Bir yerde bir kapı açıldı...Gürültü...Bağırış sesleri... Yüksek güçte büyülerin yapıldığına dair ışık patlamaları...
Biri çığlık atıyordu...
Hailey gözlerinin kapalı olduğunu biliyordu ancak görememenin ötesinde bilincinden uzak bir yerlerde, hiç bir şeyi anlamlandıramadığı karanlık bir kutudaymış gibi kendini hissediyordu.
Bedeni hissetmiyor gibiydi. Sanki kulakları duymuyordu. Parmak uçlarında bir karıncalanma arafta sürüklenen zihnini gerçekliğe bağlayan tek şeydi.
Biri çığlık atıyordu...
Hailey'nin gözleri bağlı olmasaydı da bir şey göremezdi. Karanlıkta bir yerlerde sürükleniyordu. Uçuyor gibiydi. Ama kanatları yoktu. Bir şey, garip bir kuvvet onu taşıyordu.
Çığlık sesi kesildi.
Genç kız parmaklarındaki karıncalanmanın giderek arttığını bileklerine ulaştığını, omuzlarından kayıp karnına geldiğini hissetti.
Karnının bilincinde olduğu an, zihnindeki bütün ışıklar yandı.
Çırpınmaya başladı.
"Bırak beni! Bırak beni! Bebeklerim! Bırak beni!"
"Potter sakin ol! Hailey! Hailey çırpınmayı kes! Bebeklerine zarar vereceksin!"
Bu cümle resmen kanını dondurdu.
İstemsizce gerildi ve sakinleşmeye zorladı kendini...
Düşünceleri şimdi ışık hızıyla akıyordu.
Yüzünün üstünde bir şey hissedemediğinde gözlerini açtı.
Güçlü bir ışık geri kapatmasına neden oldu.
Bedenini taşıyan kolların farkına vardı. Tekrar çırpınmamak için o kadar güçlü bir çaba sarfetti ki sıktığı dişleri çenesini acıttı.
"Nefes al, Hailey. Hadi çok az kaldı. Derin bir nefes al. Bebeklerin için."
Hailey nefesini tuttuğunun farkında dahi değildi.
Derin nefesler zırh gibi kapanan dudaklarını rahatlatınca beynine giden oksijen daha net düşünmesine neden oldu.
Onu taşıyan kişi saldırgan değildi.
Bunun bilincinde olması kokuyla başladı. Saldırgan garip, bir şekilde tanıdık kötü kokularla bezenmişken, onu taşıyan güçlü kolların sahibi temiz erkeksi bir kokuyu taşıyordu.
Çok tanıdık...
Hailey istemsizce başını yanağını yasladığı geniş ve kaslı göğse gömdü. Kokuyu iyice içine çekti.
Bedeni gevşedi.
Derin bir nefes aldı.
Ve bir tane daha...
Gözlerini açmak istemiyordu. Ama açtı. Bu kez ışığa hazırlıklıydı.
Uzun bir koridordaydılar. Duvarlar çeşitli resimlerle doluydu ancak hepsi donmuş, tek bir ana saplanıp kalmıştı. Hailey bunun garip olduğunu düşündüğünde, şaşırdı. Ne zamandan beri sihir dünyası onun için bu denli olağan olmuştu? Hareketsiz resimler doğal hale gelmişti?
Hogwarts'ta değillerdi.
Bu düşünce onu korkutmak yerine rahatlattı.
Bu rahatlama çok da şaşırtıcı değildi.
Uzun yıllardır Hogwarts'ı evi, yuvası olarak görüyordu. Dursley cehenneminden kaçtığı antik kale onu gerçek hayata tutunduran en muazzam şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hailey Potter - Sağ Kalan Çocuk
FanfictionHailey Potter, Dumbledore'un üzerine yüklediği sorumluluklardan, Dursleylerle geçirdiği ev denilen cehenneminden ve Voldemort tehlikesinden artık sıkılmıştır. Sıradan bir genç kızlığa duyduğu özlemle, tasını tarağını toplayıp, ünlü bir bara, 'alkol...