49. bölüm

12.9K 961 17
                                    

Bir gece önce...

Otelin otoparkindan son gaz çıktı Dicle. Nereye gittiğini bilmeden caddeye çıktı. Ara sokaklardan birine girdi sonra. Şu an tek düşündüğü Fırat in peşine düşmeden izini kaybettirmekti. Yirmi dakika sonra İstanbul un hiç bilmediği sokaklarında dolaşırken buldu kendini. Şimdi ise caddeyi bulup nerede olduğunu öğrenmek gerekiyordu. Cadde ararken kendini boğaza nazir bir tepede buldu. Arabayı durdurdu. Başını direksiyona yasladi. Gözünü kapattığı gibi Fırat ile asansörde gozgoze geldiği an geldi gözlerinin önüne. O an hissettiği şaşkınlığın yerini acı aldı. Sıkı sıkı tuttu direksiyonu. Tırnakları direksiyonun deri kaplamasına geçti. Son sesine kadar avaz avaz ağladı dakikalarca. Acının bir de bu hali vardı. O o kadar türlüsünü yaşamıştı ki bugüne kadar. Bu bambaskaydi. Yıllar önce savaş in ona yaşattığı aldatma değildi bunun yanında. O savaş ı sevmemisti ki. O sadece Fırat ı sevmişti. Hem de ilk gördüğü anda, hemde başını o otobüste omzuna koydu anda, hem de o ıssız dağ yolunda yanında yürürken, hem de tir parkına bir sürü adamın içinde onu sahiplenirken sevmisti. O zaman savaş in onu aldattigindan haberi bile yoktu. O gece herşeyini verecek kadar sevmisti. O gecenin sonrasinda hiç bir erkeğin ona yaklaşmasına izin vermeyecek kadar sevmisti. Yerine kimseyi koymak istememişti.

Midesi yaşadığı stresten bulamaya başladı. Camları indirdi. Ortalık ıssızdı ne kadar zamandır buradaydı bilmiyordu. Birden irkildi. Biri yada birileri gelse ona bir şey yapmaya kalksa ne karşı gelecek gücü vardı ne de etrafta onu duyacak kadar yakın bir yer. Camlari kapatıp kapıları kilitledi. Hala ne yapacağına karar vermemiş halde cadde yolunu bulmaya çalıştı. Çok geçmeden şehrin kalabalığında buldu kendini. Hiç uyumayan şehir bu saatte bile ne kadar canlıydı. Şimdi gidecek bir yer bulması lazımdı. Bu kadar evin içinde kendine gidecek bir yerinin olmaması dokundu bu kez içine. Gözleri yine yaşardı. Bir süre -oğlunu görmemeye dayanabilecegi kadar süre- kimsenin sesini duymak yüzünü görmek istemiyordu. Fırat in pişmanlığını görmüştü otelin otoparkinda.. hatta onu ilk kez bu kadar savunmasız görmüştü. "Senin yüzünden" demişti utanmadan birde. Gozlerini kısa bir süre kapatip açtı. Şimdi ilk is bilmediği yere giderken bir kaç parça eşya almaktı. Arabayı ailesinin ki bir ailesi kalmışmiydi bilmiyordu misafir evine sürdü. Bu saatte uyuduklarina emindi ama yine de tedbirli davrandı. Hırsız gibi eve girip küçük bir çanta hazırladı kendine. Oyalanmadan çıktı evden. Şimdi. Sırada arabayı bırakmak vardı. Mina nin ailesinin evine doğru yol aldı. Sitenin girişinde güvenlik görevlisinin yanında yavaşladı "iyi aksamlar. Arabayı kapıya bırakıp çıkacağım. Bu saatte uyuyorlardir anahtari size bırakmamı söylediler. Sabah teslim alacaklar. Bana bir taksi çağırır misiniz?" Dedi. Güvenlik görevlisi adam aşinaydi Dicle ye. Hiç durumdan iskillenmedi. Arabayı bırakıp girişe yürüdü. Taksi gelmişti bile. Anahtari teslim etti. Taksiye bindi. Şimdi sırada nereye gideceğini bulmak vardı. Kim kim kim... Seher e gidemezdi. Herkesin ilk aklına gelecek yer onun yanındaydi. Mina seçenekler arasında bile olamazdı. Ha tan in evi Ha Fırat in arasında fark mı vardı ki. Bu saatte otele bile gidemezdi. Ara sokak bitmiş caddeye çıkmak üzerlerdi. Şoförden beklenen soru geldi.

"Nereye gidiyoruz?"

Bilmiyorum diyemezdi. "Sağdan devam edin lütfen" dedi. Bu saatte kime nereye gidilirdi ki?

Eline telefonunu aldı. A harfinden başlayıp isim isim taramaya başladı. K harfine kadar hızlıca geçti isimleri. Devam Etti. Birden durdu.

"Otogara lütfen"

Şoför başını sallayıp uygun yerden u dönüşü yaptı.

Dicle şu an gidebileceği tek yeri bulmuştu.

Uzunca bir beklemeden sonra gelen ilk otobüste yerine yerleşti. Özellikle cam kenarı istemisti. Gün daha agarmamisti. Başını otobüs haraket etmeden cama yasladi. Gozlerini kapattı. Otobüs haraket etti. Ağlamaktan ağrıyan gözleri uykuya teslim oldu.

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin