Kapının aralığından annemin bedeninin yere düşüşünü yerde yatan cansız, kanlar içinde kalmış bedeni. Babamın gömleğindeki kan lekeleri. Keşke, keşke o kurşun anneme değil de babama isabet etmiş olsaydı. Keşke annem değil de yerde yatan babam olsaydı. On yaşında bir çocuk için çok kötü ve yaralayıcı bir görüntüydü. Polisler bile içerideki manzara karşısında şok olmuşlardı. Babam ise tamamen transa geçmiş gibiydi öylece duruyordu. Ne konuşuyor ne de tepki veriyordu. Bende aynı durumdaydım tek hatırladığım kıpırdayamadığım. Ağlayamamıştım bile... Karakolda beni konuşturmaları saatler sürdü. Orada bu olanları büyük bir soğukkanlılıkla anlattım. Ağlamadım...
Sadece tüm gördüklerimi en ince ayrıntısına kadar üç polise anlattım. Benim söylediklerimi yazan bayan polis memurunun gözleri nemlenmişti. Bana sorular soran yaşlı polis memuru şok olmuştu. Sık sık bana nasıl olduğumu sordular ama cevap vermedim. O gece her zamankinden uzundu. İfademi aldıktan beni yan komşumuza verdiler. Yan komşumuz Hatice teyzeyi çok severdim. Beni eve götürdü ama içeri girmek istemedim. Bahçe kapısında öylece durdum. Hatice teyze de itiraz etmedi beni zorlamadı. Eve girerek odamdan kıyafetlerimi aldı ben bu süre içerisinde hep bahçe kapısında dikildim. O an ne düşündüm hatırlamıyordum sadece kocaman bir hiçlik hissediyordum. Bana ne olacak nerede kalacağım ne yapacağım. Bunlar aklıma bile gelmiyordu. Hatice teyze annemin cenazesine kadar bana baktı. Sonra çocuk esirgeme kurumundan geldiler... Başta gitmek istemedim hatta Hatice teyze bana bakabileceğini söyledi fakat yaşlı olduğundan beni ona vermediler başka akrabam da yoktu. Yani onlarla gitmeye mecburdum. O eve bir daha hiç gitmedim.
Çocuk esirgeme kurumunda benim gibi kimsesiz çocuklar vardı. Aslında oraya kolay alışmıştım, çoğu çocuk benim gibi üzgündü herkesin bir sıkıntısı vardı. Uzunca bir süre konuşmadım. Çocuk esirgeme kurumda ki psikolog bu konu hakkında bana sorular soran son kişiydi. Zaten ona da pek bir şey anlatmamıştım, bu yüzden dosyalarımı okuyarak bilgi edinmek zorunda kalmıştı. Bir gece bu trafik kazası hikâyesini uydurmuştum. Herkese annemin ve babamın trafik kazasında öldüğünü söylemeye başlamıştım. Bu şekilde olunca kendimi daha normal hissediyordum. Hatta bir süre sonra buna ben bile inanmıştım.
Beni seven ama trajik bir şekilde trafik kazasında ölen annem ve babam... Keşke gerçekten böyle olmuş olsaydı diye düşünürdüm hep. Babamı ise bir daha hiç görmedim. Onunla ilgili hiçbir şeyden haberim yoktu. Sadece çok uzun yıllar orada kalacağını biliyordum. Zaten ölmüş kabul ettiğimden unutmakta kolay olmuştu. Düşüncelerimden sıyrıldım ve derin bir nefes aldım.
"Biliyorum... Yaşadıklarım normal şeyler değil. Ama sen... Sen bana iyi geliyorsun. Yaralarımı sarıyorsun Alp."
Onun olduğu tarafa döndüğümde kimse yoktu. Alp sessizce gitmişti ve son söylediğimi duymadığına emindim. Boş odada öylece kalakaldım. Ağlamam tekrar başlamıştı ve kendimi ayağa kalkamayacak kadar yıkılmış hissediyordum. Sanırım yaşadıklarım Alp'e ağır gelmişti. Benim kadar problemli birini istemiyor olabilirdi. Onun için doğru insan değildim biliyordum. Fazla yaralıydım, fazla zordum ama onu çok seviyordum. Artık bunu kendime söylemek kolay geliyordu çünkü emindim. Hislerim gerçekti, ona karşı hissettiğim tüm duygular gerçekti. Bu anıları anlatmak vücuduma saplı kalan bir bıçağı atmak gibi geldi. İnanılmaz rahatlamıştım, Alp'in ne düşündüğünü bilmiyordum ama beni bırakırsa kaybolurdum. Kendimi bulmuşken kaybolurdum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY MÜKEMMEL (Mükemmel Serisi - 1)
RomanceAcıdan zevk alınabilir mi? Biri bana bunu Alp ile tanışmadan önce sorsa kesinlikle "HAYIR" derdim. O bütün hayırları mı "MÜMKÜN" kıldı. Bir enkaz olan hayatımı ateşe vermiştim, ateş küle dönüşmüştü, ama o tüm külleri yeniden alevlendirdi...