YEDİ

144 19 20
                                    

O gün bir daha telefona hiç bakmadım.

Sabah alarmı devreye girip, odada yankılanana kadar her şey daha iyiydi.

Baygın gözlerle yorganı üstümden kaldırıp banyoya doğru ilerledim. Bazı klasik hikayelerin aksine yeni taşındığımız için daha sıcak su devreye girmemişti.
Yani kısacası 'yataktan kalkıp banyoya gittim. Sıcak bir duş alıp şortumu ve kıyafetimi giydim ardından okula gittim' değildi.
Soğuk su? Burada.
İğrenç ve rahatsız edici okul kıyafeti? Kesinlikle burada.
Oo herkes burada olduğuna göre sıkıcı ve şimdiden sevemediğim okula gitmeye hazırdım.
Yani daha değil, duş alacaktım.

15 dakika sonra

Dişlerim titreyerek bornozun sıcak olması umuduyla üstüme geçirdim.
Ne bekliyordum acaba özel kendini ısıtabilen bir bornoz mu?

Beynime kan yerine soğuk su falan kaçtı herhalde!

Bornozuma iyicene sarılıp odama geri döndüm.

İç çamaşırlarımı giyindikten sonra hızla yorganımın altına sokuldum.

O okul kıyafetlerini giymemek için bahane falan bulmam gerekiyordu ama gerekli bir şey. Birdaha giymemi asla mümkün yapmayacak bir şey...

Yırtsam yenisini alır annemler.
Kaybetsem de öyle.
Pantolon yüzünden bir yerimi kırmış gibi yapabilirdim ya da en azından incitmiş gibi. Sonra da suçu pantolona atardım.

Aynen bu iyiydi. Bir daha kırmamı engellemek için giymezdim de.
Bu pantolon içinde son günümü geçirme sevinciyle hızla pantolonu bacaklarıma geçirdim.

Yerimde zıplayıp hopladıktan sonra tamamen oturtmuştum pantolonu kıçıma.

Telefonum masamın üstünden kendini belli etmeye çalışıyordu adeta.
Alıp almamak arasında kaldım ama o kız her kimse adımı biliyordu. Belki de eski okulumdan falandır?
Dün fazla heyecan yapmıştım.
Hayatta fazla deneyimim olmadığından dolayı çoğu olayda ne yapacağımı , bir olaya nasıl tepki vereceğimi, ne diyeceğimi uzun süre düşünüp hareket etmem gerekiyordu.

Oysaki insanlarla iç içe olsaydım, daha çok sosyal olsaydım bu tür sorunlarla karşılaşmazdım.

Pişmanlık dolu bir ifadenin verdiği can sıkıntısıyla telefonumu alıp cebime attıktan sonra boş çantamın içine bir eşofman ve siyah düz ama bol bir tişort koydum.
Çantamın ağzını kapamadan odamdan çıkıp mutfağa gittim.
Yerde duran poşetleri karıştırırken içinden abur cubur bir şeylerin çıkmasını umut ettim.

Birkaç çikolatanın olduğunu görünce gerginliğimin hepsi üstümden gidiverdi.

Poşette gördüklerimin 2 tanesini seçip çantama attım ve dolabı açıp içinden bir şişe su aldım. Onu da çantama tıkma faslım bittikten sonra evde annemi veya babamı aradım fakat ikisi de yoktu.

Bu benim okula tek gideceğim anlamına mı geliyordu?
Daha hangi durakta ineceğimi bilmiyorken nasıl gidecektim?

Çikolatanın verdiği heyecan ve mutluluk anında yok olmuştu.
Ya ben hep böyle ani duygu değişimleri yaşamak falan zorunda mıydım?

Hafif çantayı tek omzuma geçirip kapıya ilerledim.
Ayakkabılıktan ayakkabılarımı aldım.Tam ayakkabılarımı giyecektim ki kapının üstünde duran notu hızla alma isteği sayesinde ayakkabılarım elimden düşürdüm.
Düşen ayakkabıları umursamadan notu elime alıp okumaya başladım.
Tatlım , bizim babanla bir yere gitmemiz lazım. Merak etme bizi.
Okul için Yeşildünya durağında inmen yeterli gerisini biliyorsundur. -annen

THE RAINBOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin