim kısık bir ses tonuyla ve telefonu kapadım. Bunu bana yapamazdı. Hayatım mahvettikten sonra gelip hiçbir şey yokmuş gibi davranamazdı. Onsuz nasıl yaşayacağımı öğrenmiştim ben.

"Cath."

"Ah, Finn. Bir şey mi oldu?" dedim dalgın bir şekilde. "Beni sen çağırdın." dedi bana tuhaf bir şey görmüş gibi bakarak. Ben mi çağırmıştım? Ne zaman? "Eee... Şey, ne diyeceğimi unutmuş olmalıyım." dedim yine aynı şekilde. "Hey, Cath, iyi misin?" Şimdi niye böyle bişi sormuştu ki? Farklı mı gözüküyordum?

"Evevt, evet, tabii ki iyiyim, neden böyle bir şey sorma gereği duydun ki? Hiç olmadığım kadar iyiyim ben. Hem ne diyeceğimi unuttum, sonra görüşürüz tamam mı?" dedim ve hızla arkamı dönüp yürümeye başladım.

Kolumdan tutup kendine çevirdi ve "İyi değil gibisin. Ne olduğunu anlatmak ister misin?" dedi anlayışlı bir tonda. İyiydim işte, neden zorluyordu ki?! "Bırak kolumu! İyiyim işte ben, gidip Blair'le yiyişsene sen!" dedim anlık bir öfkeyle. Neye uğradığını şaşırmış bir şekilde "Tamam. Anladım. İyisin. Gidiyorum." dedi. Tanrım, şimdi neden ona böyle davranmıştım ki? Arkasından seslenmek istedim ama tekrar telefonumun çalmasıyla açtığım ağzımı kapadım ve telefona baktım. "Ne var Blair?" dedim sert bir ses tonuyla. Niye herkese bu kadar kötü davranıyordum bilmiyorum, son bir kaç saatte bütün dünyam alt üst olmuştu. "İki kötü haberim var." Haha. Çok komiksin. Hayatımda alabileceğim en kötü haberleri aldım zaten. "Söyle." dedim umursamaz bir tavırla. "Jack trafik kazası geçirmiş. Yoğun bakımda." dedi.

Ne?! Elimden gelen en duygusuz ve düz sesle "Diğeri ne?" dedim.

"Yanlış anlamayacaksan söyleyeceğim. Lütfen hemen yargılama. Sadece gördüğümüzü söyleyeceğiz. Belki başka bir şeydir-" derken sözünü kestim ve "SÖYLE ŞU LANET ŞEYİ!" diye bağırdım. Kısık bir sesle "Aiden'ı esmer bir kızla el ele gördük. Bir kafede. Ama yanlış anlama, belki de-"

Telefonu suratına kapadım. Bünyem daha fazlasını kaldırmazdı. Telefonun sim kartını çıkarıp kırdıktan ve yere attıktan sonra ne yapacağımı düşünmeye başladım. Bir şeyler içebilirdim. Sarhoş olup birileriyle yatabilirdim. Kendimi suda boğabilirdim. Ayaküstü kısa bir tatile çıkabilirdim. Güvendiğim 3 erkeği de öldürebilirdim. Kendimi bi odaya kapatıp aç bırakabilirdim. Olduğum yerde oturup karşımdaki ağaca hayat hikayemi anlatabilirdim. Kızlarla alışverişe çıkabilirdim. Yazabilirdim... vs. işte.

İlkini yapacaktım. Başıboş bir şekilde bilmediğim sokakta dolanıp bulduğum ilk taksi durdurdum ve en yakın bara götürmesini söyledim. Birkaç gün kimseyi arayıp sormayacağımdan emindim.

Bela.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin