Londra Caddelerinde Sıradan(!) Bir Gün...

1.4K 119 24
                                    


Karanlık Lord, The Crazy Bear adındaki muggle barının önünde belirdiğinde, muggleların dikkatini üzerinden alacak bir büyü yapmaya kalkışmamıştı bile. Londra'da günün en yoğun saatlerinden biriydi ve kalabalık iç içe yürürken, aralarında ansızın beliren yabancıyı, göz yanılgısı olarak algılamışlardı.

Karanlık Lord'un üzerindeki uzun büyücü cüppesi ve elindeki porsuk asa, belki bir 10 sene önce olsa dikkatleri hızla çekebilirdi lakin milenyum çağının gözde megakentlerinden birinde kendi tarzını takınan bir natüralist ya da sanatını sergilemek için giyinmiş bir sokak sanatçısı görmek gayet doğaldı.

Aristokrat bir yüze sahip yakışıklı yabancının aniden belirişi, cüppesi ya da asası dikkat çekmemiş olabilirdi ama hızla ilerleyen kalabalığın, yanından geçerken bilinçsizce uzaklaştığını görmek, değmemeye çalışarak ilerlediklerini fark etmek yadsınamazdı.

Bir ceylanın, avına göz diken bir leoparla yüzleştiğinde, ölümcül avcıdan hızla uzaklaşması nasıl hayati bir içgüdüyse mugglelar da aynı içgüdüyü istemsizce adımlarına yüklüyorlardı.

Yakıcı sıcaklığını daha değmeden hissettiren bir yanardağ ağzı gibi, Lord Voldemort'un sihri de bedeninden aynı tehdit edici kuvvetle yayılıyordu.

Antik zamanlarda yeryüzünün ilk kabilelerinin, şamanlardan korkma ve onlara saygı duyma nedenleri, tehlikeyi çabucak kavrayacak kadar tetikle olmalarıyken; 21. Yüzyılın doğal yaşama 'meşgul' olan insanlarının, böyle efsanevi bir güçten, sadece bilinçaltlarıyla gerileyip, uzaklaştıkça onu görmezlikten gelmeleri, ilgisizliğin beraberinde getirdiği bir mutasyon olsa gerekti.

Kalabalık, yüzyılların en korkunç karanlık lordunun yanından hızla geçerken, Lord Voldemort değersiz mugglelara tiksindiğini çok iyi anlatan bir bakış attı, aldırış etmeden koşarak kalabalığı aşmaya çalışan kaba bir muggle'ı sessiz bir Cruciatus Lanetiyle tanıştırdı ki çevredekiler sara krizi sanıp ambulans çağırdı, yakışıklı yabancı ise kimlik isteyen bodyguardı bir daha asla uyanamayacağı bir uykuya daldırıp, yanıp sönen ışıklarla The Crazy Bear yazılı mekâna giriş yaptı.

The Crazy Bear adlı bar gerçekten de ününü hak ediyordu. Londra'nın en popüler barlarından biri olması yetmezmiş gibi müşterilerine iyi bir otel hizmeti de sunuyordu. Binanın tamamı barın patronuna aitken, ilk iki kat, renkli kokteyl ve pahalı içkiler sunan, müzikle yankılanan, 24 saat açık bir bardı; binanın geriye kalan 11 katı ise 4 yıldızlı bir otel ve manzarasıyla şehrin en işlek caddelerine bakan muhteşem bir kral dairesini barındırıyordu.

Günümüze kadar birçok tanınmış yüzü ağırlayan bar, ne yazık ki tarihin en önemli ve en kudretli şahsiyetlerinden birinin binaya girdiğini bilecek kadar şanslı değildi.

Bar, günün bu aydınlık zamanına rağmen gayet kalabalıktı.

Patron Masen, sekreterinin bir az önce masasına bıraktığı, aylık vergi defterini kontrol ediyordu. The Crazy Bear yüksek meblağların döndüğü bir mekân olarak, çalışanları, patronu, bankayı ve devleti epeyi bir zengin kılıyordu.

Barmen Brian, 'Kızıl Kaltak' adını verdiği yeni kokteylini, Nine İnch Nail'den Closer eşliğinde, cinsiyet fark etmeksizin herkesin başını döndüreceğinden emin olduğu gülümsemesiyle, hazırlıyordu. Atıp tuttuğu kristal bardaklar ve değişik içki şişeleri, işinde gayet profesyonel olduğunu anlatıyordu. Elden ele dolaşan kırmızı kokteyller ve bara hızla yapıştırılan banknotlar, 'kızıl kaltak'ın, müşterilerden bir hayli rağbet gördüğünün kanıtıydı.

İzleyenleri çılgına çeviren dansçılar, güneşin henüz sabırla gökyüzünde beklediği bu yoğun saatte, seksi kıyafetlerinden henüz kurtulmamışken, her saat başı daha fazla ten gösteriyorlardı. Bu nefes nefese gerilim, sıcakkanlı gençlik ve dansçılar arasında heyecanlı bir oyuna dönüşmüştü. DJ, mikrofonla müşterilere saatin 12 sayıdan birine varmak üzere olduğunu her bildirdiğinde, çılgın kalabalık, yeni yılı kutlarcasına geriye doğru sayıp haykırıyorlardı.

Hailey Potter - Sağ Kalan ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin