Akşam bütün ders çalışma ve yemek faslı falan bitince yatağıma uzandım. Pijamalarımı daha önceden giymiştim. Hava kararmamıştı. Bugün çoğu konuda erkenciydim. Tavana bakarken Elenay geldi aklıma. Baktığım şeyin tavan olduğunu bile anlamayacak kadar dalınca telefonumdan gelen mesaj ile kafam hızla yana çevrildi. Sağ elimi atıp aldım ve ardından tumblra girdim.
"Tamam ben de gerçekten diyorum."
Bu dediğini biraz dalgaya vurarak demiş olma olasılığını düşünerek cevap yazmadım.Birden mesaj gelince yanaklarımı havayla şişirip okudum.
"Görüldü?"
Biraz fazla ciddiydi burada. Tuhafıma kaçmıştı. Garip bir ifadeyle onun mesajına bakarak geri yazdım.
"Hiç neyse. Nasılsın?"
"Sınav adlı, hangimizin kime gireceği belli olmayan bir şeye hazırlanıyorum!"
Gülerek yazdığım mesajı gönderdim, "Of aynen bizim de var sınav"
"Hazırlan bence.""Ah hayır. Çok zor olmaz herhalde." gibi saçma salak bir mesaj yolladıktan sonra esnerken elimle ağzımı kapayıp telefonu yatağıma koydum ve tuvalete gittim.
Elimi üstüme kurulayarak geldiğimde telefonumu geri aldım.
Elimdeki su sayesinde ekranım damla damla olmuştu. Mesaj vardı. Kolumla ekranı silip mesajını okudum.
"Yaparsın bebeğim." diye çıldırmama sebep olan bir kelime içerikli mesaj atmıştı. Aslına bakılırsa beni iyi hissettiriyordu. Onu sevmeye başlamıştım. Fakat fazla ilgilenmemeye çalışıyormuş gibi görünmeye çalışarak cevap yazmadım. Sonrasında telefonumu şarja takıp yatağa girdim.•••
Cuma gününün olması sevinciyle yatakta hızla doğrulduktan sonra gerindim ve tuvalete girdim. Elimi yüzümü felan yıkayıp salona geçtim. Babam oturmuş bulmaca çözüyordu, "Baba hazırım!" diye sevinçle bağırdım.
Yüzündeki mutlulukla kollarını iki yana açıp gülümseyerek yerinden kalkıp yanıma geldi, "Oo nedir bu mutluluğun sebebi İdil Hanım?" dedi ve sarıldı. Omuz silkip ben de sarıldım.Ayağımı giymeme yardım ettikten sonra kapıyı kilitleyip aşağı indik.
Babam okula yaklaşmaya yakın, "Sınavın varmış yarın." Bana hızlı bir bakıp önüne döndü, "İyi sonuçlar beklenir İdil Hanım!"
Onaylar tonda bir ses çıkarıp arka koltukta tam ortaya geçip kendimi öne eğdim ve yolu izledim.
Okula vardığımızda babama sarıldıktan sonra çantamı sırtıma yükleyip okula girdim.Girişte bir panoda sınav ile ilgili bir kağıt asılıydı. Yaklaşıp okumaya başladım.
Sınav hakkında bilgilendirmeyle dolu bir yazıydı. Hepsini okumayıp sınıfa çıkmaya başladım.
Her sınıf kapısında da bir kağıt asılıydı. Kapının önünde dikilip onu da okumaya başladım.
Gün: Cumartesi
Saat: 13.00
Altında ise sınıftakilerin hangi sınıflarda sınava gireceği yazıyordu.
Parmağımla kendimi aradım ve 11/A sınıfında olduğumu öğrendim.Koridorda göz gezdirip 11/A sınıfına baktım. Ardından kendi sınıfıma geçip sırama oturdum ve sıranın üstündeki koluma başımı yasladım ve gözlerimi kapadım.
Birden boynumda bir el hissedince tikimden kaynaklı hızla kafamı kaldırıp karşımdaki eli yakalayıp burktum. "Elleme!"
Birden gözümü açıp karşımdakine baktığımda Özgür olduğunu gördüm.
Yüzündeki acı ifadenin arkasında yatan bir gülümsemeyle bir bana bir burktuğum eline bakıyordu.
"Affedersin. Tikim var."
Hızla kafasını salladı, "Anlamış oldum." Konuyu pek umursamayıp ekledi, "Sınavda sınıflarımız ayrılacak mı dersin?"
Omuz silktim ve umursamaz davranışlarına ayna etkisiyle karşılık verdim, "Aslına bakarsan pek de umrumda değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE RAINBOW
Novela JuvenilSen siyah, ben beyaz. Alakasız birbirine en uzak renkler. İkisi de gökkuşağı tarafından dışlanan renkler üstelik. Peki ya biz kendi kuşağımızı oluştursak? Birleşip gri olsak? •Azıcık küfür içermektedir. Rahatsız olabilecekler varsa özür diliyorum•...