"Nazenin!"
Beni irken şey Handan'ın çekici ses tonunun adımı söylemiş olmasaydı. Beni hatırlıyor muydu? Saçlarımın arkasında kalan yaka kartımı görmüş olabilir miydi acaba? Biraz duraksadıktan sonra arkamı döndüm ve ona yaklaştım. Gözleri beni biraz inceledikten sonra tek bir şeye odaklanmıştı, boynumda sallanan kolyeme... Uzunca bir süre kolyeyi inceledi. Bunu neden yaptığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Hafifçe öksürerek kendine geldi.
"Yemek siparişimizi verelim. Levrek ızgara, roka salatası ve ahtapot salatası."
Söylediklerini not edip yanlarından koşar adım uzaklaştım. Bu kadın beni inanılmaz rahatsız ediyordu. Diğer masalarla ilgilenmeyi sürdürdüm. Kısa bir süre sonra Handan'ın siparişini mutfaktan aldım ve ona doğru ilerledim. Tabaklarını masaya yerleştirdim, şarap kadehlerini doldurdum. Bütün bu süre boyunca gözü kolyemdeydi. Nedenini anlamıyordum ama kolyemle özel olarak ilgilendiğine emindim. Alp'in hediyesi olan kolyem... Acaba beni tanımıştı ve kolyenin Alp'ten geldiğini anlamış mıydı? Servisi bitirdiğimde gözlerimin içine bakarak.
"Teşekkürler." dedi. Ama sesi de, ifadesi de oldukça donuktu.
Yemekleri devam ederken yanlarından birkaç defa geçtim. Handan her geçtiğimde beni süzdü, inceledi. Artık beni hatırladığından kesinlikle emindim. Fakat bana neden bu kadar dikkatli baktığına anlam veremiyordum. Çıkış saatimiz geldiğinde son masalarda boşaldı ortalığı topladık. Handan'da son çıkanlar arasındaydı, çıkarken o yeşil gözlerini bana dikmeyi yine ihmal etmemişti.
Restoranda ki işlerimiz bitince Alp'in kapıda olduğunu düşünerek hızlıca giyinme odasına koşturup üzerimi değiştirdim. Aynada kendime baktım ve rujumu tazeledim. Evet, iyi görünüyordum... Giriş kısmına kadar yanımda Sinem ile yürüdüm. Alp yanında Handan ve restoranda ki yabancı adamla konuşuyordu, bir an duraksadım ne yapmam gerektiğine karar veremedim. Acaba yanlarına mı gitmeliydim? Yoksa yoluma devam mı etmeliydim? Yanlarına gitsem Alp bana kızar mıydı? Sinem bu uzun sürekli duraksama mı fark edince bana doğru döndü.
"Naz ne oldu, neden durdun?"
Ona ne cevap verecektim ki, hem zaten biraz daha yürüyünce o da Alp'i fark edecekti. Erkek arkadaşıma neden selam vermeden yürüdüğümü sorarsa ne diyecektim? Ayrıca şu an resmen düşünce duyumu kaybetmiştim.
Handan, Alp'in benim Bay Mükemmel'imin omzuna dokunuyordu... İçimdeki Nazenin üzerine atlayıp saçını başını yolmamı söylese de, onu dinleyerek kendimi basitleştirmeyecektim. Sinem'e cevap vermeden yürümeye devam ettik. Birkaç adım sonra Alp'i fark etti.
"Hey Naz! Şu senin yakışıklı sevgilin değil mi?" Adımlarımı yavaşlatıp onun ışıl ışıl gözlerine baktım.
"Şey, evet o. Arkadaşlarıyla konuşuyor dışarıda beklesem daha iyi olacak sanırım. Muhtemelen iş konuşuyorlardır." Bana gülümseyerek yürümeme eşlik etti. Bana sonsuz gibi gelen adımlardan sonra önlerinden geçmek üzereyken Alp beni fark etti. Gözleri üzerime kilitlenirken bana seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY MÜKEMMEL (Mükemmel Serisi - 1)
RomansaAcıdan zevk alınabilir mi? Biri bana bunu Alp ile tanışmadan önce sorsa kesinlikle "HAYIR" derdim. O bütün hayırları mı "MÜMKÜN" kıldı. Bir enkaz olan hayatımı ateşe vermiştim, ateş küle dönüşmüştü, ama o tüm külleri yeniden alevlendirdi...