61. bölüm

12.4K 864 6
                                    

"Efendim Tan"

"Nasılsın Dicle?"

Gerçeği söylese... Kendini yiyip bitiriyordu kaç saattir zaten şimdi onları huzursuz etmenin ne gereği vardı ki

"İyiyim siz Nasılsıniz asıl? "

"Bizde her şey süper" söylemesine gerek yoktu o kadar coşkulu konusiyordu ki Tan. "Dicle firat'ın telefonu kapalı Amerikalılar beni aradı söylersin dönsün onlara"

"Kapalı mi?"

"Ondan da mu haberi yok söylesene telefonu kapanmis"

Dicle Fırat'ın boş odasına baktı.

"O burada degil"

'Nerede?"

"4 saat 25 dakika önce lenora ile buluşmaya gitti"

Sessizlik....

Öğleye doğru Fırat lenora ile buluşmak istediğini bildiren mesaj atmış lenora da ona saat 1 gibi yer bildirmek için konum atacağıni söylemişti. Bire doğru Fırat şirketten çıkmıştı. Saat beşi geçiyordu o saatten beri dr Fırat ne aramis ne de sormuştu. Dicle kendini ise veremiyordu, zaman geçmek bilmiyordu.

"Uzun sürmüş olmali" diyebildi Tan.

"Evet öyle heralde" diye mirildandi Dicle.

"Şarjı da bitti herhalde"

"Sanmam sabah doluydu sarji"

"Vardır bir sebebi canım takma sen kafana sonuçta büyük bir anlaşmaydı onlar için öyle kolay hallolacak bir şey değildi."

"Haklısın."

"Tamam o zaman gelince arasın beni tamam mı? "

"Tamam Minaya selam söyle"

"Tamam Diclecigim"

Dicle telefonu kapatınca soluk alamadığını hissetti. Çantasını kapıp koşar adım kendini şirketten dışarı attı. Karahan'ı okuldan alması lazımdı. Telefonunu çıkarttı cantasindan. Firat'ın numarasini tuşladi. "Aradığınız numaraya şu an..." aramayı sonlandırdı. Tan aramasaydi Firat'in telefonunun kapalı olduğundan da haberi olmayacaktı. Acaba saat kaçta beri kapalıydı?

Karahan ı alıp eve geçti yemek hazırladı. Bir kaç kez daha aradı telefonu hala kapalıydı. Merak, kızgınlık, hayal kırıklığı şu an her duyguyu bir arada yasıyordu.

Kacinci kez "Nerdesin Fırat? " diye soruyordu kendi kendine. Saat ilerledikçe kendini daha kötü hissediyordu. Tan ve Mina'nin olmayışı da kötü olmuştu. Onlar belki sakinleştirir, belki oyalar kafasını dağıtirdı en basitinden.

Karahan'ı yatırdı.

"Anne babam hala çalışıyor mu?"

"Hı hı hala çalışıyor oğlum"

Dicle aglamamak için zor tutuyordu kendini. Karahan  uyuyana kadar da sıktı dişini.

Aşağıya inip kanepeye uzandı. Bir kez daha son arama tuşuna basıp Fırat in sesini duyma arzusuyla bekledi. Aynı ses kaydıyla karşılaştı. Saatlerdir tuttuğu yaşlar suzulmeye başladı gözlerinden. Sabah olur muydu ki? Kahve ise yarar miydi? Ağlamanın hiç bir faydası olmamıştı çünkü.

Niye gelmemişti ya da gelmemişti Fırat? Ayrilamamıştı belli ki kadından. Daha ağır basmıştı onun tarafı. Nasıl inanmıştı, nasıl kanmıştı tüm soylediklerine? Bir erkek için bu kadar basittir işte. Bütün gün onu beklediğini bile bile eline telefonu almayi düşünmediği gibi kapatmıştı üstüne üstlük. Kalkıp verandaya çıktı. İçi ürperdi. Hava sıcaktı ama o titriyordu işte. Başı döndü. Eliyle masaya tutundu. Aklına öğle yemeğinde eczaneden aldığı test geldi. Çantasındaydı. Bir yani hayır derken bir yani meraktan ölüyordu. Kendini toparlayıp cantasindan testi alıp banyoya gitti. Beklerken defalarca prospektüsü okudu. Kağıdı tuttuğu elleri titriyordu. Çizgi kendini göstermeye başlayınca nefesini tuttu. Sonra ikincisi belirdi. Test kiti titreyen elinden yere düştü. Eğildi tekrar baktı. İki belirgin pembe çizgi... sonuç pozitifti Dicle hamileydi. Şu an babasının nerede olduğunu bilmediği bir çocuk odasında uyuyor biri de karnında büyüyordu.

Dicle sakinlesmek için lavabodan bolca suyu yüzüne çarptı. Saçlarını tekrar topladı. Bilinmezliklrt içinde aşağıya indi tekrar. Sehpanin üstünde duran telefonunun ışığının yanıp söndüğünü görünce heyecanlandi. Cevapsız arama Mina'ya aitti. Geri aradı.

"Alo Dicle nerdesin?"

"Banyodaydim canim duymadım aradığını."

"Nasılsın ne var ne yok. İyimisin?"

"Ne yapiyim. Karahan ı uyuttum oturuyorum."

"İyi canım iyi yapmissin. Karahan nasıl? "

"O da iyi."

"İyi sevindim. Yani Karahan in iyi olmasına sevindim."

Dicle Mina nin sesini beğenmedi. Tedirginliği o kadar belli oluyordu ki. Saçma sapan konuşuyordu.

"Mina Fırat ı soracaksan gelmedi de aramadi da"

"Ha yooo onu sormayacaktim. Aramadi da gelmedi de diyorsun"

"Ha Ha Mina şu an gozlerini kocaman açıp Tan a baktığını da biliyorum."

"İyi tamam Dicle bir şeyi de anlama. Canım biz kapıdayiz açar misin kapıyı? "

"Anlamadim"

Kapının zili çalınca Dicle elinde telefon kapıya doğru yürüdü. Açtı. Mina ve Tan karşısında dikiliyordu.

"Niye geldiniz siz?"

Mina Dicle yi dinlemeden içeriye girdi.

"Hoşbulduk Dicle."

"Hoşgeldiniz de niye geldiniz onu anlamadim"

Mina kendini koltuga atarken Tan'da peşinden yanına oturdu. Dicle tepelerinde ayakta dikiliyordu.

"Ne oldu söylesenize niye geldiniz?"

"Ben.." Tan'ın kireç gibi yüzü Dicle'nin gözünden kaçmadı. "Bir sorun var Fırat'tan haber alamıyoruz Dicle."

Dicle kollarını göğsünde bagladi. Kaslarını kaldırdı

"Biliyorum kapalı telefonu bende aradim.-sesine belirgin bir ima katti- Belli ki bitiremedi hiçbirşeyi"

"Saçmalama Dicle"
Tan ilk defa böyle cikisiyordu Dicle'ye.

"Sen daha önce Fırat'ın telefonunun hiç kapandığını gördün mü?"

Cevap veremedi Dicle sadece başını sağa sola salladi.

"Polislere haber verdim. Arabasi karşıda saçma bir yerde boş bulundu. Kaç saattir haber yok. İnceleme başladı. Etraftaki kameralar insanlar vesaire.."

Dicle eliyle ağzını kapatıp olduğu yere çömeldi.

Mina hemen yerinden kalkıp Dicle'nin yanına gitti. Koltuk altından tutup kaldırdı koltuga oturttu.

"Sakin ol canım merak etme. Belki de biz abartıyoruz. Zaten biraz sonra hayırlı haber alırız. "

Tan elinde telefonu bir sağa bir sola volta atarken Dicle sessizliğini koruyordu. Tek eli karnının üzerinde sabah nasıl mutlu uyandiklarini düşünüyordu. Mina sürekli onu teselli edecek cümleler koruyordu bir yandan.

Sabah olmak üzereydi ve Fırat'tan hiç bir haber yoktu.

DİCLE & FIRAT (Tamamlandi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin