Sorun

884 98 10
                                    

mirandavoltri  bu sana gelsin. ♡♡♡

Malikanenin sihir bariyerleri ona bir misafirinin olduğunu haber verince Karanlık Lord basit bir asa darbesiyle yılan görünümüne bürünüp bekledi.

Onu burada rahatsız edecek pek az kişi olabilirdi. En güvenilir ölüm yiyenlerinden başka hiç kimse bu evi bilmiyordu. Tabi bir Karanlık Lord, hizmetkarlarına ne kadar güvenebilirse...

Kimsenin onu bir süre rahatsız etmemesi talimatını vermişti. Acil bir durum olsa iyi olurdu yoksa onu düşüncelerinden koparan kişiyi en sert Cruciatus lanetlerinden biriyle tanıştıracaktı.

Odanın kapısı hafif bir tıkla vuruldu.

"Gir Lucius."

Ölüm Yiyen maskesini çıkarıp efendisinin önünde saygıyla eğildi. Karanlık Lord'un önündeyken kibirli aristokrat bir lord değil, sadece basit bir hizmetkardı.

Voldemort önünde eğilen safkanı gizli bir tatminkarlıkla izledi. Tom Riddle'a Hogwart'ta bulanık diyen bütün o Slytherin'in köklü safkan aileleri, şu an tüm aile üyeleriyle onun hizmetindeydi.

Hâlâ hareketsiz bir şekilde başı eğik duran, Karanlık Lord'un iznini bekleyen gergin adamı umursamadan olduğu yerde bıraktı. Önündeki parşömene odaklanıp üst katta şu an üstünü değiştirmekle uğraşan 'sorun'u düşünmemeye çalıştı.

Bu zordu çünkü o çözümü mümkün olmayan 'sorun' şu an aynanın karşısında  göbeğini inceliyordu.

Zarif küçük eller hamile karında gezerken annelerinin sihrine yanıt veren iki rengarenk haylaz ruh, eli gıdıklarcasına kendi özgün ve bir o kadar kontrolsüz sihirleriyle karşılık vermeye çalışıyorlardı.

Genç kızın aynadaki yansıması karnını izleyip istemsiz bir gülümsemeyle ölümcül lanet tonundaki gözlerini parlatırken bir kat aşağıda Karanlık Lord baksa da görmediği parşömeni hızla masaya çarptı.

Ölüm yiyenin irkilmesine aldırmadan asasını parmaklarında çevirdi.

Neden?! Neden bu- bu basit görüntü onu bu kadar etkiliyordu ki?! Kafasını bulandırıcı, anlamsızca şeyler yaptırıyordu?!

Bir karanlık lordun çiçek hediye ettiği nerede görülmüştü?! Şu ana kadar verdiği tek çiçek öldürttüğü bir düşmanının ailesine alayla gönderdi kanlı bir notla imzalanmıştı. Ve bunu yaparken çok keyif almıştı.

O Lord Voldemort'tu. Ne zamandan beri düşmanının onun hakkında ne düşündüğünü umursuyordu?

Ancak bahsi geçen düşman şu an hamileliğin vücudunu ne kadar etkilediğini kontrol ederken, Lord Voldemort farkında olmadan gözlerini kapattı.

Sabahki...o garip bir şekilde ilgi çekici düşünceleri bir kez daha hatırladı. Hailey Potter'ın zihninin bu denli kaotik olacağını kim tahmin edebilirdi ki...

O sarsıcı geceyi hatırladı... O lezzetli dudakları---

"Lordum--

"Crucio! Lucius, senden daha iyisini beklerdim. Beni gerekmedikçe rahatsız etmeyin dememiş miydim?"

Yerde kontrolsüzce titreyen ölüm yiyen nefes nefese dizlerinin üzerine kalkıp boğuk bir sesle fısıldadı.

"L-lordum, Hailey Potter kayıp, Lordum. İki haftadır onu gören olmamış. Aldığım habere göre Dumbledore ve Yoldaşlık her yerde kızı arıyor. Tüm okul bunu konuşuyor."

Büyücü girdiğinden beri ilk defa Karanlık Lord'a bakmaya cüret etti. Ancak belirgin bir tepki bekliyorsa yanılmıştı.

Lord Voldemort bir çok kan döktüğü, can yaktığı asasını tehditkar bir biçimde elinde döndürmekten başka bir şey yapmadı. Kızıl gözleri anlamlandıramadığı bir gizemle parlıyor, Lucius'un tüylerini diken diken ediyordu. Bu çoğunlukla fırtına öncesi sessizliği işaret etmekteydi.

"Hımm bu çok ilginç... Peki sevgili dostumuz, Snape ile ilgili bir haber var mı?"

Lucius, Karanlık Lord'un tehlike kokan sesini ta şah damarında hissedip irkildi.

"Yok, Lordum. Severus'tan da haber alınamıyor. Dumbledore, anladığım kadarıyla sizin için haber bile veremeden gizli bir göreve gittiğini düşünüyor. Bu nedenle Bakanlığa kayıp olduğuna dair bir bildiride bulunmamış."

Karanlık Lord, Lucius'un ruhunu titreten derin bir kahkaha attığında sesi yılan desenli duvarlarda yankılandı.

"Yaşlı bunak ilk defa haklı, Lucius. Severus'u gittiği yere ben yolladım. Ama oradan dönebileceğini hiç sanmıyorum."

Sesi keyifli gelse de karanlık bir tonlama da gizliydi. Lucius, bir daha Severus'u görebileceğini zannetmiyordu. Draco'ya yeni bir İksir Profesörüne hazır olması gerektiğini söyleyebilirdi.

"Draco'ya hiç bir şey söylemeyeceksin, Lucius."

Karanlık Lord'un bir zihnefendar olduğunu unutmak mümkün müydü ki...

"Eklemen gerektiğini düşündüğün başka bir şey var mı?"

"Lordum, oğlum bir şey duymuş. Bulanıkla Weasley arasında, Potter'ın arkadaşları--

"Kim olduklarını biliyorum. Devam et."

"Bulanık her zamankinden daha tedirgin görünüyormuş, Lordum. Herkes sizin kaçırdığınıza inanırken bulanık söylentilere dahil olmamış. Potter'ın asasını Astronomi kulesinde yerde bulmuş. Kaybolmasıyla ilgili bir fikri olabilir."

"Lucius, bir sonraki Hogsmeade izninin ne zaman olacağını öğren. Granger'ı buraya getir."

Lucius, Efendisinin son sözü olduğunu düşünerek başını son bir kez eğip kapıya yöneldi. Bulanığı Efendisine en kısa zamanda teslim etmek istiyorsa Draco'ya gerekli talimatları vermeliydi.

"Lucius."

Ölüm Yiyen aniden durup Karanlık Lord'a döndü.

"Granger'ı bana zarar görmemiş bir halde getir."

Ölüm Yiyen, Efendisinin emirleri hakkında ne kadar ciddi olduğunu bildiğinden yutkunarak başını sallayıp odadan çıktı.

Geride neden sorununa çözüm bulmak yerine, onu daha da şımarttığına anlam veremeyen bir Karanlık Lord bıraktı.

Hailey Potter - Sağ Kalan ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin