18. bölüm

15.7K 1K 35
                                    

Dilay önde Dicle arkasında kendi için hazırlanan odaya dogru yürüdüler.

Dilay durdu ve sanki bir sır verir gibi Dicle nin kulağına yaklaşıp

"günün birinde ring bir odaya dönüşecek deseler hayatta inanmazdim" dedi.

Dicle şaşırarak sordu

"Ring mi?"

Dilay gülümsedi. Karşılarındaki odayı işaret etti. Yine bir cam odaydi. Bir masa, masanın üzerinde bir diz üstü bilgisayar, önünde iki sandalye arkasında bir yarim dolap ve boğaz köprüsü manzarası vardi. Anlamaz gözlerle Dilay a baktı. Dilay oda in kapisini acip iceri girdi odanın ortasında dikilip Dicle nin o ana kadar farketmedigi sağdaki ve soldaki odalara açılan cam kapıları gösterdi. Tum duzeni esyaları Birbirinin aynısı iki oda. Dilay sağdaki odayı gösterdi

"Fırat Bey'in" soldakini gösterdi "Tan Bey'in. Bu oda bugüne kadar boştu ve sevgili patronlarimiz bir sıkıntı olduğunda, tartisacaklarinda odalarından çıkar burada buluşur birbirlerine bağırıp çağırır tartışır sonra da odalarına çekilirler. Değişik bir madde kullanılmış bu camda kesinlikle ses geçirmiyor ama biz el kol haraketlerinden yüzlerinden ne hararetli konular olduğunu gelip geçerken görüyorduk."

Dicle Dilay in anlattıklarını dinliyor ama duymuyordu. Ne yani şimdi Fırat ile dipdibe mi çalışacaktı? Dilay

" hadi tekrar hayırlı olsun" diyerek topuklu ayakkabılarını tikirdatarak odadan çıktı.

Dicle odanın ortasında kalakaldi. Ne bir adım ileri ne de geri gidiyordu. Gözünü kırpmadan az önce Fırat in olduğunu öğrendiği şu an boş olan odaya bakıyordu. Birden silkelendi dışarıdan geçen ya da iki Patrondan odasına girecek olan olsa ne yorum yaparlardı kim bilir? Birden kapıya doğru yöneldi tam kapı kolunu oradan kaçmak için kendine çekecekti ki durdu. Günlerdir çalışacak olmanın mücadelesini ailesine karşı veriyordu, cok hevesliydi. Ayrıca bir az önceki toplantı korkulandan daha iyi geçmişti en azından kendine göre. Bir de Korhan faktörü vardı. Derin bir nefes alıp düşündü düşündü düşündü. Bir kaç saniye bile değildi bu süre ama aklında o kadar çok görüntü vardı ki hızla ilerleyen. Karlı bir kış gecesi, ağaç ev, Karahan, ailesinin yanında yaşadığı sığınti hayat, Korhan sülüğü... kapının kolunu bıraktı. Odanın içine geri dönüp Çantasını sandalyesine asıp bir tablo gibi duran boğaz manzarasıni izlemeye başladı. Muhteşemdi... O an yan odadan bir çift gözün kendini izlediğinden habersizdi
**
Firat cebinde calan telefon sesiyle bir süredir uzandıgi koltuğundan kalktı. Annesinin günaydın deme zamanı gelmişti. Konuşarak çalışma alanına geçti. Birden olduğu yerde kalakaldi. Dicle odasına gelmiş kapının kolunu tutmuş başı eğik dikiliyordu. Naciye hanim günlük hayırlı işler dualarını yaparken Fırat gözünü kırpmadan Dicle nin ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Bu sırada konuşma bitmiş Dicle de kapıdan cama doğru yürümüştü. Profilden gördüğü yüzüne içini çekerek baktı. Hiç ama hiç değişmemişti. Belki biraz halinde tavrında olgunluk vardı ama gözlerinin ışığı , dudaklarının davetkarligi, özellikle şelale gibi beline dökülen saçları aynıydı. Kiyafetlerinin birebir aynı olmasına baktı tekrar gülümsedi. Sabah yaptığı kıyafet seçimi mesaisi boşa cikmamisti. Sonra Tan in yaptığı o saçma espri... Ama yine de iyi bir fikir olabilirdi. Yine gülümsedi. O sırada Dicle nin kapısı açıldı ve Dicle camdan odaya dogru döndü. Elinde devasa bir vazoda icinde sayısını tahmin etmekte zorlandigi kadar kırmızı gülle bir kurye girdi. Elindeki celenk boyutlarindan farksız olan vazoyu masaya koyup Fırat in Dicle nin yüzünü görme alanını kapattı. Kurye cebinden çıkarttığı kağıdı uzatıp imzalatti ve odadan çıktı. Fırat olduğu yere çakılı kaldı. Ne düşeceğini, ne yapacağını bilmiyordu. Sadece gözleri çok ama çok olan gullerdeydi. Elindeki telefon titredi. Gelen mesaj Tan'dandı.

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin