"Hailey, beni dinliyor musun?"
Soruyla birlikte zümrüt yeşili gözler açıldı ve genç Potter masaya dayadığı başını kaldırdı. Yüzünde sağlıklı bir pembelik olsa da gözleri yorgundu.
Hamile olduğu haberi ilk günkü canlı neşesini hayatın gerçekleriyle karşılaşınca yerini durgun bir realizme bırakmıştı.
Uzun yıllardır süren sonu gelmezmiş gibi görünen bir sihir savaşının ortasındaydı. Bu savaştaki esas figürlerden biri olduğu için çekip gitme şansı çok azdı. Kaçsa bile ona iki çocukla yardımcı olabilecek bir ailesi yoktu. İstese Hermione ve Ron'un sorgulamaksızın peşinden geleceklerini biliyordu ancak bunu onlara yapamazdı. Ölene kadar sürecek bir kovalamacaya onları dahil etmek acımasızlık olurdu.
Ve bir haftadır kafasını kurcalayan şu lanet ritüel...
Nasıl olurdu da bu savaş, kan ve ölüm karmaşasına masum bir muggle'ı dahil edebilirdi? Petunia'nın klişe pembe dizilerinde hesaplanmamış çocukların sevgisiz bir aileye nasıl mahkum kaldıklarını çok görmüştü. Kendi çocuklarını riske atabilir miydi?
Kendi kalbini, hayatını sürüklediği bunca karmaşadan sonra, asla sevemeyecek bir adama mahkum edebilir miydi?
Bunun gibi birçok soru beynini kurcalıyordu.
Tabi yorgun olmasının sebepleri bununla bitmiyordu.
Hamileliğinin altıncı ayına girerken Voldemort ve Dumbledore'un bu bilgiyi nasıl kendi çıkarlarına çevireceklerimi tahmin dahi edemeyeceğinden güçlü bir bariyer sihri kullanıyordu. Göbeğinin etrafını saran bariyer çocuklarını tehlikeli büyülerden koruduğu gibi özel bir ilizyonla da düz bir karın görüntüsü veriyordu.
Bu büyü Hermione'nin yüksek çabaları sayesinde bulunmuştu ve Hailey böyle bir arkadaşa sahip olduğu için çok ama çok memnundu.
Düşünceler beynini kemirirken uyumak sıkıntılı olsa da hamilelik bunu daha da zor kılıyordu. Son bir kaç haftadır sırtında ayakta kaldığı müddetçe keskinleşen bir acı hissediyordu.
Yılların verdiği ilgisizlik ve güneş görmeyen sağlıksız bir çocukluk bedenini ikiz çocuklar için ideal bir anne olmaktan uzaklaştırıyordu.
Sınavları bahane ederek Quidditch'i bırakması, tehlikeli büyülerden uzak durması, İksir Dersine gitmeyi reddetmesi ve yeme alışkanlığını dikkatleri iyice üzerine çekmesine neden oluyordu.
Tüm dikkatler zaten üzerindeyken farklı bir kaç anlamlı bakışı ve hareketi takip etmesi ne yazık ki zordu. Bu bakışların enteresanlığını anlayabilmek için Hermione tarafından uyarılması gerekiyordu.
Bakış ve garip hareketlerin çoğu Slytherin Binasına ait olsa da diğer bina öğrencilerinden de ilişkili olduğu apaçıktı.
Hogwarts'a adım attığından bu yana onu aşağılamayı kendine görev edinmiş Draco Malfoy ve tayfası aniden sessiz bir kaleye dönüşmüşlerdi. Derste ya da geniş salonda genç kızı anlaşılmaz bakışlarla takip ediyor, farkedilmeyecek kadar uzakta ancak kesinlikle etrafında bir çember oluşturacak şekilde hizalanıyorlardı.
Bunu öyle doğal bir şekilde gerçekleştiriyorlardı ki Hermione uyarmasa asla farkedemeyecekti. İlk bir kaç gün asası sımsıkı elinde gezen Hailey herhangi bir tehlike işareti göremeyince bedeninin rahatlamasına izin vermişti.
En garibi ve anlaşılmazı ise tabi ki Slytherin Binası başkanı Severus Snape'e aitti.
Birinci sınıftan bu yana daima Snape'in aşağılamaları ve yadırgayan bakışları Hailey'i takip ediyordu ama bu sene yadırgama devam ederken yanına daha gizli bir şeyleri de eklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hailey Potter - Sağ Kalan Çocuk
FanfictionHailey Potter, Dumbledore'un üzerine yüklediği sorumluluklardan, Dursleylerle geçirdiği ev denilen cehenneminden ve Voldemort tehlikesinden artık sıkılmıştır. Sıradan bir genç kızlığa duyduğu özlemle, tasını tarağını toplayıp, ünlü bir bara, 'alkol...