(Eee biliyorum bu çok saçma ama kimse okumuyo. Yani kimse moral vermiyo. Ve ben gittike daha az yazmak istiyorum. Neyse. Bu biraz farklı bi bölüm olacak. Jack'i daha iyi tanımanız için.)
Her neyse. Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
O piç nasıl elimden kaçıp kurtulabilmişti? Adım üzerine yemin ederim, onu bulduğunda doğduğuna pişman edecektim!
Duvara bi yumruk savurdum. Feci halde kanadığını biliyordum ama kanamasa bir işe yaramazdı.
Kızıl saçlı kız yatak odasında üzerinde sadece bi gömlekle çıkıp yanıma geldi. "Bekle de eline bir bakayım. Mahvedeceksin kendini." Soğuk ve ters bi tavırla "Hala ne yapıyorsun sen burada? İşin bitti, defol!" dedim. Adını bile hatırlamıyordum, ve şu an Catherine'den başka herhangi bir kızı yanımda istemiyordum. Salak kız! Hepsi onun suçuydu!
Duvara bi yumruk daha savurdum.
Hadi ama! Tabii ki her şey onun suçuydu! O çocukla ne işi vardı? Biz birbirimize söz vermiştik!
Bir yumruk daha. Elim mahvolmuştu. Kızıl saçlı kız "Gel buraya. Kendine o sürtük için zarar vermene gerek yok." demişti yumuşakça.
"Sürtük? Sensin lan o sürtük! Bir daha onun hakkında kötü bir şey dersen seni doğduğuına pişman ederim! Siktir git evimden!" diye bağırdım. Korkmuştu, amaç da buydu zaten. Defolup gitmişti evimden. Bir daha onu görürsem ağzını burnunu dağıtacaktım.
Kimdi o çocuk?
Daha da önemlisi, nasıl gözümden kaçmıştı? Buna nasıl izin vermiştim?
Duvara son bir yumruk daha savurup rastgele bi yere oturdum ve başımı ellerimin arasına aldım. Nasıl kontrolümü kaybedip ona zarar verebilmiştim? Yediğim dayağı hak ediyordum. Ona hiçbir şeyin zarar vermesine izin vermeyeceğime dair yemin etmiştim. Bir kere yeminimi bozmuştum zaten ama şimdi? Nasıl bunu yapabilmiştim?
Belki de gerçekten gitmeliydim. Ama onsuz yaşayamıyordum. Denemiştim. Ama olmuyordu. Benim hatam olduğunu biliyordum. Şu an benden nefret etmesinin ve o piçle dolanmasının sebebi bendim. Sadece... O gün o kadar içip o sarışın sürtükle yattığım için kendimden nefret ediyordum. Ve sonra ona yaptıklarımdan dolayı da. Catherine bana söyleyene kadar hatırlamıyordum bile.
Lanet olsun! Hayatımı nasıl bir gecede mahvedebilmiştim?
Neden başkalarıyla hayatıma devam edemiyordum? Neden ona bu kadar bağlıydım, ne zaman bu kadar bağlanmıştım? Nasıl fark edememiştim beni değiştirdiğini, kendisine bağımlı hale getirdiğini?
Başkalarıyla devam edemiyordum çünkü kimse onun gibi kokmuyordu, kimse o değildi. Ona aşık olduğum için ona bu kadar bağlıydım, onu ilk gördüğüm an ona bu kadar bağlanmıştım. Onunla geçen her saniyemde ondan başka bir şey düşünemediğim için fark edememiştim beni değiştirdiğini, kendisine bağımlı hale getidiğini.
En azından kendi sorularıma cevap verebiliyordum. Peki ona nasıl zarar verebilmiştim ikinci defa? Beni terk ettikten sonra onun bilmediği ama onu izlediğim nadir zamanlarda bir kere panik atak geçirdiğini görmüştüm. Nasıl yapabilmiştim bunu bile bile? Panik atağı bemim ona yaptıklarımda sonra ortaya çıkmıştı.
Ayağa kalktım ve yatak odasına gittim. Bir zamanlar beraber uyuduğumuz yatak odasına. Her şeyi onun düzenlemesini istemiştim. Beraber yaşamıyorduk, ama yaşayacaktık. Evinde annesiyle çatışıp sıkıntılı olduğu zamanlarda onu buraya getirirdim, zaten onun dışında hemen her gece onun yatak odasında olurdum, uyurken izlerdim.
Burası bizim gelecekteki evimizdi. Lisede çıkmaya başlamıştık, lisenin ilk yılı. Üniversiteye kabul edildiğinde ona evlenme teklifi edecektim. Beraber yaşayacaktık, ama düğünü üniversiteden sonra yapacaktık. Bilmiyordu, tabii bunların hiçbirini, zaten bu evi de "Taşınıcam. Ama en sık gidip gelen sen olacağın için, evi senin dizayn etmeni istiyorum, sevgilim." diyerek ikna etmiştim dizayn etmesi için. Şaşırsa da kabul etmişti, büyük bi neşeyle yapmıştı hatta. Hakkını vermem gerek, yeteneği vardı.
Sonsuza dek benim olacaktı. Tıpkı ona dediğim gibi.
Şu an bu evde dolaşmak acı veriyordu. Tıpkı onunla ilgili her şeyin acı verdiği gibi. Ama hiçbir şeyin yerini bile değiştirmemiştim, yeni bir şey almamıştım. Bir gün gelecekti, ve her şey aynı olacaktı. Ne yapıp ne edip getirecektim onu. Beni seviyordu, biz birbirimizden başkasını sevemezdik. Öyle söz vermiştik, başka kimseye aşık olmayacaktık.
Yatağa uzanıp telefonumu elime aldım. Onunla ilgili her şey hala hayatımdaydı. Arkadaşlarının telefon numaralı dahil. İlk numarayı aradım.
"Alo?"
"Alice, sakın telefonu kapama. Benim, Jack."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bela.
Storie d'amoreJack'i hala seviyordum. Ama ya Aiden? Peki babamı ne yapacaktım? Hepsini birden halletmek imkansız gibiydi, Çok fazla şey vardı ama yine de her şeyi bilmiyordum. Öğrendiğimde ise dengeler tersine dönmüştü bile.