Bela.

6.6K 41 4
                                    

(Eee öncelikle merhaba. Şu ana kadar çok hikaye okudum ama 1) buraya ilk defa yazıyorum, 2) bu işler nası yürüyo açıkçası bilmiyorum pek. o yüzden hatalarım olursa bağışlayın lütfen :)

Bu bi bölüm değil, o yüzden önce bi ön bilgi vermek istiyorum. Şimdi ben yazıyorum ama karakterler bana ait değil, kişilik eleştirmelerinizi söyleyeceğim kişilere yapabilirsiniz :D Ve tabii ki eğer biri bi karakter olarak yer almak isterse, hep boş yerlerim olur.

Bide uyarayım; yazmaya aşık bir bireyim. Hayatta vazgeçilmezlerimden, müzik dinlemekten sıkıldığım ama yazmaktan sıkılmadığım zamanlar olmuştur. Ama çabucak hevesim kırılır. Çok fazla hatam olduğunu biliyorum, sizden tek ricam bunları beni kırmadan söylemeniz çünkü bu yüzden ağladığımı bilirim ben. İnsanlar eleştirdiğinden, yanlışlarımı söylediğinden değil, bunları söylerken kalbimi kırmamaya dikkat etmediklerinden.

Neyse bu biraz özel hayat.

Elimden geldiğince düzgün cümlelerle, elimden geldiğince uzun bir hikaye yazmayı planlıyorum. Ve şimdiden okuyan, oy veren ve özellikle yorum yapan herkese teşekkürler.

Tabi özel teşekkürler olarak bi saattir yazmam için başımın etini yiyen İclal Yanaşık ve Özlem Irem'e(Wolfs or big cats? diye bi hikayesi var tavsiye ederim) (çok resmi mi oldu ya?? sdfghjklş :D ) çooook minnettar olduğumu söylemeliyim. Bide bu siteye bağlanmama yardımcı olan Büşra Küçük ablama. Gerçi o bunu büyük ihtimalle görmeyecek ama ben yine de söyleyeyim dedim.)

"Hey!" Tanıdık gelen sesle şaşkınlıkla arkamı döndüm.

"Finn?"

"Şey, evet. 2 dakikan var mı diye soracaktım."

Şüpheyle ona baksam da başımla onayladım. "Eee... O zaman şuradaki kafeye geçelim." Yine başımla onaylayıp gösterdiği yere doğru ilerledim.

Garsonu çağırıp kendisi için bir vanilyalı, benim içinse bir çikolatalı milkshake istedi. Milkshake'lerimizi beklerken arkama yaslandım ve soran gözlerle ona baktım. Bu güzel haftasonu tatilinden ilham perim için doğa gezisi yapacağıma oturmuş bu salağın konuşmasını bekliyordum. Konuşmuyordu bile. Bana bi hafta sonu borcu vardı.

Boğazını temizleyip lafa girdi "E... Geçen gün gördüğün şey hakkında..."

Beni bunun için mi çağırmıştı?! Ah, Tanrım! Seni öldüreceğim! Yine de sesimi kontrol altına alarak "Evet?" dedim.

"Biz aslında şey yapmıyorduk..." Ne? Yiyişmiyorduk mu diyecekti? Gözlerime mi inanayım sana mı! Yine de aklımdan geçen hiçbir şeyi söylememiştim. Yine aynı sakin sesimle "Ne yapıyordunuz?" diye sordum sadece. "Şey..." Söylemeyecek miydi? Ne yani beni oyalamak için mi bi saattir bu kafede tutuyordu? En sonunda dayanamayıp sinirle ayağa fırladım ve "Bak! Seni en yakın arkadaımla yiyişirken bastım! BAS-TIM! Bu ne demek biliyor musun sen? Bama bi açıklama borçlusun! Derhal! Iıı, şey, eee'ler değil!" Sesimiz biraz daha yumuşatıp devam ettim, "Özel hayatınız beni ilgilendirmez. Ama bana söylemeliydin. Senden bunu saklamanı beklemezdim. Ondan da."

Bütün kafenin bakışları altında dışarı çıktım. Arkamdan seslenip seslenmemesi umrumda değildi. Kendimi bildim bileli yanımda olan Finn'e, kardeşim dedğim Finn'e güvenim feci kırılmıştı. Nasıl düzeltirdi bilmiyorum ama bu onun sorunuydu.

Blair'e yeir mesaj atıp gelmesini beklerken aklımdaki tek düşünce aslında Blair'e kızamadığımdan Finn'e patlıyor oluşumdu. Ama Blair gelir gelmez aklımdaki bütün düşünceli su gibi berrak sesiyle söylediği tek bir cümleyle dağıtmıştı. "Jack gelmiş."

Şimdi başıma belayı almıştım işte.

Bela.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin