Heyecanla arkamı döndüğümde karşımda gördüğüm kişiler beni rahatlatmıştı.
Kimi beklediğimi bilmiyordum.
Korkmuştum baya.
O kız kim ise , benim sandığımdan daha fazlasıydı."Anne? Baba?"
Gülümseyerek bana baktıklarında burada ne işleri olduklarını merak ettim. "Ne işiniz var burada?"Babam gülerek bana aynısını sordu, "Asıl senin ne işin var? Okulunda olman gerekmez miydi küçük hanım?"
Yüzümü buruşturarak omzumu silktim, "Yolu bulamadım."
Annem küçük bir kahkaha attıktan sonra kafasını aşağı yukarı salladı, "Tahmin ettik." Gözleriyle babamı gösterdi, "Okuldan babanı aradılar."
Kaşlarımı şaşırmışcasına havaya kaldırdım.Birden aklıma saat geldiğide yerimde duramadım. "Anne! Dersin başlamasına 15 dakika var!"
Kafasını hiç tuhafına gitmemiş bir şekilde aşağı yukarı salladı. Aşırı normal davranıyordu.
Babam, "Gel." dediğinde peşinden gittim. Annem de arkamdan geliyordu.
"Baba durağı bulamadım. "Bir şey demedi. Niye böyleydi?
Karşıdan karşıya geçtikten sonra pırıl pırıl parlayan beyaz bir arabaya yaslandı ve arabanın tepesine hafifçe vurdu.
"Baba ne yapıyorsun?"Gülüyordu. Beynim bir şey almıyordu artık.
Annem şakasına kaşlarını çattı, "Hadi ama anlamadın mı?"
Kafamı iki yana sallayıp bir anneme bir babama ve arkasındaki arabaya bakıyordum. Birden gözlerimi pörtlettiğimde çığlık attım. "Araba mı aldınız!"
Gülümseyerek kafalarını salladılar.Hızla kapısını açıp koltuğa oturdum. Arabanın dışı gibi içi de beyazdı.
Oldukça da rahattı.Çantamı omzumdan çıkarıp yanıma koydum. "Eski arabaya nolucak?"
Annem arkasına dönüp gülümsedi. Babam da kullanırken aynı zamanda cevapladı beni, "Bir aksilik oldu." Bir saniyeliğine dönüp bana baktı ve yola geri sonunda, "Boşver."Ardından yol boyunca kimse konuşmadı.
Beynim kazan gibiydi zaten. Her saniye beynimdeki sorular sevişip artıyordu.Telefonumun ekranına baktığımda mesaj yoktu.
Şimdi de valla bir hayırlı olsun mesajı falan bekliyordum aslında. Tamam abarttım. Beni izliyor değildi ya!
Kafamı koltuğa yaslayıp dışarıyı izlemeye başladım.
***
"Seni çıkışta baban alacak! Burada bekle!" diye arkamdan bağıran anneme kafamı sallayıp okula girdim.
Dersin başlamasına son birkaç dakika vardı.
Hızlı adımlarla merdivenden çıkarken koridordaki kişi sayısının birazdan zil çalacak olmasına rağmen neden bu kadar fazla olduğunu düşündüm.
İnsanlarla fazla göz göze gelmemeye çalışarak sınıfıma girerken takılan çelmeyle az kalsın kafam çöpün içine giriyordu.
Çöpü deviren ellerimi çöpten çektiğimde yerden kendimi ittirip bana bunu yapan kişiye bakmak için kafamı çevirdim fakat kimse yoktu. Sadece gülen birkaç kişiyi görüyordum.
Homurdanarak ayağa kalktığımda çantamı silkeleyip sırama geçtim.
Siktiğimin gerizekalısı. Kimdi ki o? Dünki çocuk? Sanmam. Ama sana da bilirim.
Bilmiyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE RAINBOW
Teen FictionSen siyah, ben beyaz. Alakasız birbirine en uzak renkler. İkisi de gökkuşağı tarafından dışlanan renkler üstelik. Peki ya biz kendi kuşağımızı oluştursak? Birleşip gri olsak? •Azıcık küfür içermektedir. Rahatsız olabilecekler varsa özür diliyorum•...