Aramanın sona erdiğini hatırlatan o sesi duyduktan sonra; parmaklarımın fonksiyonları tamamen durmuş, telefonum kulağımdan ayrılıp yere düşmüştü. Kalbim gibi o da adeta paramparça olmuştu. Gözyaşlarımın, göz kapaklarımın hemen ucunda duruyor olması etrafı buğulu görmeme sebep oluyordu.
Ben az önce ne duymuştum?
Bu kadının amacı neydi?
Bizden ne istiyordu?
Şimdi ne yapacaktım?
Gibi sorular başımın etini yiyordu. Gözyaşlarım hızlı bir şekilde yanaklarıma doğru süzülmeye başladığında başımı yerdeki kırık telefonuma çevirdim.
Bu telefon onun bana hediyesiydi.
Aklıma o anlar geldiğinde yere oturdum ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Telefonun kırık parçalarını elime alıp Natalie ile olan konuşmamızı hatırlamaya çalıştım. O kadın ne cürretle Neymar hakkında "Müstakbel sevgilim." diyebiliyordu? Veya aynı şekilde, onun ailesi için böyle konuşabiliyordu? Bu nasıl bir cesaretti?
Ve Natalie'de bu cesaret olduğu sürece, Neymar'ı elimden kolayca alabilirdi.
Buna izin veremezdim. Neymar benim için hayatın ta kendisiydi. O kadın onu benden çaldığında aslında tam olarak hayatımı çalmış olacaktı. Ve ben bu yüzden ölecektim.
Gözyaşlarım hala yanaklarımda çizdikleri ıslak yol üzerinde ilerliyorlardı. Ağlamamak mümkün değildi. Sevdiğim adam tehlikedeydi ve onu uyaramıyordum bile. Onunla konuşmadığım her saniye, her dakika onu biraz daha benden alıyordu sanki.
Derin derin soluk alıp vermeye çalıştım. Bu benim için ağır bir durumdu. Kendimi iyi hissetmiyordum ve karnımdaki bebeğime de bunu yansıtıyordum. O ancak ben iyi olduğumda iyiydi.
Yerde sürünerek, yavaş da olsa koltuklara ulaşmayı başarmıştım. Uzandım ve alnımı okşadım.
"Stres yok, Sky." dedim ağlayarak. "Stres yok. Neymar seninle. Aranız iyi. Kavga etmediniz. İki hafta sonra gelecek. Mutlu olacaksınız. Stres yok."
Kendimi kandırıyordum. Stres fazlasıyla vardı.
İşte bu yüzden, koltuktan aniden kalkıp sehpanın üzerinde ne varsa hepsini duvara fırlattım. Sesli bir şekilde ağlıyordum. İçimdeki bu kötü duyguyu yok edemiyordum. Çığlık atmayı denemiştim. Dizlerimin üzerine oturup olabildiğince sesli bağırdım.
İşe yaramıyordu.
Ve yaramayacaktı da.Elimi ve yüzümü yıkamanın iyi geleceğini düşündüm. Kendime gelmem gerekiyordu. Evet, kendime gelmeli ve Neymar ile önemli bir konuşma yapmalıydım.
Titreyen ellerim ve güçsüzleşen bacaklarımla merdivenleri çıkmaya başladım. Korkuluklara sıkı sıkı tutunmuştum.
Banyoya girdiğimde kıp kırmızı olan gözlerim ve sararan yüzüme bakındım. İğrenç ve bitkin görünüyordum. Dönmeye başlayan başımı umursamamaya çalışıp yüzümü defalarca yıkadım. Musluğu kapadıktan sonra bir kaç saniye öylece kalmıştım. Etrafımdaki her şey inanılmaz bir hızla dönüyordu sanki.
Havluyu alıp yüzümü kuruladım fakat yerine dahi asamamıştım. Eğildim ve yerdeki havluyu aldım. Fakat...
Bu da neydi?
"Kan!"
Çıplak bacaklarımdan aşağıya doğru süzülen kırmızı sıvı beni inanılmaz bir paniğe sokmuştu. Bebeğime bir şey mi oluyordu? Onu kaybediyor muydum yoksa?
Karnıma giren ağrılar ile ağlamaya başladım. Hastaneye gitmek zorundaydım. Etraftaki eşyalara tutunup merdivenlere doğru yürüdüm. Alt kattaki ev telefonu ile annemleri arayabilirdim. Gelip beni almaları gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Training [Written by; Neymarable] TAMAMLANDI
FanfictionReal Madrid ve Cristiano Ronaldo sevdalısı Skylar, Camp Nou'da top toplayıcılığı yapan babasının sakatlanması üzerine onun yerine çalışmaya başlar. Nefret ettiği takımın stadında çalışmak onu çok zorlar. Üstüne birde ukala bir 11 Numara ile uğraşmak...